Bildiğin odun, yontulmamışından...


Üstte gördüğünüz el arabasındaki odunlardan biri benim; bu fotoğrafı çekerken aklımdan geçen düşünce buydu :)

Şimdi ben bu durumu şöyle izah edeyim:
Efenim, benim etrafımda, sağımda, solumda, önümde, arkamda (sobe!? ahah)  -hani nasıl derler- ''Allaaan şanslı kulları'' mevcut.
Fabrika çıkışı ''full yetenek donanımlı'' hepsi.
Sanki üzerlerine peri tozu dökülmüş. Ne yapsalar ''mutteşem!'' oluyor. Minnak mucizeler yaratıyorlar.
Bir de ben varım, ''Benim neyim eksik ki bu kadar yeteneksiz yollanmışım bu hayata?'' diye düşünen.
Hiç bir yeteneğim yok. Bildiğin odun gibiyim; yontulmamışından...
Kereste bile değil...o derece.
Elime kalem aldığımda, tarih-ad/soyad-imza dışında bi' şey yazmam gerekiyorsa kırk saat düşünen ben varım benden içeri.
Ağzımı açsam: kulaklara yazık.
Çizim desen: bi' çöp adam çizemem.
Cidden... siz hiç çöp adam çizmeyi denediniz mi? deneyin de görün aslında o çizgiyi dümdüz tutturmanın zorluğunu, kafayı yuvarlak yapayım derken yımırta gibi oluşunu.
Bak, gerçeklerle yüzleşince bi' anda gözlerim doldu... ağlayacağım neredeyse :/
Odunların da kalbi var,  odunlar da ağlar...
Bu yüzdendir ağaç sevgim, kendimden bilirim. :/

Sözüm yetenek abidelerine gelsin: size nasıl imrendiğimi kelimelerle anlatamam! :)
Azıcık da kıskançlık olabüle içimde bi' yerlerde tabisi de :)

Örneklemek gerekirse:
İsmi lazım değil, bi' kız arkadaşım var burada.
Hatunda bi' ses var arkadaşım; şakıyor.. bülbül mübarek.
Evde sofra hazırlıyoruz mesela, karga sesimle bi' şarkıyı usulca mırıldanıyorum.
Hatun bi' devralıyor şarkıyı benden, 'öyle söylenmez, böyle söylenir' misali :/  şakıyarak domates doğruyor...
Şarkıyı mırıldanmaya utanıyorum. Susuyorum, dinliyorum... yuh! Ses var ses!
Hoşuma gidiyor. Dinlemek güzel de... ben de şarkı söylemek istiyorum :/
Ne yani? Sesim çirkin diye hiç mi şarkı mırıldanmayayım?

Sonracığıma, -ismi lazım değil- Nihan Sarı diye bi' dostum var mesela; hatun çiziyor arkadaşım!
Ver eline kalemi, kağıdı; gözlerini kapasın sana çizimin alasını yapsın! Sadece çizmekle kalsa iyi; yazıyor utanmadan bi' de. Madem bi' yeteneğin var, çizebiliyorsun...sadece çiz değil mi? Yok! Hayal gücü de verilmiş, bi' de o hayal gücünü kelimelere dökebilme yeteneği.
Yayımlanmış iki kitabı var, üçüncüsü yolda. Hatun bildiğin yazar yani. :) Kitaplarını imzalıyor falan.
Bi' yetenek yetmez ki, yanında bonus hesabı, bi' yetenek daha verilmiş... hatta bi' diğeri daha.

Sonracığıma -yine ismi lazım değil- bi' OİP dostum var mesela.
Bak, 'yiğidi öldür-hakkını yeme' demişler. Hatun kendini biliyor; ''Olmadık İşler Peşinde'' demiş kendine.
Demesine demiş de... arkadaşım insan yetenekli olmayagörsün, olmadık işler peşinde de olsa, olmadık işleri olduruveriyor.
Cümleye gel, ben yazdım! Eheheheh
Hatun çiziyor, bi' de kafa var... ölüyü güldürür.
Nasıl bi' mizah gücü, nasıl güldürüklü-sevindirikli yazılar-çiziler yareppim! :)

Sonracığıma, ismi lazım değil bir arkadaşım daha var.
Herhangi bir dili bir haftada öğrenebilme yeteneğine sahip desem abartmış olmam.
İngilizce-Fransızca-İspanyolca-Rusça-Arapça'yı ana dil seviyesinde kullanıyor.
Ana dili Lehçe :)
Orta seviye olduğu diller var; Macarca, Romence, İtalyanca ve Portekizce gibi.
Düşünsene, dünyanın yarısında gezinirken dil sorunu yaşamıyor. Eline aldığı hemen her kitabı okuyabiliyor. Çalışırken de bu yeteneğinin avantajını gayet güzel kullanıyor. Her gelen aramaya arayan kişinin diliyle cevap veriyor.

Bu örnekler böyleee böyleeeeeee uzayıp gidiyor, daha fazla yazmama gerek yok.
Bi' onlara bakıyorum... bi' kendime bakıyorum...
Bakıyorum...bakıyorum.

Daha önce de söyledim, hep söylerim; benim -kesinlikle- gizli bi' yeteneğim var.
Sadece henüz keşfedemedim, hepsi bu.
Keşfettiğim gün yaşadığımın resmidir. Nasıl hava atacağım, nasıl -sonradan görmeler gibi- sonradan yetenekli olmanın suyunu çıkaracağım göreceksiniz :)))

İçime doğuyor; çok yakında sinemalarda! :)

Görsel: Sahibinin sesi, Sittirella marka
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...