Harry Potter ve Ateş Kadehi / Harry Potter and the Goblet of Fire



Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay | Kutlukhan Kutlu
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 2000
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2001)

Arka Kapak Yazısı:
''Harry Potter dizisinin dördüncü kitabı Harry Potter ve Ateş Kadehi, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda dördüncü sınıfa geçen Harry'nin başından geçenleri konu alıyor.

Yaz tatilinde yanlarında kaldığı Dursley'lerden bir an önce kurtulmak isteyen Harry, bir yolunu bulup arkadaşlarıyla birlikte Quidditch Dünya Kupası finalini izlemeye gidiyor. Bu yıl okuldaki en büyük yenilik ise Üçbüyücü Turnuvası. Hogwarts'ın yanı sıra iki rakip büyücülük okulunun katılımıyla gerçekleşen bu etkinlik, yüz yıldan beri ilk kez düzenleniyor.

Büyücülük dünyasında her şey her zaman olduğu gibi heyecanla, sürükleyici ve şaşırtıcı. Ancak Harry'nin alnındaki yara izinin ikide bir acıması, korkunç bir olayın yaklaşmakta olduğunun habercisi.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Bir adamın nasıl biri olduğunu anlamak istiyorsan, kendisiyle eşit olanlara değil, astlarına nasıl muamele ettiğine bak.''

''Harry gözlerini taş çanaktan alamadan oturdu, içindeki madde eski gümüşi-beyaz haline dönmüştü, anaforlar oluşturuyor, dalgalanıyordu.
''Nedir bu?'' diye sordu Harry titrek bir sesle.
''Bu mu? Buna Düşünseli deniyor,'' dedi Dumbledore. ''Bazen zihnime çok fazla düşünce ve anının tıkıştırılmış olduğunu hissediyorum, eminim bunun nasıl bir his olduğunu bilirsin.''
''Şey,'' dedi Harry. Doğrusu buna benzer bir şey hissettiğini hatırlamıyordu.
''Böyle zamanlarda,'' dedi Dumbledore, taş çanağı iğşaret ederek, ''Düşünseli'ni kullanırım. Basit bir işlem: Zihnindeki fazla düşünceleri dışarı akıtıp çanağa dolduruyor, sonra da gönlünce inceleyebiliyorsun. Anlıyorsun ya, kalıplar ve bağlantılar bu biçimdeyken onları saptamak daha kolay oluyor.''

''Merak günah değildir,'' dedi. ''Ama merak ederken ihtiyatı elden bırakmamalıyız... Hem de nasıl...''


Öyle bir kaptırmışım ki okumaya, pek çok cümlenin altını çizmeyi unutmuşum :)
Yedi kitaptan oluşan setim elime ulaştığında, tekrar-zevkle okurken çizer, gönderilerimi de güncellerim artık.

Keyifli okumalar :)

Bir küçücük turuncu düdük varmış...

Şimdiki aklım olsa, Bal'ımın ismi 'Düdük' olurdu :)
Sabah gözümü açar açmaz 'miyavdın! mırmırlarıyla bi' başlıyor... gece yatağa girdiğimde hemen gelip sağ omzuma kafasını yerleştirerek bana ninni niyetine dinlettiği mırmırlarıyla uykuya daldığım ana dek sürüyor.
Resmen ötüyor :)
İki hafta sonra, evimize gelip bi'taneciğimiz olalı tam bir yıl olacak :)
Sevilmeyecek gibi değil ki, bkz: Şekil 1A :)

Harry Potter ve Azkaban Tutsağı / Harry Potter and the Prisoner of Azkaban


Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay | Kutlukhan Kutlu
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 1999
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2001)

Arka Kapak Yazısı:
''Sirius Black adında azılı bir katil, tüyler ürpertici Azkaban kalesinde tam on iki yıl boyunca tutsak kalmıştır. Tek lanetle on üç kişiyi birden öldüren Black'in, Karanlık Lord Voldemort'un hizmetkârı olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır. Bir yolunu bulup Azkaban'dan kaçan Black'in peşinde olduğu bir tek kişi vardır: Harry Potter. Harry, büyücülük okulunun sihirli duvarları arasındayken, arkadaşları ve öğretmenleriyle birlikteyken bile güvende değildir. Çünkü aralarında bir hain olabilir. Okuldaki üçüncü yılında Harry'yi, yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni, ilk kez alacağı Kehanet dersi, heyecanlı Quidditch maçları ve büyücülük köyü Hogsmeade bekliyor. Ama Harry'nin öncelikle Sirius Black'in elinden kurtulması gerek. Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, beklenmedik gelişmelerle her sayfasında okuru biraz daha şaşırtan, biraz daha heyecanlandıran bir kitap.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Ecel'i görüp korkudan ölüyorlar demek. Ecel ölümün alameti değil, sebebi yani!''

