Harry Potter ve Ölüm Yadigarları / Harry Potter and the Deathly Hallows



Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay | Kutlukhan Kutlu
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 2007
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2007)

Arka Kapak Yazısı:
''Sihir dünyası savaşta! Karanlık Lord iyice güç kazanırken iyiler de boş durmuyor.Yedinci yılında Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu`na dönmeyen Harry Potter,Dumbledore`un ona bıraktığı görevi tamamlamaya çalışıyor.Yanında -her zamanki gibi- Ron ve Hermione`yle, bir yandan Voldemort`tan ve onun Ölüm Yiyenler`inden kaçarken bir yandan da Hortuluk`ları yok etmek,Ölüm Yadigarları`nın sırrını keşfetmek zorunda olan Harry kendi geçmişiyle ilgili pek çok şey öğreniyor.

İlk kitabı 1997'de yayımlanan Harry Potter dizisi, artık sona eriyor. J. K. Rowling'in yaratıcılığı ve ince işçiliğiyle ortaya koyduğu bu dünyaya veda ederken, dizinin önceki kitaplarından bile daha heyecanlı bir macera sizleri bekliyor.

Yapboz bu kitapla tamamlanıyor!''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Ben on yedi yaşında olduğum zaman, beni koruyan koruyucu büyü kalkacak ve bu beni olduğu kadar sizi de korumasız bırakacak. Yoldaşlık Voldemort'un sizi hedefleyeceğinden emin, size işkence edip benim nerede olduğumu öğrenmeye çalışacak yada sizi esir aldığı zaman benim gelip sizi kurtarmaya çalışacağımı düşünecek.''

''Senin bir vakit kaybı olduğunu düşünmüyorum.'
Eğer Harry, Dudley'in dudaklarının kıpırdadığını görmeseydi, buna inanmayabilirdi. Bununla birlikte, konuşanın gerçekten kuzeni olduğunu kabul edinceye dek Dudley'e gözlerini dikip bir kaç saniye boyunca baktı.
Dudley kızardı, Harry şaşırdı ve utandı.
'Eh...şey...sağ ol Dudley.'
Yeniden, Dudley mırıldanmadan önce, ifade etmek için çok ağır olan düşüncelerle boğuşuyor gibi göründü. 'Sen benim hayatımı kurtardın.'
'Pek sayılmaz,' dedi Harry. 'Ruh emicilerin senden alacakları şey ruhundu.''

''Fred ve George birbirlerine dönüp aynı anda konuştular, 'Vay, birebir aynıyız!'
'Yine de bilemiyorum, Sanırım ben hala senden daha yakışıklı görünüyorum.' dedi çaydanlıktaki kendi görüntüsünü inceleyen Fred.''

''Büyülü materyal hala sağlamken, içindeki ruh parçası, eğer objeyle çok yakınlaşılırsa başka bir insanın içine girip çıkabilir. Fiziksel olarak yakınlıktan bahsetmiyorum, dokunmakla alakası yok,' diye ekledi.''

''Kapanışta açılırım.''

''Harry nereden başlayacağını bilmiyordu, ama önemi yoktu, o anda büyük ve gümüşi bir şey tenteden dans pistinin üstüne düşercesine geliyordu. Zarif şekilde, parlak vaşak, şaşırmış halde dans eden insanların arasına indi. Kafalar çevriliydi, dansın ortasında birden donmuşlardı. Daha sonra patronusun ağzı iyice açıldı ve Kingsley Shacklebolt yüksek, derin sesiyle ağır bir şekilde konuştu.
'Bakanlık düştü, Scrimgeour öldü. Geliyorlar.''

''Sirius sanırım Kreacher'ı asla duyguları insanlar kadar keskin bir varlık olarak görmedi.''

''Hazinen neredeyse kalbin de oradadır.''

''Yok edilmesi gereken son düşman ölümdür.''

Keyifli okumalar :)

Canım sıkkın blog



Bayrammış bugün... herkesler tatildeymiş.
Eşle-dostla-akrabayla görüşülür, eller öpülür, kavurmalar yenirmiş.
Bayram harçlıkları verilir,  en cici kıyafetler giyilirmiş.

