Yüzyıllık Yalnızlık / Cien Años De Soledad / One Hundred Years of Solitude


Yazar: Gabriel García Márquez
Çeviri: Seçkin Selvi
Orijinal Dili: İspanyolca
Basım Yılı: 1984
Yayın evi: Can Yayınları

Arka Kapak Yazısı:
''Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli, kocaman bir evde, toprak yiyen bir kızkardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek bir yığın akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. 'Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha az bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı... Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. 'Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım... Bu romanı büyük bir dikkatle ve keyifle okuyan ve hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan hiçbir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek satır bulamazsınız.-Gabriel Garcia Marquez''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Eşyanın da canı var, diye ilan etti; Bütün iş, ruhlarını uyandırabilmekte.''

''Çek çek uzayan bir masaldı bu, masalı anlatacak olan, Size kısır horoz masalını anlatayım mı? diye sorar, Evet derlerse, Ben size evet deyin demedim ki, kısır horoz masalını anlatmamı ister misiniz diye sordum, derdi. Yok, dinleyiciler Hayır derse, bu kez de masalcı Ben sizden hayır demenizi istemedim, kısır horoz masalını ister misiniz diye sordum, deyip çıkardı işin içinden. Kimse ses çıkarmayacak olsa, masalcı Ben size susun demedim, kısır horoz masalını anlatmamı ister misiniz diye sordum, deyip al baştan yapardı. Biri gitmeye davransa, masalcı, Ben size gidin mi dedim, kısır horoz masalını ister misiniz diye sordum, diyerek oturturdu onları ve masal böylece uzar gider, geceler boyu sonu gelmezdi.''

Bu paragrafın altını özellikle çizdim :)
Bizim de bir ''Sivrisinek Masalı''mız vardır.
''Sana bir sivrisinek masalı anlatayım mı?'' diye başlar :)
İlk babamdan duymuşumdur bu masalı -ki babam hayatında Gabriel Garcia Marquez'in adını bile duymamıştır herhalde.
Çok enteresan geldi bana :)

''Tanrı sevgisine, Tanrı korkusuna bu denli muhtaç bir yer olmayacağına, Tanrının tohumunu ekmek için buradan daha bakir toprak bulunmayacağına inanarak, bir hafta daha kalmaya, sünnetli sünnetsiz kim varsa vaftiz etmeye, yıllanmış karı kocaları Tanrı önünde nikahlamaya, ölenlerin başında dua etmeye karar verdi. Ama kimse oralı olmadı. Kime yanaşsa, bunca yıldır papazsız da pekala yaşayıp gittiklerini, ruhlarına kimse aracılık etmeden de Tanrıyla islerini yürüttüklerini söylüyorlardı.''

''Yaşamla hesabını kesin olarak kapatırken kendi insanlarını düşündükçe duygulanmıyor, en çok nefret ettiği kişileri aslında nasıl sevmiş olduğunu anlamaya başlıyordu.''

''Çiçekler bütün gece süren suskun bir sağanakla köyün üzerine yağdı. Bütün çatıları örttü,
bütün kapıların önüne yığıldı ve dışarıda yatan bütün hayvanları soluksuz bırakıp öldürdü. Gökten öyle çok çiçek yağdı ki, sabahleyin sokaklar kalın halılar döşenmiş gibi oldu ve cenaze alayının geçebilmesi için çiçekleri küreyip atmak zorunda kaldılar.''

''Onun yüreklere burukluk veren onuru, adının ağırlığı, söylediklerinin inandırıcılığı, adalet terazisini bir an sarstı. Ursula, yargıçlar kuruluna, -Bu korkunç oyunu çok ciddiye aldınız ve başarıyla da yürütüyorsunuz. Çünkü ödevinizi yapıyorsunuz, dedi.
-Yalnız şunu unutmayın ki, Tanrı bizlere ömür verdiği sürece ana olarak kalacağız ve sizler ne denli büyük devrimciler olursanız olun, saygısızlık yapmaya kalkıştığınız anda donunuzu sıyırıp bir güzel kötek atmak hakkımızdır.''

''İnsanın en iyi dostu, ölmüş olan dostudur, diyordu. Kendisini hep aynı yerde, ama her sefer biraz daha yaşlanmış, biraz daha yorulmuş, olanların nedenini nasılını, hatta zamanını biraz daha bilmez durumda yakalayan o bitmez tükenmez savaşın kısır döngüsünden, sonuçlanmamasından
usanmış, tükenmişti.''

''Ama yaşlanıp da yılların deneylerinden geçtikten sonra, Ursula ana karnındayken çocukların ağlamasının, vantrilogluk belirtisi ya da peygamberlik habercisi olmadığını, sevme yeteneksizliğinin su götürmez kanıtı olduğunu anladı.''

''Düşünde, beyaz duvarlı boş bir eve girdiğini gördü. Eve ayak basan ilk insan olmak canını sıkıyordu. Düşünde, bu düşü bir gece önce gördüğünü ve yıllardır ara sıra hep aynı düşü gördüğünü hatırladı. Daha uyanmadan biliyordu ki, uyandığı anda düşü unutacaktı. Çünkü zaman zaman yinelenen bu düşün özelliği düş içinde hatırlanmasıydı.''

''Çünkü erkeklerin en büyük özelliği, doyduktan sonra açlığı inkar etmeleriydi.''

''Londar kilise meclisinin yirmi yedi kasasının yirmi yedisinin de içine sıçayım, diye küfrediyordu.''

Sevdim bu orijinal küfrü :)

Keyifli Okumalar :)

4 yorum:

  1. Arka kapak yazısına bayıldım. Okumak için elimi çabuk tutmalıyım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlk başlarda tüm isimler, karakterler birbirine girdi bende :)
      Zaten sindire sindire okuyanlardanım, bir çok kez bir paragraf öncesine dönüp, kimin kim olduğunu kontrol etmişliğim oldu.
      Bundan sıkılmam diyorsan, ya da bunu yaşamayacağına inanıyorsan okumalısın :)
      İyi ki okumuşum.

      Sil
  2. Ella, ben çok sevmiştim kitabı... İsimlere takılmadan okudum, sonra alıştım. Yoksa içinden çıkılmıyor ama çok farklı bir aileden gelmiyorum isim konusunda, kız Saime, Gelin Saime, kız Ayşe, Gelin Ayşe, bizim Ayşe diyerek ,içinden çıkıyorlar:)

    Öptüm en en kocamanından

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ablacım, ben de sevdim sevmesine ama...karıştırdım başta bir hayli :)
      Okudum-sıkılmadım-iyiki de okumuşum :)
      Dikkatini çektiyse ben elimden geldiğinde ''iyiydi-kötüydü-muhteşemdi-berbattı'' gibi yorumlar yapmıyor, altını çizdiğim cümlelerden de, henüz okumamış olanları en etkilemeyecek cümleleri veriyorum :)
      Sizin aile iyiymiş hakikaten, sizin Ayşe-Bizim Ayşe, Küçük Ayşe, Uzun Ayşe :D
      Ben de öperim en kocamanından, sahurda okursun artık :)
      Güzel-huzurlu ramazanlar ablacım :)

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...