''Ruh Emici'ler bu dünyadaki en berbat yaratıklardandır. En karanlık, en pis yerlerde barınırlar, çürümeden ve umutsuzluktan zevk alırlar, etraflarındaki huzuru, umudu ve mutluluğu kuruturlar. Muggle'lar bile, her ne kadar onları göremeseler de, varlıklarını hissederler. Bir Ruh Emici'ye fazla yaklaşıldığında bütün iyi duyguların, bütün mutlu anıların emilip alınır senden. Bir Ruh Emici, eğer başarabilir de seninle uzun süre beslenirse, sonunda seni de kendi gibi bir şey haline getirir -ruhsuz ve kötücül. Elinde hayatındaki en kötü deneyimlerin dışında bir şey kalmaz.''

''Asasını çıkardı, parşömene hafifçe dokunup, “Bütün ciddiyetimle yemin ederim ki, hayırlı bir şey düşünmüyorum,” dedi.
Ve bir anda George’un asasını dokunduğu noktadan çizgiler çıkmaya, parşömeni bir örümcek ağı gibi sarmaya başladı, büyük, kıvrımlı yeşil kelimeler:
Mösyöler Aylak, Kılkuyruk, Patiayak ve Çatalak
Sihirli Muziplik Sanatçılarının Yardakçıları gururla sunar: ÇAPULCU HARİTASI''

''EXPECTO PATRONUM!''

Keyifli okumalar :)

Blog adresimizin bağlı olduğu mail hesabını nasıl değiştirebiliriz?


Şimdi size minnak bi' hokus-pokus numarası göstereceğim :)

Yıllar yıllar önce, abidik@gmail.com diye bi' adres alıp bloglamaya bu adresten yapmaya başladınız diyelim. Fakat bi' baktınız, aradan üj-bej yıl geçmiş ve onyüzbin tane izleyiciniz olmuş!
Karizma yapmışsınız, ünlü olmuşsunuz, blog alemine hükmediyorsunuz, herkes her gün ne giydiğinizi görmek için uyanır uyanmaz sizin sayfanızı açıyor... o biçim :)
Ama hesap hala abidik@gmail.com, n'aber? :)
Karizmayı çizdirmek istemiyorsunuz, karizmatikblogger@gmail.com adresini aldınız ve artık blog sayfanızı bu adresten yönetmek istiyorsunuz ama Gugıl amca size 'kesinlikle değiştiremezsin!' dedi.
Ne yapacaksınız?

1- Blog sayfanızın Kumanda paneli/Yönetim panelini'ni açın.
2- 'Ayarlar' kısmına tıklayın, buradan da 'İzinler' kısmına tıklayın.
3- Açılan sayfada, 'Blog Yazarları' yazısının altındaki 'YAZAR EKLE' butonuna tıklayın.
4- Blog sayfanızı yönetmek istediğiniz mail adresini, yani karizmatikblogger@gmail.com yazın ve 'DAVET ET' butonuna tıklayın.
5- Bu işlemi bitirince karizmatikblogger@gmail.com adresinizi açın ve gelen aktivasyon mailindeki linke tıklayarak blog yazarlığı davetini onaylayın.
6- Yazarlık aktivasyonunu yaptıktan sonra tekrar abidik@gmail.com hesabınıza dönüp blogger 'Kumanda panelini' açın ve tekrar 'Ayarlar'a tıklayıp 'İzinler' kısmını açın.
7- Bu sayfaya geldiğinizde, karizmatikblogger@gmail.com adresinin yanındaki 'Yönetici ayrıcalıkları ver' butonunu tıklayın ve bu hesabınızı da yönetici yapın.
8- Şu anda her iki mail adresiniz de blog sayfanızı yönetebilir.
Her iki hesaptan da gönderi yapmak isterseniz, böyle bırakın.
8a- Yok, 'abidik@gmail.com adresim yönetici olarak kalmasın' diyorsanız:
tekrar karizmatikblogger@gmail.com'dan blog sayfanızı açın, yine 'Ayarlar' deyip sonra da 'İzinler' deyip, abidik@gmail.com adresinin yanında bulunan 'Yönetici ayrılıklarını kaldır' butonuna tıklayarak, blog yönetim yetkisini yeni adresinize, yani karizmatikblogger@gmail.com'a devretmiş olursunuz.
8b- 'Ben bununla da yetinmem, abidik@gmail.com'un blog sayfamla hiç bir ilgisi kalmasın' diyorsanız:
sağ tarafta bulunan 'Kaldır' butonuna tıklayarak, eski adresinizin blog ile bağlantısını kesebilirsiniz.

