Benek'in Masalı / 2- Issız Gezegen


Yazar: Nihan Sarı
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2011
Yayınevi: Doğan Egmont Yayıncılık

''Benim için Nihan Sarı'nın kitaplarının önemi/anlamı çok büyük. 
Ne kadar sabrettim, ne kadar bekledim bu kitapları bir bilseniz... 
Haziran ayında almaya niyetlendiğim kitaplar Şubat'ta bana ulaştı, hem de Şubat'ın sonunda. 
Aylarca bekledim ama beklediğime değdi; kitaplar bana özel imzalanmış halde geldi :) 
Buradan, Nihan'a birbirinden güzel cümleleri için ve Lou'ma bıkmayıp-yılmayıp kitapları bana ulaştırdığı için teşekkür etmek istiyorum.''
demiştim bir önceki, Benek'in Masalı / 1- Tuhaf Yolculuk gönderimde.
İkinci kitabı okuduktan sonra, bir kez daha teşekkür etmek istedim :)

İkinci kitabı daha çok sevdim sanırım...
Benek  ve arkadaşlarıyla, yabancılık çekme-tanışma faslını ilk kitapta geçtiğimizden olsa gerek :)
Her sorumun cevabını ayrıntılı olarak aldım, işte bu çok hoşuma gitti. Cevabını derinlemesine alamadığım sorularımı da Nihan'a soracağım. Belki benim didik didik etmek istediklerimi üçüncü kitaba saklıyordur, kim bilir? :)
Issız Gezegen beni bolca şaşırttı...ve hatta 'yok artık! bunu kırk yıl düşünsem bilemezdim' dediğim -bunu sesli söylediğim- satırlar oldu.
Savaşın, insan ırkının acımasızlığının ve yok edici bencilliğinin altını sıkça çizmiş yazar.
Bir de, betimlemeler öyle güzel yapılmış ki, okurken adım atılan her mekanın ve repliği olan her karakterin nasıl göründüğünü kafanızda çizebiliyorsunuz. 
Mesela, öyle bir çizdim ki Zenk'i kafamda, yazar o karakterin nasıl göründüğünü kendisi çizip önüme koysa bile aklımdaki görüntüyü değiştiremez :)

Yine, çok fazla altını çizdiğim cümle paylaşamadım. 
Gizem hep kalsın :)



Arka Kapak Yazısı:
''Benek ve arkadaşlarının gezegenler arası yolculukları tüm hızıyla devam etmekte.
Efsanevi Benek Üzgünerik sevgi baloncuklarını bulabilecek mi?
Bızt Kısadevre, Robotlar kralını gezegenler arası savaşta kendi yanlarında olması için ikna edebilecek mi?
Elges kimin tarafında?
Boşluktaki Zindan'ın sırrı ne?
Tüm bunları ve Issız Gezegen'de Benek ve arkadaşlarını bekleyen gizemli sonu merak ediyorsanız hemen kitabın sayfalarını çevirmeye başlayabilirsiniz.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Bu eski ve kapanması gereken bir hesap. Öyle ya da böyle bir sonuca varılacak. Tüm evren hazırlanıyor. Belki sessiz sedasız ama sessizliğin çığlıklarını buradan duyabiliyorum. Orman'daki sessizliğin de farkındayım ve sessizliğin olduğu yerde bela filiz veriyor demektir.''

''Nasıl olsa öyle de böyle de bitecek.'' Gözlerini tekrar Zenk'ten gökyüzüne çevirirken ''Acaba tarih ne?'' diye düşündü. Dünyadan ayrılalı o kadar uzun zaman geçmişti ki söylediği ilk yalanın gününü ve saatini kaydedemeyecekti.''

 ''Bana inanmadığın bir şeyi söyleme lütfen, dedi ağzını kımıldatmadan. Aptalca tesellilerle beni kandırmaya da çalışma. Bunu yapmayacağım, diye karşılık verdi Zenk. Söyleyeceğim tek bir şey var, diye devam etti. Herkes bir gün sevdiklerinden ayrılacak. İki ayrı varlık olsak da bu konuda düşüncelerimiz ortak. Eylül'ü anlıyordu. Onu korkutan ölüm değildi elbet. O, savaştan nefret ediyordu ve savaşa neden olanlardan da... Çıkarları yüzünden, kim olursa olsun ayırt etmeden canlıları yok edip sevdiklerinden, ailelerinden ayıranlardan nefret ediyordu.''