Bense bayramda uzak bir memlekette çalışırmışım.
Onca iş-güç arasında anne-babamı arayacak fırsatı zorla yaratırmışım.
Ararmışım, açarmış telefonu karşıdan cıvıl cıvıl bir anne sesi:  'Kızım!'.
Kelimeler yumruk gibi otururmuş boğazıma, gözlerim yaşla dolarmış... konuşamazmışım.
Bu kaçıncı ayrı geçen bayram, bu kaçıncı telefonla kutlama artık sayısını tutamazmışım.

Yemek molamda da bi' lokma yiyemeyip oturup bunları yazarmışım.
Çok canım sıkkın bugün be blog :/

Görsel: Deviantart / lonely sparrow by ~rockmylife

Harry Potter ve Melez Prens / Harry Potter and the Half-Blood Prince



Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay | Kutlukhan Kutlu
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 2005
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2007)

Arka Kapak Yazısı:

''Harry Potter ve Melez Prens 1 Ekim''de okurla buluşuyor! Dizinin ilk beş kitabında olduğu gibi, bu kitapta da geçmişte sorulmuş pek çok sorunun yanıtını veren J. K. Rowling okuyucuyu yeni sorularla, Harry Potter''ı da yeni sorunlarla baş başa bırakıyor.
Büyücüler dünyasında devam eden kargaşa artık Muggle''ların dünyasını da etkilemeye başlamıştır. Harry Potter, Hogwarts''taki altıncı yılını Feci Yorucu Büyücülük Sınavlarına hazırlanarak geçireceğini düşünmektedir. Artık Quidditch takımının da kaptanıdır. Ancak Diagon Yolu''ndaki okul alışverişi sırasında Draco Malfoy''un bir şeyler çevirdiğini fark eder. Lord Voldemort''un geçmişiyle ilgili pek çok bilinmeyen ortaya çıkarken bir yandan da Malfoy''un neyin peşinde olduğunu öğrenmeye çalışan Harry''yi yine zor günler beklemektedir.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Ah, neredeyse unutuyordum,' diye eklemişti Fudge. 'Üç büyücü turnuvası için üç yabancı ejderha ve bir sfenk ithal ediyoruz, epeyce alışılmış bir şey bu, ama Sihirli Yaratıkların Düzenlenmesi ve Kontrolü Departmanı bana kural kitabına göre sizi ülkeye epey tehlikeli yaratıkları getirdiğimizden haberdar etmemiz gerektiğini söylüyor.''

''Fenrir Greyback, belki de bugün hayatta olan en acımasız ve zalim kurt adamdır. Hayatında umursadığı tek görevi ısırarak mümkün olduğunca çok insana bulaştırarak , büyücüleri yenecek kadar çok kurt adam yaratmak istiyor. Voldemort hizmetleri karşılığında avlayarak yaşamasına söz verdi. Greyback'in uzmanlık alanı çocuklardır... Onları çocukken ısırıyor dedi ve onları ebeveynlerinden uzakta, normal büyücülerden nefret ettirerek büyütüyor.''

''Büyüklük gıpta ettirir, gıpta etmek kini doğurur, kin de yalanları açığa çıkartır.''

''Pekala, yani, ruhunu parçalıyorsun,' dedi Slughorn, 've ruhundan bir parçayı vücudunun dışındaki bir parçanın içine saklıyorsun. Sonra, eğer biri bedenine saldırırsa veya yok ederse, ruhundan kalan maddi ve zarar görmemiş parça sayesinde ölmezsin. Fakat, tabii ki, böyle bir biçimde var olursun...'
Slughorn'un yüzü buruştu ve Harry kendini neredeyse iki yıl önce duyduğu sözleri hatırlarken buldu: 'Bedenimden koparılmıştım, bir ruhtan daha azdım, bir hayaletten daha değersizdim... fakat, halen canlıydım.'

''Karanlıkta uçarlarken, daha önce yürüdükleri yol altlarında kıvrılıyordu, Harry kulağında fısıldayan gecenin sesi arasında Dumbledore'un yine başka bir dilde bir şeyler mırıldandığını duydu. Harry sınırın üzerinden hızla arazilere doğru geçerlerken bir an elinin altında titreyen süpürgesini hissedince bunun sebebini anladı: Dumbledore şatonun çevresine yaptığı büyüleri çözüyordu, böylece hızla bu büyülerden geçebiliyorlardı.''

Keyifli okumalar :)

Özledim.