Çok iyi oldu, çok da güzel iyi oldu tamam mı?
Rica ederim efenim, ni' dimek! ;)
Güle güle kullanın.

Görsel: Deviantart.com / Blogger Metal Grunge Icon by *highaltitudes

Beş parasızdım ve alışveriş fikri çok güzeldi :)


Hatırlayanlarınız olacaktır; baharda iki tane öğrencim oldu ve ben haftada iki gün onlara pratik ağırlıklı Türkçe dersi vermeye başlamıştım.
Sekiz hafta sonunda büyük bir ilerleme kaydettiler, bir çok konuşmayı anlar ve cevaplar hale geldiler :)
Türkiye'ye on beş günlüğüne tatile gittiler ve biri orada güzel bir iş fırsatı yakaladı :)
Türkçe'sini beğenmişler, 'burada çalıştığın sürece ilerletirsin' demişler. İngilizce ile çalışacak başlangıçta, Lehçe'sini de ara sıra kullanacak :)
Kontratını imzaladı,1 Ekim itibariyle işbaşı yapıyor, oturma-çalışma izinlerinin alınmasını ve masraflarını da üstlenmişler :)
Çok mutluyuz! :)
Sohbet sırasında bana 'her ay anneme bir kaç yüz lira göndereceğim, dilerim transfer/kur değişimi fazla tutmaz' dedi.
Kafamda bi' şimşek çaktı! :)
Hemen 'Monika, ben sana kitap ve burada bulamayacağım şeylerin listesini versem, sen oradan bana alıp yollasan, ben de masraf+kargo ücretini annenin hesabına PLN olarak yatırsam... hem sen/hem ben transfer/kur değişimi ücretinden kurtuluruz, ne dersin?' dedim.
Çok sevindi, kabul etti.
'Zaten yılda 3-4 kez geleceğim, gerekirse bavuluma koyar getiririm, kargo ücretinden de kurtulursun, göndereceğin bi' şey olursa da ben götürür postaya veririm' dedi! :)
Mutluluktan uçuyorum desem yeridir :)))
Hemen başladım listeler çıkarmaya; onu da aldırayım, bu kitabı da getirteyim şeklinde tabisi de :)
Olaya başka bi' açıdan bakarsak; buradan bana bi' şeyler için sipariş veren arkadaşlarıma da gönderi yapma imkanım olacak.
Ne gibi gönderiler? derseniz, meselam;
Benim cildim biraz sorunlu,T bölgesi çok yağlı bi' cildim var.Hangi ürünü denesem sonuç değişmedi; ışıl ışıl bir alın-burun-çene! En sonunda, sadece cilt bakımı üzerine profesyonelleşmiş bi' Polonya markası buldum-kazara. Bir yüz yıkama jeli ve tonik aldım. (hatta yarım saat karar verememiştim alsam mı-almasam mı?)
Sonuç inanılmaz! :) hemen kremi için koştum aldığım yere :) Ayrıca bu markanın farklı cilt türleri ve erkekler için de ürünleri var. Yelpazesi geniş.
bkz: Tołpa
Artık ayna gibi gezmiyorum, mis gibi temizliyor-dengeliyor, cidden daha bi' güzel görünmeye başladım :) ama bu ürün -bildiğim kadarıyla- Türkiye'de yok işte.
Bir kaç arkadaşımla Skype sohbeti yaparken bana gönderip gönderemeyeceğimi sordular -malum, yurt dışından kozmetik siparişi yassah!- hem riskli olacağı, hem de TRY'den PLN'ye kur çevrimi ve transfer ücreti+posta ücreti dediğimizde astarı yüzünden pahalıya geleceği için yapamamıştım.
Şimdi gönderebileceğim! :)
Sonracığıma, jeans görünümlü taytlarım var, model model-çeşit çeşit bayılıyorlar :) Hele botla mutteşem duruyor! :) Onlardan da alıp- gönderebileceğimdir.
Sonracığıma size orda bissürü paraya kakaladıkları bkz: INGLOT var :)
İşi ticarete dökmeyeceğim :)
Daha önce buradan oraya minik bi' ticaret ağı kurmak için, hiç kar etmemeyi/hatta para kaybetmeyi göze alıp denemek istemiştim. Bu işi yapabileceğim arkadaşımla minnak ve üzücü bi' yanlış anlaşılma yaşadığımızdan dolayı -asla- demiştim ve öyle kalmıştı. Kalsın da zaten. Onunla olmayacaksa kimseyle olmayacak :)
Zaten yer ve gönderi imkanı kısıtlı olacağından ama gerçekten ihtiyaç duyup sipariş veren yakın arkadaşlar olursa alıp-göndereceğim.
Türkiye'de bulamadığınız/veya çok uçuk rakamlara bulduğunuz, yükte hafif-pahada ağır almak istedikleriniz olursa haber verin/yorum bırakın/mail gönderin, ürünü-Türkiye'de satılıyorsa TRY fiyatını belirtin, ben bakayım burada olup olmadığına varsa ne kadar olduğuna.
Orada 20 TRY'Lik ürünü buradan 18 TRY almaya değmez, mantıklı olmak gerek :)
Benim bu işten ne çıkarım olacak derseniz? İyilik meleği değilim, noel baba hiç değil.
Her bir/iki gönderiden bir kitap/parası edinebilme gibi bi' çıkar edinebilirim :)))
Kolay değil yurt dışında minnak bi' kütüphane edinmek :)

