Sahilde Kafka / 海辺のカフカ / Umibe no Kafuka / Kafka on the Shore


Yazar: Haruki Murakami
Çeviri: Hüseyin Can Erkin
Orijinal Dili: Japonca
Basım Yılı: 2005
Dijital Yayın Tarihi: Ocak 2013
Yayınevi: Doğan Kitap

En bilinen deyişle; bir solukta okudum!
Japonca'dan Türkçe'ye çevirisi çok güzel yapılmış. Bunu, Japonca'dan İngilizce'ye çevirisi de elimde olduğu için rahatlıkla söyleyebiliyorum. 
Bir kez daha anladım ki, Japonca Türkçe'ye çok yakın bir dil.
Murakami'nin biraz sapık, biraz edepsiz olduğunu düşünüyorum. İstisnalar hariç, tüm Japonlar hakkında düşündüğüm gibi :) 
Bunu ayrımcılık olarak algılamayın. Japonlarla dört yıldan uzun bir süre birlikte çalışmış ve bol bol sohbet etmiş biri olarak, onların kültürünün bizden çok farklı ve ahlak anlayışlarının çok uçuk olduğunu düşünüyorum. Bu konuya belki farklı bir gönderide değinirim.
On beş yıldır Japonya'da yaşayan bir arkadaşımın da dediği gibi: 'Japonya dışındaki ülkeler ''Dünya'' ise eğer, Japonya ''Ay'' dır. Japonlar da uzaylı.'
Murakami' de uzaylı :)
Ve ben, uzaylıları çok severim :)

Arka Kapak Yazısı:
''Sürükleyici, akıl çelen bir roman.''
John Updike

Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir ''düzenek'' gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir... Kafka ilk kez aşk ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.
Sahilde Kafka, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakami'den, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.''
(Öyle büyük yazar, böyle muhteşem kitap şeklinde devam eden ''reklamlar'' kısmını paylaşmıyorum.)

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Yerine göre, kader dediğimiz şey, dar bir yerde sürekli yönünü değiştirerek dönüp duran bir kum fırtınasına benzer. Sen de, ondan kurtulmak için ayağını bastığın yeri değiştirirsin. Bunun üzerine fırtına da sana ayak uydurmak üzere yönünü değiştirir. Bir kez daha bastığın yeri değiştirirsin. Tekrar tekrar, sanki şafaktan hemen önce ölüm tanrısıyla yapılan uğursuz bir dans gibi, aynı şey tekrarlanıp gider. Neden dersen, o fırtına uzaklardan çıkıp gelmiş herhangi bir şeyden farklıdır da ondan. O fırtına aslında sensindir. O yüzden yapabileceğin tek şey, teslim olup ayağını dosdoğru fırtınanın içine daldırarak, gözlerini kum girmeyecek şekilde sımsıkı kapatıp adım adım fırtınanın içinden geçmektir.''

''O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın.''

''Dünyada bu kadar çok boş yer olduğu halde, var olabileceğin, sana fazlasıyla yetecek ufacık bir yer bile bulamazsın.''

''Yolculuk yol arkadaşıyla, dünya duyguyla'' dedi emin olmak istercesine.''

''Koltukta oturup çevreye göz gezdirdikçe, uzun zamandır aradığım yerin işte bu oda olduğunun farkına vardım. Ben tamı tamına, işte öyle dünyadan soyutlanmış bir yer arıyordum. Fakat o ana kadar, aradığım yer bir ütopyadan ibaretti. Öyle bir yerin gerçekten var olabileceğine asla ihtimal verememiştim. Gözlerimi kapatıp nefes aldığımda yumuşak bir bulutun içinde gibi sarmalandığımı hissediyordum.''

''Eskiden dünya erkek ve kadından değil, erkek-erkek, erkek-kadın ve kadın-kadından oluşurmuş. Yani günümüzdeki iki kişilik malzemeyle bir kişi ortaya çıkıyormuş. Herkes bundan memnun bir halde yaşıyormuş. Fakat Tanrı kılıcını kaptığı gibi hepsini ikiye bölmüş. Muntazam bir şekilde tam ikiye. Bunun sonucunda dünyada yalnızca erkek ve kadın kalmış, insanlar öteki yarılarını bulmak için arayış içinde yaşamlarını sürmeye başlamışlar.''

''Bir şey yaptıkları yok. Amaçları yalnızca kedilerin canını yakmak, onları taciz etmek. Bundan zevk alıyorlar. Bu dünyada gerçekten yürekleri hasta insanlar var.''