 ''Nedense çirkinliklerle en az ilgisi olanlar, bir süre sonra en büyük zararı görenler oluyorlar.''

 ''Beni sadece haksızlık ağlatır,'' dedi usulca. ''Yoksa kolay kolay ağlamam.''

 ''Gibidir yap hayat boz, birleştirdiğin öğrenirsin kadar.''

 ''Bizler geçmişteki tecrübelerimizden şunu öğrendik ki insanoğlu durması gerektiği zaman duramayan, sınırı aşan ve dolayısıyla hem kendi ırkına hem de diğer ırklara zarar veren bir tür. Asla hepiniz için konuşmuyorum fakat teknoloji ve bilimin gelmiş olduğu noktayı ve en önemlisi biz diğer ırkların varlığını kaldırabilecek düzeyde olmadıklarını, kötü tecrübeler sonucu öğrendik.''

''Eğer tüm bu saydıklarınız bizim dışımızda, diğer ırklar arasında da yaşanıyorsa, neden sadece insan ırkından çekiniyorsunuz?''
Ağaç güldü. ''Cevabını sen söyle.'' dedi.
''Dozunu mu ayarlayamıyoruz?''
''Ve egonuzun önüne geçemiyorsunuz,'' diye ekledi ağaç. ''Tıpkı birer canavara dönüşüyorsunuz, kendi ırkınıza acımasızca davranıyorsunuz ve nerede durmanız gerektiğini anladığınızda da iş işten geçmiş oluyor.''

 ''Yaşadıkların her ne kadar gerçek de olsa, bir masalın içinde olduğunu unutma. Biliyorsun, masallar düşlediğin gibi biter çocuğum.''

Keyifli okumalar :)

Görsel: Doğan Egmont Yayıncılık / Her hakkı bende saklı fotoğrafım :)

Benek'in Masalı / 1- Tuhaf Yolculuk



Yazar: Nihan Sarı
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2011
Yayınevi: Doğan Egmont Yayıncılık

Benim için Nihan Sarı'nın kitaplarının önemi/anlamı çok büyük.
Ne kadar sabrettim, ne kadar bekledim bu kitapları bir bilseniz...
Haziran ayında almaya niyetlendiğim kitaplar Şubat'ta bana ulaştı, hem de Şubat'ın sonunda.
Aylarca bekledim ama beklediğime değdi; kitaplar bana özel imzalanmış halde geldi :)
Buradan, Nihan'a birbirinden güzel cümleleri için ve Lou'ma bıkmayıp-yılmayıp kitapları bana ulaştırdığı için teşekkür etmek istiyorum.

Çok merak ediyordum Nihan'ın yazım/anlatım tarzını, hayal gücünü, kurgulamasını ve bunu cümlelere nasıl döktüğünü...