Böleyken böle işte :)
Var mı aklınıza gelen 'aslında bunu isterdim' dediğiniz bi'şi? :)

Görsel: Google Images

Muggle Born


(Neden Muggle doğmuşum ben? :/ Neden? Neden?)
Son zamanlarda Harry Potter ile uykuya dalıp, Sirius Black ile güne başladığımı herkeşler biliyor artık :)
J. K. Rowling'in, aldığı her bi' pound'u sonuna dek hakettiği kanısındayım; böyle bi' hayal gücü, böylesine akıcı bi' anlatım... mutteşem!

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nı dün gece bitirdim... ama ne bitirmek.
Gittikçe o büyülü dünyaya daldım, Hogwarts koridorlarında dolaşır oldum, iksir derslerine katılıyordum :)
Kitap mutfakta, tuvalette, yatakta, asansörde, tramvayda, yolda, ofiste sürekli elimdeydi.
Fırsat bulduğum her beş dakika boşlukta kitaba yapıştım :)
Bazen abarttığım da oldu -nasıl kaptırıyorsam kendimi okumaya- neler geldi başıma ? :)

* Biraz hava almak istemiştim, ofisten dışarı çıkıyorum... güneş pırıl pırıl dışarda, yayılıp-dökülüp okumak var. Asansörde okumaya başladım, şirketin genel müdürü asansöre binmiş, farkında değilim.
GM: Merhaba Alicia :)
Ben: Aaa, merhaba Max :)
GM: Kindle mı o?
Ben: Nook
GM: Ne zaman seni görsem okuyorsun
Ben: Çok seviyorum okumayı
GM: Ben de seviyorum ama kağıt-mürekkep bana daha çekici geliyor
Ben: Ama bu da aynı hissi veriyor, bakın (der Nook'u gözüne sokarım adamın)
GM: Hmmm... güzelmiş. Türkçe bu, değil mi? Ne okuyorsun?
Ben: Evet, Türkçe. Hmmm. Harry Potter :)))
GM: :D :D :D İyiymiş.
Ben: Hem de çok iyi :D :D :D
Adam o günden beri ne zaman beni görse bi' sempatik bi' şirin sırıtış suratında :)))

* Yangın tatbikatı yapılıyor, alarm çalıyor deli gibi.
Müdürüm; ''panik yok, eşyalarınızı bırakın, çıkışa yönelin''
M: Sen kalıyorsun sanırım
Ben: Reader'ımı alayım hemen geliyorum
M: Yansak gitsek sen hala okuma derdindesin
Ben: Öleceksem, kitap okurken öleyim :D :D :D