''...zorbalığın hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu zorbalıktan kimse kaçamaz. Bunu lütfen unutmayınız. Ne kadar dikkatli olursanız olun bu yeterli olmayabilir. Bu insanlar için de kediler için de geçerli.''

''Bir tür tamamlanmamışlık barındıran eserler, o tamamlanmamışlıklarından ötürü güçlü bir cazibe yaratırlar. En azından, belli türde insanlar üzerinde.''

''Şu dünyada insanlar can sıkıcı olmayan şeylerden hemen bıkarlar. Bıkmadıkları şeyler ise çoğunlukla can sıkıcı şeylerdir. Bu her şeyde böyle olur. Benim sıkılmaya harcayacak zamanım var, ama bir şeylerden bıkmaya harcayacak zamanım yok. Çoğu insan bu ikisi arasındaki ayrımı yapamaz.''

''Gözler kapanmayacak. Gözlerini kapatman, hiçbir şeyi değiştirmez. Gözlerin kapandı diye, hiçbir şey silinip gitmez. Bu bir yana, gözlerini bir sonraki açışında her şey daha da kötüleşir. Biz işte böyle bir dünyada yaşıyoruz, Nakata. Adam gibi gözlerini aç! Göz kapamak korkakların işidir. Ger.eklere göz yummak alçakçadır. Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder. Emin adımlarla.''

''Yunan trajedisi. Cassandra, kahin bir kadındır. Troya kraliçesi. Kendini tapınağa adar, Tanrı Apollon tarafından kaderi anlama yetisiyle ödüllendirilir. Bunun karşılığında Apollon kadının kendisiyle yatmasını isterse de, kadın reddeder. Sinirlenen Apollon kadını lanetler. Yunan Tanrılarını dinsel unsurlar olarak değil de, mitolojik unsurlar olarak değerlendirmek gerek. Yani o tanrıların insanlarla aynı şekilde ruhsal eksiklikleri vardır. İhtiraslı olur, şehvetli olur, kıskanç olur, unutkan olurlar.''

''Kafka Tamura, herkesin hayatında artık geri dönülemez bir noktaya geldiği olur. Nadiren de artık daha ileriye gidemeyebiliriz. O noktaya geldiğimizde, bu iyi bir şey de olsa kötü bir şey de olsa, sessizce kabullenmekten başka çaremiz olmaz. İşte bu şekilde hayatta kalmayı başarırız.''

''Hayal gücünden yoksun, sığ, hoşgörüsüz. Başına buyruk tezler, içi boş laflar, dağınık ideolojiler, kalıplaşmış sistemler. Beni gerçekten korkutan, böyle şeyler işte. Hatta ödüm patlıyor. Doğru olan ne? Yanlış ne? Elbette, bu da önemli bir nokta, ama öylesine fevri kararların yol açacağı hatalar, çoğu durumda, bir daha asla düzeltilemezler. Yanlışı kendiliğinden kabul edebilme cesaretin varsa, geri dönebilirsin. Fakat hayal gücünden yoksun, sığ ve hoşgörüsüz bir yaşam, parazitlerinkinden farksızdır. Ev sahibini değiştire değiştire, kendileri de şekil değiştirirler. Bunun kurtuluşu yoktur. Ben, öyle tiplerin şu kapıdan içeri girmelerini dahi istemem açıkçası.''

''Deha, hangi yönde ilerleyeceği tahmin edilemeyecek bir şeydir. Hiç fark edilmeden uçup gittiği de olur. Hatta, yeraltı suyu gibi, yeraltında derinlere gömülüp oradan da başka bir yerlere akıp gittiği de olur.''

''Sorarsan bir kere utanırsın sormazsan bir ömür boyu'' derdi benim dedem de.''

''Rus yazar Anton Çehov çok güzel söylemiş. 'Eğer öyküde bir tabanca geçiyorsa, sonunda muhakkak patlaması gerekir' diye.''

''Dünya her şey kendi istediğin gibi gitmediği için eğlenceli bir yerdir.''

''Jean-Jacques Rousseau medeniyetin insanoğlunun çit yapmaya başlaması sonucunda doğduğunu söyler. Çok haklı. Tüm medeniyetler çitle çevrelenmiş esaretin ürünüdür.''

''Bizim yaşadığımız dünyanın hemen yanı başında başka bir dünya mutlaka vardır. Oraya bir ölçüde ayak basabilirsin. Hiçbir şey olmadan geri de dönebilirsin. Dikkatli olursan tabii ki. Fakat belirli bir noktayı geçecek olursan, bir daha asla dönemeyebilirsin. Dönüş yolunu bulamazsın. Labirent gibidir.''

