Hayatım roman!


Hangimizin hayatı roman değil ki?

Herkes kendi romanının baş kahramanı.
Ama iyi, ama kötü, ama güçlü, ama zayıf..
Ama çaresiz, ama ezilmiş, ama ezmiş, ama hak yemiş, ama hakkı yenmiş...
Hepimiz baş rol oynuyoruz işte hayatlarımızda.
Dünya bizim etrafımızda dönüyor çünkü bize bi' şey olsa dünyanın dönüp dönmemesinin umurunda olmayacağı insanlar biziz.
Ben öldükten sonrası kıyamet...bana ne?
Ben sağ oldukça, sağlam oldukça, mutlu oldukça, nefes aldıkça, adım attıkça var olacak; dünya, evren, kainat işte...
Ben yok olsam hepsi yok olacak.
Demek ki; evren benim!
Kendi kıymetimi bilmeliyim.

Keyfim için yaşıyorum.
Keyif almayacaksam eğer, bi' yudum kahve bile olsa fincanda kalan, içmiyorum.
Bana keyif vermeyecek hiçbi' aktiviteye dahil olmuyorum.
Keyif vermeyecek insanları özelime almıyorum; çizdiğim sınırların dışında kalıyorlar hepsi.

İçimden gelmiyorsa yemek pişirmiyorum.
Evi süpürmüyorum.
Saçımı taramıyorum.
Canım kitap okumak mı istiyor? Açıp okuyorum.
Film mi izlemek istiyor canım? Oturup, on beş-yirmi bölümlük dizileri peşpeşe seyrediyorum.
Uykum gelmeden yatağıma girmiyor, uykumu almadan yatağımdan çıkmıyorum.
Mecburiyetlerle olan ilişkimi soğuk ve mesafeli tutuyorum.

Canım şarkı mı söylemek istiyor? Bağıra bağıra söylüyorum.
Hem iki tane de fanatik hayranım var evde; ne zaman şarkı söylemeye başlasam koşa koşa gelip, gözlerini süze süze mest olmuş halde beni dinliyorlar.
Şarkı bitince bir daha söyle der gibi miyavlıyorlar :)))
Mutfaktaki tüm kaşıklar, kepçeler, banyodaki tüm saç fırçaları mikrofonum!
Anlayacağınız bizim evde pop star/rock star benim! :)

En boktan durumda bile kendime gülücük malzemesi çıkarabilme sululuğuna sahibim :)
Yıllar önce bi' gönderimde ''Bi' gün size Galatasaray'lı olma hikayemi anlatayım'' demiştim...başıma ne gelirse gelsin, pek ciddiye almadığımı gösteren bi' yaşanmışlığımı anlatarak bu sözümü de aradan çıkarmış olayım.

