Patchwork dediğin nedir ki... altı üstü kırk yama :)

Bu aralar patchwork her parçayı görür oldum.
Hani ''Arabın derdi kırmızı pabuç'' derler ya, benim de tek derdim patchwork.


Babannemin küçük bi' dikiş makinesi vardı. Siyah... altı ahşap kasalı. Oturduğun yerden dikiyordun ne istersen. Öyle masa-sandalye yoktu. İstendiğinde küçük bi' ayaklık eklenebilecek modeldi fakat elle çevirerek kullanırdı babannem.
Dikiş makinesi çıktığı an ortaya, benim şenliğim başlardı.
Bissürü renkli kumaş, iplik, incik boncuk ortaya dökülecek... hemen kurulurdum yanına.

Benim canım babannem, bi' süre kumaşları biriktirir, sonra da hepsini aynı gün keser, biçer, eklerdi birbirine elleriyle.
Minik minik karelere keserdi kumaşı önce el yordamıyla. Bazen de üçgenlere. Ama nasıl bir göz, nasıl bi' el ayarı ise santim şaşmazdı o kareler ve üçgenler. Bi' yandan da göz ucuyla bana bakardı :) Şaşkın şaşkın seyretmem sanırım onun hoşuna giderdi. Sonra adı 'gelin kızım' olan makine başlardı çalışmaya. Hepsini yanyana, ucuca özenle dikerdi.

O kadar alâkasız kalınlıkta ve renklerde olurdu ki kumaşlar, her seferinde ortaya iğrenç bi' şey çıkacağını düşünerek oturup izler, yine her seferinde birbiriyle alakasız onlarca farklı kumaşın dikildiğinde ortaya çıkardığı gökkuşağı görüntüsüne hayranlıkla bakakalırdım. 
Evet, o zamandan belliydi, ben akıllanmaz, adam olmazdım :) Her seferinde aynı şaşkınlığı yaşamaktı belki benim sevdiğim :)
Yapılanın eşsiz bi' şey olduğunu sezerdim. Genelde yorgan yüzü olurdu yapılan, bazen de minder.
Adı da ; kırk pare ya da kırk yama idi.

Çocuk aklı işte, utanırdım biraz. Sanki paramız yokmuş da, artan parçalardan yorgan yapmak zorunda kalacak kadar fakirmişiz gibi hissettirirdi bana o kırk pareler :)  Babannem bana gülerdi. ' Çeyizinin en değerli parçası olacak bu kırk pareler' dediğinde ağlayacak gibi olurdum.
Şimdi akıl başa geliyor... şimdi anlıyor insan, yapılanın değerini...
Şimdi idrak ediyor eskilerin neler yapabildiğini.

Belki de bu sebepten bu merakım, belki de, geçmişe olan özlemi giderebilmek adına patchwork parçalara ayrı gösterdiğim özen. Belki sırf babannemi bu derece özlediğim, her el yapımı parçada ondan küçük bi' parça bulabildiğimden benim için bu derece önemli hale geldi. 
Belki ben sadece umutsuzca özlediğim çocukluğumu geri getirebilmek adına ev yapımı, el yapımı, emek verilen her şeye kendimi bırakıyorum.
Öyle ya da böyle, bu işi seviyorum :)
Arasıra diyorum 'Acaba bir dikiş makinesi mi alsam?'Kendim toplasam, kendim diksem...
Öğrensem.
Neyse, böyle işte :)
Sanırım ömrümün sonuna dek el emeği her şeye çiçek görmüş bal arısı misali yapışıp kalacağım. Durum bunu gösteriyor. 

Görsel: Google Images

2 yorum:

  1. MİNDER dikeceğini evrene fısıldamışın bi kere:))

    YanıtlaSil
  2. Hakikaten ya :)))
    Mayıs 2010'da yazmışım, neredeyse 3.5 yıl önce :)
    Multimilyoner olup, dünyada görmek istediğim her yere; sağlık, para, zaman ve huzur sıkıntım olmadan gidip görebileceğimi, tadını çıkarabileceğimi fısıldayayım :)))
    Bakarsın bu da tutar :)

    YanıtlaSil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...