* İşten çıkmışım, tramvay bekliyorum, durakta başladım okumaya.
Evimize iki adet tramvay gidiyor: 14 ve 20 numaralar.
Nasıl kaptırdıysam tramvay geliyor, başımı kaldırıp bakıyorum sonra dönüp okumaya devam ediyorum... bir kaç dakika sonra iç sesim başlıyor konuşmaya: ''Asya kızım, o giden tramvay 14 numara değil miydi?'' kalkıp bakıyorum bir sonraki gelecek olana... on dakika var. Okumaya devam. Arada başka numaralar geliyor, başımı kaldırıp bakıyorum: 2-6-7-17... dönüp okuyorum derken iç ses başlıyor yine: ''Son giden 20 numara değil miydi?'' böyle böyle sanırım 2-3 tramvay kaçırarak durakta yarım saatten fazla bekledim :)
Neyse, 17 numara geldi, dedim ''eve iki durak kala iner, o durakta 14 veya 20 için beklerim.''
Bindim tramvaya, ama nasıl kaptırdıysam kendimi, başımı kaldırdığımda hiç bilmediğim bi' güzergahta seyrediyordu tramvay :)
Hemen indim, yolun karşısına geçip geri dönmek için tramvay beklemeye başladım. Geldi... bindim.
Yine kaptırmışım, inmem gereken duraktan bir sonrakinde inebildim.
Dedim ''başka numaraya binmek yok kızım! 14 veya 20'yi bekleyeceksin!''
Neyse, geldi tramvayım, bindim evime üç durak öncesinden... yine kaptırmışım, kafamı kaldırdığımda durağı kaçırmıştım :)
Yine indim... hala okuyorum ama bu arada, gözümü ayıramıyorum kitaptan, geçtim karşı tarafa, başladım dönüş tramvayını beklemeye.
Geldi.. bu sefer akıllılık edip kapı kenarında ayakta durdum, okuyordum hala ama dalmadım okumaya.
İndim durağımızda, eve geldim. Bir buçuk saat kadar geç kalmışım. Sevgilim kapıyı açtı, başladım kahkaha atmaya :)))
Anlattım ne halt yediğimi ona, söz verdirdim dalga geçmeyeceğine ama anlatmadan önce.
Şimdi her yüzüme baktığında, suratında alaycı-kocaman bi' sırıtış! :)))
Sözünü tutuyor, dalga geçmiyor güya!!!
Başkası yapsa, ben böyle bi' halt yedim dese gülerdim, ''Yok artık!'' derdim :)
Başıma geldi... ''Olabüle'' diyorum :)
Kitap okuma sevdası böyle bi' şey işte.

Ne mutlu bana ki, beni benden alan, sıkmayan-bıktırmayan bi' seri yakalamışım ve zevkle okuyorum. Son iki kitap, artık sona yaklaşıyorum diye bi' yandan da üzülüyorum :(
Canım arkadaşım Nihan Sarı, bi' kaç gün önce Twitter'da bir kaç gönderi yaptı üstüste, çok hoşuma gitti, iznini almadım ama buraya aynen kopyala-yapıştır yapıyorum:

''Hayatım boyunca öyle üzüntüler sıkıntılar yaşadım ki, başkası olsa altından kalkamazdı. Ama insanoğlu işte dağın çekemediğini...
...çekiyor. Neden mi fantastik yazıyorum, çünkü gerçeklere katlanamama gibi bir durumum var. İnsanların edebiyat dediği sıkıntı....
....dolu cümlelerin verdiği duyguları gerçek hayatta en yoğun yaşayan biri olarak artık onlardan uzak kalmaya ihtiyacım var....
...fantastik dunyanın gerçeküstülüğü ruhumu iyileştiriyor... Kimileri bunu insanların benliğine dokunan yazılar felsefeler düşün...
..sistemleri olarak ortaya atıyor. Buyuk yazarlar ressamlar yaşadıklarının sonucunda insanların kalbine inmeyi bu kadar...
...iyi başarır. Bense tüm olanları itip kabul etmeyenlerdenim. İşte fantastik edebiyat bana bunu sağladı. Hayatım boyunca gerçek...
...leri yazmaya niyetim yok. Hayatınız fazla gerçek olduğunda hayallere sığınırsınız. Kendinizle ilgili gerçekler kalbinizi o kadar...
...kırmıştır ki gerçeklere, dunyanın ve insanların gerçeklerine çok tahammülünüz kalmamıştır...Daha güçlülerden olmak ister ...
...ve onları arkanıza almaz, benim yaptığım gibi karşınıza alırsınız. Boylece buyuk ve gerçek olmak yerine....
...küçük ve hayalperest olursunuz. Kendime yazdım hepsini. Ve içimden aferin dedim kendime.
Hayatım boyunca, eğer romanlarımı yazmaya devam edersem, süslü cümlelerin ve ağır duyguların esiri olmak istememek kendi....
...tercihim olacak. Çünkü ben gerçek hislerimi yazamayacak kadar gururluyum sanırım.
Şimdi eğlenmek için yazıyorum o ayrı..:))))''