Seneler önce, ciddi bi' kaza sonrası sağ kol kemiğim omzumdan dirseğime dek paramparça olmuş, kazadan sonra tam yedi gün hiçbi' doktor/hastane sorumluluk almamış, paramparça kolla yaşıyorum.
Kol şişmiş, olmuş on beş-yirmi kilo, kararmaya başlamış... Verdiği acıdan-ağrıdan bahsetmeye bile gerek yok. Vücut sağa çekiyor artık... O hastane senin, bu röntgen odası benim geziniyorum.
O yıllarda düzenli bowling oynuyorum. Çaktırmadan lige hazırlanıyorum. İddialıyım yani :)
Haftada üç akşam Ataköy-Galleria bowling salonunda oynuyorum. Ama sağ kolumu kullanıyorum ve kazada sağ kolum paramparça; içler acısı bi' kariyere son nokta hikayesi.
Çoook sevdiğim arkadaşım, komşum, arasıra bowling arkadaşım...Galatasaray Spor Kulübü'nde yıllardır futbol oynuyor. Telefon etti. ''Bu akşam bowlinge gidelim'' diye.
Dedim ''Ne bowlingi dostum? Benim kol paramparça...hastaneler risk alıp tedaviye yanaşmıyorlar. Yedi gündür mahvolmuş durumdayım.''
Bi' ton azar işittim elbette telefonda. Nasıl kaza geçirdiğimi haber vermezmişim? Adam haklı :)
O bilinen sakinliğini koruyarak bana çok güzel-seçmece kelimelerle kibar kibar küfür etti. ''Hemen Florya tesislerine geliyorsun! Araba göndereyim mi? Ya da atla hemen bi' taksiye gel, zaman kaybetme.'' dedi.
Gittim Florya tesislerine.
Tesis müdürü Fahri bey karşıladı beni. İddia ediyorum; gelmiş geçmiş en muhteşem tesis müdürü, ağabey, arkadaştır kendisi. Mütevazilik ve samimiyet örneği...
Geçtik Fahri beyin odasına. Takımın yarısı odaya doluştu. Hemen hepsini tanıyordum zaten. Hepsi komşum, alışveriş yaparken sepetlerimizin çarpıştığı, selamlaştığımız, iki sohbet ettiğimiz isimlerdi.
O zamanlar efsanevi kadroya sahipti Galatasaray; Hakan Şükür, Ergün Penbe, Hasan Şaş, Ümit Karan, Necati Ateş, Volkan Arslan ve diğerleri...
Bu arada gereksiz bi' bilgi vereyim: Necati hayatınızda görüp-görebileceğiniz en fotojenik olmayan adamdır. Fotoğraflarda patates gibi çıkar ama yüz yüze geldiğinizde ''bu adam ne yakışıklı nan!'' dersiniz. Allah eşine-sevdiğine, evladına bağışlasın...
Takımın doktorları geldi, bi' doktorla da hemşehri çıktık...nasıl sevinmiştim o an.
Röntgenleri takıp florasanı açtılar; durum berbat ki, iki doktor şöyle bi' birbirlerine baktılar.
''Seni anlaşmalı hastanemize göndereceğiz. Bu durumun üstesinden gelebilecek doktor orada. Hemen gönderelim, artık saatler bile önemli.'' dediler.
Takımın imzalı formalarıyla ve bol şans, sağlık dilekleriyle uğurlandım Florya'dan...
Hastaneye geldim. Doktor zaten beni bekliyordu. Röntgene baktı baktı. ''Şöyle oturun biraz sohbet edelim dedi.''

Bu arada, tüm bu olaylar sırasında annem yanımda. Yalnız olduğumu düşünmeyin. Hala arada bi' ''Ben oğlumu arayayım bi'' deyip arkadaşımı arar, sohbet ederler.

Doktorum, lafı hiç dolandırmadan direkt konuya girdi. Gayet basit kelimelerle bana durumu açıkladı.
''Kolunun durumu kötü. Müdahale için de geç kalınmış. Çoklu kırık olduğu için kırıkların sinirlere zarar verip vermediğini, verdiyse hasarın derecesini kolunu açıp görmeden söyleyemem. Sana tek bi' şeyin sözünü verebilirim; kolunu kaybetmemen için ne gerekirse yapacağım. Kendini buna hazır hissetmen ve moralini yüksek tutman çok önemli. Ameliyatını yarın sabah yapabilirim. Ne dersin?'' dedi.
Artık nasıl bi' nefes verdiysem ve gülümsediysem o an...nefesimi tutmuşum çünkü.
''Kolum yerinde dursun da, gerisini sonra düşünürüm.'' dedim :)

Ertesi gün, totoyu açıkta bırakan yeşil kıyafetle ameliyat masasına uzanmıştım.
''Ameliyathanede Seksendört'ten Ölürüm Hasretinle çalıyordu. O biter bitmez Teoman'dan Aşk Kırıntıları başladı. Sanki bana nispet yapıyordu görünmeyen birileri. Bu iki şarkı üzerine bir de Mor ve Ötesi'nden Bir Derdim Var çalsa ameliyattan değil ama üzüntümden ölebilirdim ameliyat masasında...neyse ki çalmadı.
Doktoruma, ''Bakın, bana söz verdiniz...Bu maçı kaybettik artık önümüzdeki maçlara bakıcaz deme şansınız yok. Bi' ömür kolsuz gezemem! Daha kötüsü, bu masada ölemem! Ölmek için çok genç ve de güzel değil miyim sizce de? Hadi, hep beraber söylediğinizi duyayım: Bu maçı alıcaz, başka yolu yok!!!'' diyerek ameliyathaneyi şenlendirdim.
Ameliyat ekibinin gerginliklerini bi' an olsun unutup kahkahalar attıklarını görmek kendimi iyi hissettirdi.
Sanırım o ekip bi' daha hiç bi' ameliyata ''Bu maçı alıcaz, başka yolu yok!'' diye bağırarak başlamamıştır.
Yalnız, ayılırken doktorumun üzerine kusmuşum...hatırlamıyorum. Kusmasaymışım iyiymiş, gitti karizma.''
yazmışım, aylar süren fizik tedavi ve iyileşme süreci sonrası elimi kullanmaya başlayıp yazı yazabildiğimde.