''Berlioz'un bir lafı vardır. 'Eğer sen Hamlet'i okumadan yaşamını tamamlıyorsan, ömrünü bir kömür madeninin dibinde geçirmişsin demektir.' ''

''İnsanlar neden savaşır acaba? Neden on binleri, yüz binleri bulan topluluklar halinde birbirlerini öldürürler? Bu savaşlar öfke yüzünden mi çıkar, korku yüzünden mi? Ya da, hem korku hem öfke tek bir ruhun iki ayrı yönünden başka bir şey değil midir?''

''Yazmaktı önemli olan. Yazılmış halinin, tamamlanmış halinin hiçbir önemi yok.''

''Biz, hepimiz, önemli bir şeylerimizi kaybediyoruz dedi zil sesi kesildikten sonra.
Önemli fırsatları, olasılıkları, bir daha yerini asla dolduramayacağımız duyguları. Hayatta olmanın bir anlamı da bu işte. Fakat kafamızın içinde, ben kafamızın içinde olduğunu sanıyorum, öyle şeyleri bellek haline getirebilmemiz için küçük bir oda var. Herhalde, kütüphanenin depo kısmı gibi. Dahası, bizler kendi yüreğimizin ne durumda olduğunu doğru şekilde takip edebilmek için, sürekli arama kartları yapmak zorundayız. O odayı temizlememiz, havalandırmamız, çiçeklerine su vermemiz de gerekiyor. Başka bir deyişle, sen sonsuza kadar kendi kütüphanende yaşayacaksın.''

Keyifli okumalar :)

Görsel: Google Images

8 yorum:

  1. evde bekliyor :)
    Gonca almis, okudu bana verdi. Ben elimi atamadan Ozan okudu. Sonra tasinma. Ama sirada kesin okuyacagim kesin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle okumalısın :)
      Bence, Pazartesi akşamı başlamanda fayda var :)))
      Sonra diyeceksin ki; ''iyi ki daha fazla beklememişim.''

      Sil
  2. İnanmıyorum sonunda takip ettiğim bir blog bu kitabı okudu :) Bu kitabı seven birini benim daha çok sevmem lazım.. Kedilerinizi ve kitaplarınızı ilgiyle takip ediyorum.
    Sevgiler,
    Canan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Canan :)
      Ne güzel, aynı zevkleri paylaştığım birini tanımak...
      Kedilerim ve kitaplarımla buradayım :)
      Canan ismini çok severim bu arada, hani en sevdiğin 5 ismi yaz deseler kesinlikle Canan bu listede olur :)
      Sevgilerimle.

      Sil
    2. Sevgili Sittirella, anında havaya girebilen bir yapım var ki senin bu Canan üstüne yaptığın güzelleme ile hemen giriverdim. Ben de senin bu yazım yeteneğine bayılıyorum. Hem çok güzel kitaplar ve filmler seçiyorsun hem de alıntı yaptığın cümleler gerçekten vurucu. Ah ah sendeki bu yazım yeteneği bende olmasını çok isterdim.. Böylece geçen hafta patronumla beraber gittiğim Çin gezisini anlatan trajikomik bir yazı yazabilirdim. (Not: Bu cümleyi kurduğum anda içeri şirkete ancak yılda bir uğrayan patronum giriverdi)
      Sevgiler,
      Canan

      Sil
    3. Öh-höm! :) Havalanma sırası bende :)))
      Ben Çin'e gitmiş olsam on gönderilik malzeme çıkarırdım, orası kesin :)
      Geçen hafta yakın bir arkadaşım Çin'deydi, bir haftalığına gitti. ''Nasıldı?'' diye sorduğumda aldığım cevap şuydu: ''Berbat, iğrenç, yemekler korkunç! Aç kaldım.'' Bir haftalık geziyi böyle özetledi ve beni de kocaman güldürdü :)
      Patronlar hep olmadık zamanlarda gelir. Bir hafta deli gibi harıl harıl çalışırsın. Tam bir fincan kahveni alıp bacaklarını uzatırsın ki patron kişisi geliverir.
      Burada işte, Murphy kuralları devreye giriyor :))
      Hayatı mörfinin kuralları yönetiyor maalesef :)
      İyi çalışmalar dilerim :)
      Sevgilerimle.

      Sil
  3. Kitabı yeni okuyorum ama Murakami bence de başka bir boyutta yaşıyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem manyak, hep sapık hem de kafası başka bi' şekilde çalışıyo.
      Adamın beyni laf yapıyo işte.
      Denişik bi' tür :) Nefessiz okutuyo :)))

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...