Ben de cevap yazdım ona:
''@nihansari 'Gerçek'lik gözümü açtığım an suratıma tokat gibi çarparken, 'gerçek'leri okumam bana ne katabilir ki zaten? diye düşünüyorum.''

Gerçekten, sabah gözümüzü açtığımız an'dan, gece yatağa girip gözümüzü kapadığımız an'a dek sürekli bi' gerçekliğe maruz kalıyoruz.
Dertler, sıkıntılar, bildik sorunlar, hastalıklar, yaşam mücadelesi, borçlar, ufacık mutluluklar vs.
Bugüne dek, okurken beni gerçeklikle ilgisi olmayan - bilmediğimiz - tanımadığımız dünyalara alıp götüren kitaplara ölüp biterken, neden 'yok aldattım, yok aldatıldım, yok mücadele ettim, yok kaybettim' kitapları okurken sıkıldığımı, hatta 'bitse de güzel bi' kitaba başlasam' dediğimi sorgulamamıştım.
Artık fantastik kitapları neden diğerlerinden kat be kat fazla sevdiğimi artık biliyorum :)

Böleyken böle işte :)
Hastayım ama mutluyum... çünkü raporluyum :)
Hava buz gibi, şakır-şukur yağmur yağıyor ve ben, kedim-kahvem-kitabım şeklinde sıcacık evimizin tadını çıkarıyorum :)
Harry Potter'a devam! :)))

(Ah ulen! Muggle doğmamış olmak vardı! Süpürgem-asam... neler yapardım neler ;)  Benden şahane büyücü olurdu!)
Görsel : Google Images

Çekiliş var kızlar! :)


Şu başlığı gördükten sonra ''beleş bomba olsun, kıçımda patlasın'' diyerek buraya gelenler, bence bu cümlenin sonundaki nokta işaretini gördükten sonra gitsinler.
Kötü sözler söyleyeceğim, bildiğin tü-kaka bi'şi olacağımdır.

Kızan kızsın, kırılan kırılsın; kukumdan aşşa Kasımpaşa!

Bloglardaki ''Çekiliş var kızlar!'' yavşaklığından tiksiniyorum!
Meselam, plastik saç tokası veriyormuş bi' blog sahibi kız -çekilişle- hem de kazanan! ödeyecekmiş posta ücretini.
Lou'm bunu bana söylediğinde inanmamıştım.
'Bi'sürü insan da çekilişe katılmış abla' dedi, gittim baktım, gerçekten de katılmışlar!
Aklım almıyor arkadaş!
Üç-beş izleyici edinmek için saçma sapan çekilişler yapmak çok ucuz bi' numara değil mi?
Çekiliş dalgasına seni izlemeye alacak 'akbaba'dan sana ne hayır gelir?
Maksat 'İzleyiciler' kısmında sayıyı artırmak.
Hem, üç kuruşluk -sözde- hediyeye, beş kuruş posta ücreti ödeyerek sahip olmaya çalışmanın mantığı nedir?
Hadi her şeyi geçtim, diyelim çekilişte rüyalarınızda bile göremeyeceğiniz bir şey veriliyor.
Sunulan şartlara mal gibi katılmak neyin nesi oluyor allaaaaanı seversen?
1- Blogumu izlemeye alacaksın!
2- Buraya yorum bırakacaksın, yorumda ''At çüküne kelebek konmuş, gökkuşağı mosmor olmuş'' yazacaksın.
3- Gidip kendi bloğunda bu çekiliş linkini gösteren bir gönderi yapacaksın.
4- Bu gönderinin linkini burada paylaşacaksın (ki, gidip kontrol edebileyim!)
5- Twitter ve Facebook sayfalarımı da izlemeye alacaksın.
6- Facebook-twitter hesaplarında beni mentionlayacaksın, çekiliş duyurumu yapacaksın.
7- Adresini, telefonunu, mail adresini bana göndereceksin.