Demem odur ki, ben kolumun kesilip kesilmeyeceğini bile bilmediğim bi' ameliyata ekibi şenlendirerek girebilme kapasitesine sahibim :)))

Burada yazıyorum, aklıma eseni, içimden geleni.
Bi' gönderim tereleyleyley! oluyorsa, diğeri az hüzünlü olabiliyor...
Çok samimi olanlarınız var içinizde...çok art niyetli ve fesat olanlarınız da var.
Evet, aranızda ''Ben öldüm, bittim, mahvoldum!'' yazsam ''Yaşasın! O mahvolmuş durumda, benim durumun ondan iyi!'' diyerek sevinecek olanlar var...maalesef.
Enerji vampirleri diyorum ben onlara...başkasının mutsuzluklarından, acılarından, üzüntülerinden beslenerek kendini güçlü hisseden insancıklar.

İşte, o enerji vampirlerinin beslenebilecekleri bi' sofra değil benim sayfam.
Kendime, ışıl ışıl, pırıl pırıl, minimum üzüntü-maksimum mutlulukla bezeli bi' roman yazıyorum çünkü...
Çünkü, ben ''Hayat çok kötü! Beni totomdan pıçakladı!'' cümleleri kuracak eziklerden değilim.
Hayatın kötülüğü hepimizin malumu...hepimize madik atmak için fırsat kolluyor.
Ama bi' gol o atarsa, iki gol atarak maçı önce götürmeye kararlı olan benim.

Bu yazıyı neden yazdım? inanın bilmiyorum.
Oturdum bilgisayarımın başına, cümleler birbirini kovaladı işte.
Belki de rüyamda kendimi sarı-kırmızı formayı öperken gördüğüm içindir...

Kendinizin kıymetini bilin nan! :)
Başkalarının hayatlarına gözlerinizi dikerek yaşamak yerine, başkalarının mutsuzluklarını görerek kendinizi onlardan mutlu hissetmek yerine, kendi hayatınızı/evinizi minnak cennetlere çevirin.
Teşekkür etmeyi, özür dilemeyi, pişmanlık duymayı bilin.
Ve yaşadığınız her şeyden bi' ders alıp güçlenin.
Kahraman olun!
Hemen, şimdi! :)

İmza: kahraman Sittirella

Hanimiş: Canım arkadaşım, bu gönderiyi yaptığımdan haberin bile olmayacak...ismini de vermedim.
Şu an çalışan, ameliyat izi dışında hiç bi' sorunu olmayan bi' sağ kola sahipsem; senin sayende.
Ben seni, Galatasaray'ımı, şansımı sevmeyeyim de kimleri seveyim?
Çok ama çoook teşekkür ederim!
İyi ki seni tanımışım...iyi ki deplasmanda oynadığın günlerde bana emanet ettiğin anahtarı sık sık kullanıp, sana taze fasulye pişirmiş, biralarını dolaba koyup soğumalarını sağlamışım :)
Odanı toparlayıp banyonu dezenfekte etmişim :)  (Domestos candır, can! Suratının hali hala gözümün önüne :))
Seni çok seviyorum ve çok özledim...
Görsel: Google Images






14 yorum:

  1. Senin yerinde ben olacağım, öyle bir kolla hani birazcık kan görünce bile miğdesi ağzına gelen ben...Dünyayı tanımam ağlarım zırlarım uyutun beni görmeyeyim derim.Okurken bile içim bir tuhaf oldu çok cesurmuşsun:) Allah korumuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsan başına gelmeyince ''yapamam'' sanıyor.
      Dilerim asla yaşamazsın benzer bi' durumu.
      Çok acılı ama bana çok yardımcı olan, dostumu-düşmanımı gördüğüm, sevenimi, seviyor görünenimi çok iyi anlayıp hayatıma sil baştan başlamama sebep olmuştur.
      Sanırım gerçekten cesur bi' kadınım :)

      Sil
  2. ben var ya,sana hayran oldum bi çok şeyden dolayı.
    -ne güzel anlatmışsın o koca olayı,yumuşacık
    -o kadar süre o kolla idare etmişsin ve şansın da varmış,başka sorunlar çıkmamış
    -arkadaşına sevgini,minnetini ne güzel anlatmışsın
    -ve o arkadaşın da belli ki senin kıymetini biliyor,bunu sağlamışsın
    ne demişler yapana değil yaptırana bak:)
    çok sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Havva :)
      Hayran olunacak biri değilim ki ben...ay, cidden utandım :)
      Çok ağırdı aslında o dönem yaşadıklarım. Sadece sağlık sorunumla değil, bambaşka ve çok önemli sorunları da o dönemde yaşamıştım.
      Hepsi geçti...gitti. Ben yine ayaktayım.
      Ama ben hacı yatmaz gibiyimdir; sallanır, döner, yıkılacak gibi olur yine dimdik ayağa kalkarım :)
      Arkadaşıma duyduğum minnet bi' ömür boyu sürecek. O benim için yaptığı şeyin öneminin farkında bile değil. Çünkü ona göre yaptığı şey çok önemli değil. Sadece değer verdiği bi' arkadaşına yardım etti. Hepsi bu. Sözünü bile ettirmedi bu olaydan sonra bana.
      Çok şanslıydım ki kolumu kaybetmedim. Doktorum, dünyanın bu alanda en iyi cerrrahının üç yıl asistanlığını yapmış, olağan dışı kırık ve travma olaylarına çok hakim biriydi.
      Düşünsene, futbol maçında korkunç bir darbe alarak kırık yaşayan, sakatlanan futbolcuların tedavilerini mükemmel şekilde tamamlayıp kariyerine sorunsuz devam etmelerini sağlayan ''mucize'' doktorlardan biriydi. Benim ameliyatım 3.5-4 saat sürmüş. Ama mükemmel iş çıkarmış. Titanyum tabaka ve çivilerle tüm kırığı milimetrik toparlamış :)
      Hala o titanyumla yaşıyorum.
      Bilmiyorum, benim değer verdiğim, böylesine çok sevdiğim tüm arkadaşlarım da beni bu denli seviyorlar mı?
      Açıkçası önemli de değil; ben arkadaşlarımı onlar da beni çok sevsinler diye sevmiyorum ki :)
      Bu olayda olduğu gibi, benim için mecburi olmadıkları halde benimle ilgilendiklerinde onların da beni çok sevdiklerini düşünüyorum işte :)
      Benden de çok sevgiler.

      Sil
  3. yeminlen gözlerim doldu.
    bir süre kendimden nefret ettim, çokça sorguladığım zamanlara denk düşen bir süre.
    ve son zamanlarda küçük cennetler inşa etmeye çalışıyorum ben de.
    öyle güzel bir zamana tesadüf etti ki yazı, sımsıcak kucaklayasım geldi:)
    Arca'nın hastanede olduğu ve bizim o bir ay kadar bir sürede teşhis bile konamadığı günler geldi aklıma. Sahi sonrasında ne bok yemeye o kadar kendimden nefret etmişim deyip duruyorum şimdi. benim çocuğumun da canavar gibi iyileşmesine vesile olsa biri ben de annen gibi oğlum derdim ona.
    arkadaşlığınız daim olsun,
    galatasaraylı kocama anlatacağım bu anını.
    bölük pörçük saçmaladım aman sen halden anlarsın:)
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kucaklaşalım Yeliz :)
      Ne olursa olsun kendini seveceksin. Ben hiç bi' halt öğrenemediysem bile bunu öğrendim hayattan.
      Arca'nın, koccamaaan bi' adam olduğunu görüp kendinle gurum gurum gururlanmanı diliyorum :)
      Yürek dolusu sevgiler.