Hayran kaldım! :) Nasıl renkli bir hayal gücü, nasıl akıcı bir anlatım...
''Bu böyle değil de şöyle olsa daha iyi olurdu,'' veya ''Bu biraz havada kalmış sanki,'' dediğim birkaç yer oldu. Ama eminim ki, iyi bir kitap okuyucusunun bile üzerinde çok fazla durmayacağı noktalardı.
Çünkü ben çok ince eleyip sık dokuyarak okudum. Nihan özellikle düşüncelerimi ve yorumlarımı öğrenmek istediği için kitabın her cümlesini, her paragrafını ikişer kez okudum. 
İçime en sinmeyen şey -Nihan'ın çizimlerini çok iyi bildiğimden- kitap kapağı oldu. Kitapların kapakları demek daha doğru. Seçilen font bana hitap etmedi bir de.
İnanıyorum ki, Nihan Bızt kısa devreyi veya Benek'i kendi çizse çok daha sıcak, çok daha sevimli, çok daha ''Al beni, oku beni!'' diyen kitaplar haline gelirdi. (Ve sayfa aralarını kendi çizimleri süsleyebilirdi bence)
Diğer yandan, kapak çizimi ve tasarımını yapan arkadaşın hakkını da yemek istemiyorum.
Belki de, sıkı bir Bızt kısadevre hayranı olduğumdan kaynaklanıyor bu durum, bilemiyorum... :)
Bir de olayların başladığı ana kadar geçen giriş-hazırlık bölümünün hızı başımı döndürdü. Zaten ''Burası havada kalmış'' dediğim noktaların hemen hepsi bu kısımda.
Nihan'ın bu kitabı -yanılmıyorsam- on beş yıl önce yazdığını göz önünde bulundurmak gerekiyor elbette.
Paralel evrenler, uzay/zaman/boyut sıçramaları, nanoteknoloji (favorim nanorobotikler :) )  fizik ve termodinamik yasalarını kullanış şeklini çok sevdim.
Okurken olayları, mekanları gözümün önünde canlandırdığım, karakterleri kendim şekillendirdiğim, akıcı anlatımı ile zevkle, bir çırpıda okuduğum bir kitap oldu.
Hani yediden yetmişe derler ya, bu kitap(lar) da öyle; yediden yetmişe hatta yetmiş üstü tüm hayalperestlere tavsiyem olsun :)

Çok fazla altını çizdiğim cümle paylaşamadım çünkü hepsini paylaşsam olayların akışını apaçık görecektiniz.

Biraz gizemi kalsın :)



Arka Kapak Yazısı:
''Benek Üzgünerik, çingene pembesi saçları ve sonradan keşfettiği büyük yeteneği ile diğer çocuklardan farklı biridir. Yeni okuluna gitmek için çıktığı yolculukta tanıştığı Tintin teyze, onun hayatını sonsuza kadar değiştirecek büyük bir maceraya atılmasına sebep olur.
Benek'i bekleyen, uzaya açılan ve farklı gezegenlere dek varan tuhaf yolculuğun kapıları bu kitapla size de açılıyor. Siz de o kapıdan girip Benek ve birbirinden ilginç arkadaşlarına bu gizemli yolculuğunda eşlik edebilirsiniz.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Onun büyüdüğü şehirde kar beş senede bir yağardı ve tıpkı uçuşan toz zerrelerine benzerdi.''

''Yaşadığın gezegende savaşların ve açlığın ne kadar çoğaldığını fark ettin mi?' diye sordu.''

''Bahsettiğiniz baloncukları göremiyorum.'' dedi merakla.
''Biz insanlar için bu mümkün değil,'' dedi yaşlı kadın ona dönerken. ''Yaşadığımız gezegende görünemezler. İnsanoğlunun bu ayrıcalığı uzun zaman önce elinden alındı. Aksi halde neler olurdu tahmin edebilirsin.''
Benek kadının ne demek istediğini anlamıştı.
''Onları mahvedecek bir yol buluruz'' diye fısıldadı.''

''Kaybolmaya bu hızla devam ederlerse sevdiklerini unutacaksın. Hiç sevmemiş gibi. Sevgi duygusunu hatırlamayacaksın. Sevmeyen bir insanın neler yapabileceğini düşünsene.''

''Denizi çok seviyordu ve evinin olduğu şehirde, deniz kıyısında her zaman düşündüğü bir hayali vardı. Minik bir tekneyle yaşadığı şehirden çıkıp önce Girit adasına oradan Malta ve İspanya'ya derken Cebelitarık boğazından geçip Atlas okyanusuna açılacaktı. Birçok ülkeyi görecekti. Tekne buna dayanabilir miydi bilemiyordu ama deniz ondan hep bir macera duygusu uyandırıyordu.''

''Benek'in dikkatinden kaçmayan turuncuya boyadığı saçlarına şöyle bir dokundu ve kendine özgü aynı bilmiş tavırla ''Turuncu, sevginin rengi,'' diyerek ona bakıp ekledi. ''Güzel havalarda o parlak güneşe dikkat et şekerim!''