Oldu güzelim! suyundan da ister misin?
Hakikaten, bu kadar mı 'mal' dolu blog alemi?
Bunu kimler yapar?
Blog tutma işini profesyonel amaçla yapan, firmalarla reklam anlaşmaları yapan ve bunun karşılığında gelir elde edenler yaparlar.
O zaman kabul edilir, bu bloglamak değil, 'iş'tir çünkü. İşin ucunda kazanç-anlaşma vardır.
Ama daha üç gün olmuş blog açalı, ikinci postunda kıytırık bi' oje koyup ''Çekiliş var kızlar!' demek ne oluyor?
Mal!

Sadece gönlünden hediye vermek geçtiği için, hiç bir şart sunmadan çekiliş yapanları alnından öperim!
Çok arkadaşım yaptı, 'katılmak isteyen yorum bıraksın' dediler ve olay bitti.
Çünkü; içinden hediye vermek geldiyse buna şart koşamazsın arkadaş!
Şart koşuyorsan: malsın ve evet, sana benzer mallar seni izlemeye alsın.

Bi' de 'Çekilişime beklerim' yazanlar yok mu...
Akbabalar!

Oh be!
Diyemediydim, dedim şimdi.
İçimde kalmadı en azından.

Görsel: deviantart And the winner is ...by ~DanBoldy

Harry Potter ve Sırlar Odası / Harry Potter and the Chamber of Secrets


Yazar: J. K. Rowling
Çeviri: Sevin Okyay
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 1998
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları (Birinci Baskı 2001)

Arka Kapak Yazısı:
''Dursley'ler o yaz öylesine çekilmez olmuşlardır ki, Harry bir an önce okulu Hogwarts'a geri dönmek için can atmaktadır. Eşyalarını toplarken ortaya çıkan ev cini Dobby ise onu uyarır: Hogwarts'a dönerse, bir felaket olacaktır. Olur da: Sırlar Odası'nın açılmasıyla ortaya çıkan karanlık bir güç, Hogwarts'takileri taşa çevirmeye başlar. Harry, hayatını tehlikeye atarak, Oda'nın elli yıllık ölümcül gizemini çözmeye çalışır. Ve gerçekten de başına gelmedik felaket kalmaz.

Harry Potter'ın okuldaki ikinci yılını anlatan Harry Potter ve Sırlar Odası'nda J.K. Rowling, bildik öğrenci sorunlarını -kıskançlıklar, rekabetler, çekingenlikler- yer yer ürkütücü, yer yer komik düşsel öğelerle ustaca iç içe geçiriyor. Dizinin ilk kitabı Harry Potter ve Felsefe Taşı kadar sürükleyici olan bu ikinci kitabı heyecandan soluğunuzu tutarak okuyacaksınız.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Ün, gelgeç gönüllü bir dosttur Harry'' ya da ''Şöhretin sağı solu belli olmaz, unutma bunu.''

''Modern sihrin dünyasında kendinizi geride kalmış gibi mi hissediyorsunuz? Basit bir büyüyü bile yapamadığınız için kendinizi mazeret uydururken mi buluyorsunuz? Asanızla yaptığınız keder verici marifetler hiç alay konusu olmanıza yol açtı mı?
Bir çare var!
Şipşak Büyü yepyeni, hata yapmayan, çabuk sonuç alan, kolay öğreten bir kurstur. Yüzlerce cadıyla büyücü, Şipşak Büyü metodundan yararlanmıştır!''

(Ah keşkem keşkem dedim bu cümleyi okuduğumda, olsa da öğrensek :) )

''Yağmur, şimdi mürekkep siyahı olan pencere camlarını hala dövüyordu, ama içeride her şey pırıl pırıldı, neşeliydi.''

''Bir Kofti, büyücü ailesinde doğan, ama sihirli gücü olmayan kişidir.''

''Kendi kendine düşünebilen bir şeye, beyninin nerede saklı olduğunu göremiyorsan, güvenme.''

''Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir.''

Harry Potter  maceram devam ediyor :)
Ben çok sevdim bu seriyi, dilerim siz de seversiniz.

Keyifli  okumalar :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...