      Sil
  4. icim ciz etti. sen ne kadar naif, neseli anlatsan da o cektigin agrilari acilari dusununce icim ciz etti.
    Iyi ki iyi ki iyi ki boyle geldi bu hikayenin sonu. Hayatindaki butun hikayelerin sonu guzel olsun sen boyle guzel baktikca hayata.
    Iste aslinda bu kadar degil mi? sagliktan onemli ne var ki hayatta. Ne olabilir ki daha onemli olan, Huzurla aldigimiz nefesten onemli ne olabilir.
    Cok baska bir 2014e giris yazisi oldu bu be Sittirellacim. Tam senin yazacagin gibi boyle vuran cinsten.
    Eline saglik.
    Kucak dolusu sevgiler
    Iyi ol, hep.
    Gulcin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalp kalbe karşıymış Gülçin'cim :)
      Ben de senin gönderini okuyor, yutkunuyordum falan :)))
      Benim acı-ağrı eşiğim çok yüksektir. Hani kesseler beni gıkım çıkmaz :)
      Ama bunun yan etkisi de çok kötü; ameliyattan sonra ağrılarımı normal ağrı kesiciler/iğneler, seruma katılanlar kesmediği için kasıktan verdiler en güçlü ağrı kesicileri...morfini :/
      Kazadan sonra sekizinci gün ameliyat oldum, ameliyattan sekiz gün sonra da hastaneden taburcu oldum.
      Doktorum bile: ''dayanıklılığına, cesaretine hayran kaldım'' demişti, laf olsun diye değil...ben de ''afferim kızım!'' demiştim kendime.
      O zaman anladım ki; sağlıklıysan gerisini getirirsin.
      Hani hep deriz ya; her şeyin başı sağlık!
      Ne kadar doğru ama hafife alınan bi' cümledir bu...
      Madem hepimiz kendi hikayelerimizin kahramanlarıyız, gerçekten kahraman olalım.
      Fasulyeden kahraman olmayalım ...değil mi? :)
      Benden de kucak dolusu sevgiler :)
      Sen de hep iyi ol arkadaşım.

      Sil
  5. Cok duygulandim Nasil da guzel anlatmissin. Biraz da kendime kizdim az ile yetinmedigim, kucuk seylerle mutlu olmadigim ve de surekli sikayet ettigim icin :(
    Simdi bu yaziyi okuduktan sonra biyerlerimi kaldirip gune umutla baslayabilirim artikin :D
    Ara ara okunmali bu gonderi. Cok begendim valla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Totişleri kaldırıp günümüzü güzelleştirelim :)))
      Hayatımızı karartmak veya ışıl ışıl yapmak bizim elimizde :) Yeter ki neye, hangi açıdan bakacağımızı bi' kez keşfedelim :)

      Sil
  6. bu anlattıkların buz dağının görünen yüzü galiba arkası yada devamı daha acı daha soğuk..Neyse ki geçmiş gitmiş en azından kolundan...kalbinde kalanları dinlemek isterim böyle estiğinde anlatmak istediğinde..Yada hiç anlatma boşver kendini sevmeye devam et öptüm büsbüyük

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlatmayayım Ters pabuçlu arkadaşım :)
      Bırak, geçmiş geçmişte kalsın.

      Sil
  7. Kolun için büyük geçmiş olsun.Ama şu enerji emici olayına çok katılıyorum.Bir kaç kere moral bozuksa hep de öyle bir insan olduğumuz anlamıma gelmiyor.Hiç hoşlanmadığım şeylerden biri de şu mesela 'biz niye böyle korkağız' diyerek içinde bulunduğu duruma seni de katmaya çalışan insanlar.Kendi adına konuşsana arkadaşım.En sinir olduğum şey ama engel olamıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum :)
      Her gün gülücükler saçamam, güneş miyim ben ayol? insanım sonuçta...
      Ama bu demek değil ki her gün beş karış suratla gezerim. Millet gitsin başkasından beslensin, bana gelen aç kalır :)))

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...