''Xenia, kırmızı toprak demektir.''

''Ağa takılan dört beş yıldızı -yıldızlar parlak, girintili çıkıntılı taşlardı- alıp evinin değişi yerlerine yerleştirdi. Benek ilgi ve merakla onun ne yaptığını izlerken içerisi aydınlanmıştı.''

''Çok şey bilmelerine rağmen hiçbir şey bilmez gibi görünürler. Her şeyin doğrusunu bilirler ama söyletmeyi başarırsan. Bir dolaşıkın ucunu bulup açarsan doğru ipucuna götürür seni ve eğer bir karmaşıkın söylediği kelimeleri düzenleyebilirsen doğruyu söylediğini anlarsın.''

''İmkansızlıklar değeri arttırır. Bizler acıyı, hüznü hissedemeyiz. Çünkü duygusuz birer makineyiz. Uzun zaman önce atalarımız, kendilerini meydana getirenlere karşı giriştikleri özgürlük mücadelesini kazanarak, varlığımızı sürdürdüğümüz gezegeni yurt edindiler. Bizler uzun süredir özgürüz ama özgürlüğü bile hissedemeyen özgürleriz.
Çünkü senin ırkın benim halkıma bir şey  vermeyi unuttu. Duyguyu. Zaman geçtikçe onlarla yaşamamız zorlaştı. Bizim gibi makinelerin kalpsizliği onları korkuttu. Atalarımız, senin atalarının sahip olduğu ormanları, denizleri, gökyüzünü istediler ve bunun için savaşma kararı aldılar.''

''Kötü olmak onların seçimi değil kesinlikle. Biliyorsun her canlı iyiliği ya da kötülüğü kendisi seçer ve seçimlerini kendi iradesiyle belirler. Kötülüğün ve iyiliğin ne demek olduğunu bilirler. Fakat bu durum yıpranıklar için geçerli değil. Onlar kötülüğün, kötü olduğunu bilmiyorlar Benek.''

''İfade edilemeyecek kadar büyük, aydınlık, ışıl ışıl bir salondaydılar. Ucu bucağı yok dense yeriydi. Üzerlerinden aşağıya binlerce, milyonlarca kar tanesi boşalıyordu. Benek coşkuyla yere eğildi. Bir avuç kar alıp kartopu yapmak umuduyla elini attı. Aniden nefesinin kesildiğini hissetti çünkü yer yoktu! Bastıkları ya da bastıklarını zannettikleri yer boşluktu ve karlar aşağıya doğru akıp gidiyordu.''

''Orman, büyük evren savaşlarından çok zarar gördü. Milyonlarca ağaç, ailesini ve sevdiklerini yangınlarda kaybetti. Öncesinde dost canlısı olan ve en ücra boyutların en uzak köşelerine yaşam kaynağı olan oksijeni karşılıksız ulaştıran ağaçlar yaşadıkları kötü olaylardan sonra güvenlerini kaybedip kendi kabuklarına çekildiler. İyi kötü ayrımı yapmadan tüm canlılara kucak açan ağaçların yerini, kimseye güvenmeyen, acımasız yaratıklar aldı. Onlara yapılan nankörlüğe verdikleri karşılık yersiz değil bana kalırsa. Şimdi kimse Orman'a giremez. Girse de çıkabileceğini sanmıyorum.''

Nihan Sarı
Yazarımız, ayakları yere sağlam basan bir hayalperesttir.
Tüm ilhamını hayalgücünden, sanat, bilim ve teknolojiden alır. Robotları, keçeli kalemleri, turuncu rengi ve zıtlıkların uyumunu çok sever. Bir de çizmeyi. Çizmek de yazmak kadar mutlu eder onu.
Kar tanelerinden, farklı kültürlerden, güzel illustrasyonlardan, makinelerin çalışma prensiplerinden ve iyi tasarımlardan etkilenir.
Bir erkek evlat sahibidir.
Kitaplarını 7-80 yaş arası tüm hayalperestler için yazar.

Keyifli okumalar :)

Görsel: Google Images + Her hakkı bende saklı olan fotoğrafım :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...