Doğup büyüdüğüm topraklardan uzakta olmak, her gün ayrı bir yürek acısı yaşatıyor bana.
Yalın ayak yürüdüğüm topraklar binlerce kilometre uzaktalar artık...
Dalından topladığım 'yemiş'ler o topraklarda kaldı.
Anneannemin zeytin ağaçları... kulaklarıma küpeler yaptığım enfes vişneler... minicik ama sulu sulu elmalar... eriğin bin bir çeşidi... zerdaliler... nohutun en yeşil zamanında yakılarak yapılan 'çötüre'ler... rahmetli dedemin gün doğmadan 'öğleye dek yatın, uyuyun diye doğmuşsunuz hepiniz' söylentileriyle yataktan fırlayarak başlanan günler... mis kokulu tarhana çorbaları... yer sofrasında yenilen yemekler... 'lüküs' ışığında içilen demli çaylar... ve o çayların meze edildiği güzelim sohbetler... hepsi o topraklarda kaldı.
Komşu gezmeleri, pazara çıkma günleri, 'ben oynamayı sevmem' diyerek başlayan ve pistten inmeden bitirilen nişanlar-düğünler, 'en yakın' kız arkadaşta bir gece kalabilmek için anneye günlerce yalvarmalar, akşam ezanında evde olmak için neredeyse koşa koşa geçilen daracık sokaklar, bahçeye atılan masalar ve saatler süren akşam yemekleri, babanın eşini ve evlatlarını masa etrafında bir arada görmenin gururuyla ışıldayan gözleri, annenin koruk suyu ile lezzetlendirilmiş salataları, kardeşle gece yarılarına dek oynanan oyunlar, yıldızların altında toprağa boylu boyunca uzanarak kurulan hayallere eşlik eden sigaralar, yakın arkadaşlarla parkta buluşmalar ve saatlere sığdırılamayan sohbetler, veresiye alınan gazozlar, pide kuyruğunda geçirilen dakikalar memleketimde kaldı.
Babaannemin masalları, bahçesinde rengarenk küpe çiçekleri ve ortancaları, kapı önü yayılan akşam sefaları, penceresine dizili hercai menekşeleri; memleketimde, Çınarlıkapı'nın daracık sokaklarında kaldı.
Anne kokusu, kardeş kokusu, baba kokusu... acısıyla-tatlısıyla tükettiğim hayatımın otuz yılı memleketimde kaldı.
Bugün; On dört Ekim/İki bin on iki/Pazar.
Yüreğimde yine kor gibi yanan memleket özlemim var.

Dünden ölmüş, bugüne kalmış...


Başlığın durumunu özetlediği bu düdük değil, benim efenim :)
Bu düdük ne kadar keyfine düşkün, ne kadar uykucu olsa da, benim kadar .......... değil :)
Gönlünüze göre, miskinlikten başlayıp tüm karekök ve üslerine giden uygun bi' kelimeyle doldurabilersiniz o noktalı yerleri.
Düşündüm de... ben başkası olsam, benle -kesinlikle- arkadaş olmazdım.
Nasıl bi' mıymıy, her şeye bi' bahanesi olan, hiç bi' plana dahil edemediğiniz, tembel, üşengeç, kafası gözü kırılası insan evladıyım annatamam.
Hadi bu kadar insafsız olmayayım kendime, azıcık hafifleteyim durumu; arkadaş olurdum belki de öyle can ciğer kuzu sarma olmazdım.
Düşünsene, yakın bi' arkadaşınızla sürekli şu muhabbetleri yaşadığınızı;

''Hadi gel, bi' yorgunluk kahvesi içelim.''
''Yok sağol ya, eve gideyim ben, çok yorgunum.''

''Hafta sonu sinemaya gidelim mi?''
''Yok sağol ya, evde yapılacak işler var, dinleneyim hafta sonu, bu hafta çok yoruldum.

''Cuma akşamı parti var, çok güzel olacak... gidelim mi?''
''Yok sağol ya, eve gidip kitap okurum, zaten yorgun olurum Cuma günü kalamam ayakta geç vakte kadar''

''Alışverişe çıkalım, H&M'de bi' indirim var, nasıl güzel kazaklar-paltolar yarı fiyatına!''
''Yok ya, kazak-palto ihtiyacım yok benim. Ben eve gideyim, hava soğuk zaten, keyfim yok.''

''İş çıkışı...''
''İş çıkışı eve gitmem lazım.''

Sanırım böyle biri yakın arkadaşınız olarak kalmazdı :)
Sadece arkadaş muhabbeti olsa yine iyi, sevgilimle şöyle konuşmalar geçiyor aramızda;

''Aşkım bi' dışarıya çıkıp yürüyüş yapalım mı? hava güzel...''
''Yok aşkım ya, neresi güzel havanın? Güneşe aldanma, buz gibi!''

''Alışverişe gidelim aşkım, buzdolabı neredeyse boş...''
''Ben listeyi yaptım, buzdolabının üzerinde aşkım, sen git. Ben gidersem şimdi çok zaman kaybederiz. Ben evde durayım.''

Evden çıkasım gelmiyor arkadaş. Ne varsa evde var sanki!
Hani bıraksalar beni, on beş gün- bi' ay sokağa bile çıkmadan evde kalabilirim -ki 12 gün sokak kapısı önüne çıkmadan yaşamışlığım vardır- böyle ev kuşuyum :/

Kim karşılıklı bi' kahve içmek için bi' saatini ayırmayı çok gören, hiç bi' planına dahil edemeyeceği insanla arkadaş olmak ister ki? :/
Hadi bunu geç, kim kendini sürekli yalnız alışverişe gönderen, birlikte sokağa çıkabilmek için bi' saat dil döktüğü bi' kadınla birlikte olmak ister ki? :/

Çok çekilmez, plan uydurulmaz, balla-bademle yenmez bi' tipim :/
Şu kışı da atlatayım, bahara değişeceğim.
Hava çok soğuk, n'apayım?
Dışarı çıkıp hasta mı olayım? :)

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı / Harry Potter and the Order of the Phoenix



Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay | Kutlukhan Kutlu
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 2003
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2003)

Arka Kapak Yazısı:
''Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'ndaki beşinci yılında Harry, hayatını cehenneme çeviren sihirli/sihirsiz pek çok şeyle başa çıkmak zorunda: Yaz tatilini yanlarında harcadığı aptal akrabaları; ergenlik çağının isyanları, heyecanları, korkuları; onun gösteriş düşkünü bir yalancı olduğunu düşünenler; okulun işleyişine burnunu sokmaya çalışan Sihir Bakanlığı; öncekileri mumla aratan yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni; yine karşı karşıya geldiği Ruh Emici'ler ve Ölüm Yiyen'ker; varlığını her zamankinden çok hissettiren Voldemort; ağır dersler, zor sınavlar, acımasız cezalar; sürekli yinelenen bir kâbus ve acıyan yara izi; ona en yakın insanlardan birinin ölümü; beş yıl gecikmeyle öğrendiği bir gerçek...
 Dizinin ilk dört kitabında gözlerimizin önünde adeta etten kemikten bir büyülü dünya kuran J. K. Rowling, yaratıcılığıyla yine başrolde: Satırlara ve satır aralarına serpiştirilmiş zekice ayrıntılar, olay örgüsünü daha da zenginleştiriyor ve büyülü dünyaya yeni renkler katıyor. Bu sürükleyici kitabı elinizden bırakamayıp kalınlığıyla ters orantılı hızda okuyacak ve tıpkı Harry gibi bir sonraki okul yılını iple çekerek Hogwarts'tan ayrılacaksınız.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Eskiden ben henüz gençken
Ve Hogwarts yepyeniyken
Soylu okulumuzun kurucuları
Hiç düşünmezdi ayrılmayı.
Ortaktı çünkü özlemleri,
Tek amaçta birleşmişlerdi:
Dünyanın en iyi büyü okulunda
Bilgilerini aktarmaktı emelleri.
 "Birlikte kurup öğreteceğiz!"
Dört iyi dost bu kararı verdi
Gün gelip de ayrılabilecekleri
Akıllarından bile geçmezdi.
Slytherin'le Gryffindor gibi
İyi dostu nerde bulursun?
Velev ki aklına gelen örnek Hufflepuff'la Ravenclaw olsun...
İşler nasıl kötü gidebilirdi?
Böyle dostluklar çöker miydi?
Eh, ben oradaydım, anlatayım size
O hüzünlü, kederli hikâyeyi.
Dedi ki Slytherin, "Biz sadece Soyu en saf olanları eğitelim."
Dedi ki Ravenclaw, "Zekâsı en Güçlü olanlara ders verelim."
Dedi ki Gryffindor: "Öğrencilerimiz Kahramanlıkla ünlenmiş olmalı."
Dedi ki Hufflepuff: "Hepsine öğretirim, Hiçbirini birbirinden ayırmamalı."
Bu farklılıklar başlangıçta
Pek anlaşmazlığa yol açmadı
Neden derseniz, dört kurucunun da
İstediğini alacağı bir binası vardı.
Onun için Slytherin sadece safkan,
Kendi gibi kurnaz büyücüleri seçti,
Ravenclaw ince eledi sık dokudu,
Bir tek en zekilere ders verdi.
En cesurlar, en cüretkârlarsa
Yiğit Gryffindor'a gitti.
İyi kalpli Hufflepuff ötekileri aldı
Ve onlara tüm bilgisini aktardı.
Böylece binalarla kurucuları
Sürdürdü o sağlam, has dostluklarını.
Ve Hogwarts uyum içinde geçirdi
Nice mutlu yılları.
Sonra aramıza anlaşmazlık girdi
Hata ve korkularımızla beslendi.
Vaktiyle dört direk misali
Okulumuzu ayakta tutan dört bina
Birbirine cephe alıp bölündü
Hepsi çalıştı hâkim olmaya.
Bir süre herkes bekledi
Okul vakitsiz kapanacak dendi
Düello ve savaş yüzünden.
Dostun dostla çarpışmasından.
Ve sonunda o sabah geldi
İhtiyar Slytherin terk edip gitti.
Doğru, gerçi bitmişti mücadele
Ama keder yerleşti yüreğimize.
Ve dört kurucunun sayısı
Böylece üçe indi ineli
Binalar hiç tam birleşmedi
Eskiden amaçlandığı gibi.
Şimdi Seçmen Şapka burada
Bilinmedik bir şey yok ortada:
Sizi binalara ayırıyorum
Çünkü bunun için buradayım.
Ama bu yıl daha ileri gideceğim
Şarkımı can kulağıyla dinleyin:
Sizi ayırmaya mahkûm olsam da
Bu hâlâ yanlış geliyor bana,
Olsun, yapmam gerek görevimi
Her yıl dörde bölmeliyim sizleri
Yine de merak ediyorum, acaba
Seçme Korktuğum sona yol açmaz mı diye.
Ah, tehlikeleri bilin, okuyun işaretleri
Diye tarih uyarıyor bizi.
Çünkü Hogwarts'ımız tehlikede
Ölümcül dış düşmanların tehdidinde.
İşte onun için birleşmeliyiz
Yoksa içten ufalanır gideriz
Size söyledim, uyardım sizi...
Hadi, başlasın seçme şimdi!''

''Doğuştan sahip olduğunuz ender yetenekler eğer özenli bir öğrenimle beslenmez ve bilenmezse, hiçbir şey ifade etmez.''

''Dedi ki, 'onun anlaşmazlık ve düşmanlık tohumları ekme yeteneği çok büyüktür. Bununla, ancak ayı derecede güçlü bir dostluk ve güven bağı kurarak mücadele edebiliriz.''

''Ekim, uluyan rüzgarlar ve şiddetli yağmurlarla kendini tüketti ve her sabah düşen kırağısıyla, açıkta kalmış elleri ve yüzleri ısıran buz gibi rüzgarıyla, donmuş demir kadar soğuk Kasım geldi.''

 ''Hermione'nin açıklaması her şeyi kolaylaştıracağına, işleri daha da karmaşık hale getirmişti. İşte bize burada bunu öğretmeliler, diye düşündü, yan dönerek, kızların beyninin nasıl çalıştığını... en azından kehanetten daha faydalı olurdu.''

 ''Arkasındaki duvar posterlerle kaplıydı, üzerlerinde ise şöyle yazıyordu:
TEMİZ BİR KAZAN, İKSİRİN ZEHRE DÖNÜŞMESİNİ ÖNLER; EHİL BİR ŞİFACI TARAFINDAN ONAYLANMADIKÇA, PANZEHİR TAMZEHİR SAYILIR.''

Keyifli okumalar : )
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...