Oğullar ve Rencide Ruhlar


Yazar: Alper Canıgüz
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2004
Yayınevi: İletişim Yayınları

En nihayet 5'lik dedektif Alper Kamu ile tanıştım :)
Büyümüş de küçülmüş, evlere şenlik zibidiyle...
Çok pis, çok küfürbaz, çok kötü kalpli ve de numaracı!

Çocuklar hakkındaki düşüncelerimi doğrulamak için yaratılmış bir karakter.
Sevdim :)


Arka Kapak Yazısı:
''Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.
Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşlanıyordum.
Hayatımdaki tek iyi şey artık anaokuluna gitmek zorunda olmayışımdı. Zarardan kar. Uzun süre annem ile babama anaokulunun bana göre bir yer olmadığını anlatmaya çalışmıştım aslında. Bütün rasyonel dayanaklarıyla. Hiçbir işe yaramamıştı maalesef. İlla ki uykumda kan ter içinde tepinmek, servis minibüsü kapıya geldiğinde küçük çaplı bir sinir krizi geçirmek gibi yöntemlere başvurmam gerekecekti derdimi anlamaları için. Kepazelik. İnsanı kendinden utandırıyorlardı."
Alper Canıgüz, Tatlı Rüyalar'dan bilinen sürükleyici diliyle, 5 yaşındaki bir çocuğun içine düştüğü bir hikayeyi anlatıyor. Yaşının avantajıyla her yere girip çıkan, hem filozof, hem fırlama bir oğlan... Hikayeyi ve "karakteri" çevreleyen semt hayatı ve mahalle atmosferi de, bizzat karakter kazanıyor, anlatıda...
Polisiye, fantastik ve mizahi edebiyatın tadlarını ustaca kaynaştıran, olağanüstü özgün, çok iddialı bir kitap.''

Altını Çizdiğim Cümleler:
''Erkenden kalkıyor, kahvaltımı edip öğle yemeğine kadar kitap okuyordum. Dostoyevski, Oğuz Atay ve çerez niyetine Nietzsche. (Şaka yapıyorum canım, sıkı adamdır Posbıyık. Korkaklığın insanı bu kadar yaratıcı kılması büyüleyici!)''

''Söyle bakalım küçük, ne yapmayı düşünüyorsun büyüyünce?''
''Cehennemde çiçeklendirme yapmayı düşünüyorum.'' Hemen çekti elini kafamdan. Defolup gitti sonra da başımdan.''

''İkisini de ayağımın altına almam bir dakika bile sürmedi. Bu beceriyi nasıl edindim bilmiyorum ama iyi dövüşürüm. ''Pes mi lan?'' diye sordum iki dizim ikisinin sırtında. ''Pes,'' dediler, ben de kalktım tepelerinden. ''Bir daha görmeyeyim Ertan'la uğraştığınızı,'' dedim. Koyun gibi bakıyorlardı suratıma. Arkamı döndüğüm anda üstüme çullandılar. Ellerinden kurtulup bir defa daha benzettim adileri. Bu kez bileklerini gözlerinden yaş gelinceye dek burktum ve bırakmadan önce yemin ettirdim bir daha kalleşlik etmeyeceklerine dair.
Bu olaydan sonra bana saygı göstermeye başladılar. Şimdi aramız iyi sayılır ama biliyorum, bir açığımı yakalasalar acımazlar. Hiç güvenilir tipler değillerdir anlayacağınız. Sorun değil, en azından insan doğasını gerçekçi biçimde yansıtıyorlar. Ayrıca her halleriyle hayli neşeli, eğlenceli çocuklar. Bazen merak ediyorum hayatta kaybetmeye mahkum olduklarının farkındalar mı diye.
''Hayreti mucip!'' diye bağırdı yarım metre mesafeden, yan yana duran on misketin hiçbirini vuramayan Kansız Celal. Cemalettin atışını yapar yapmaz yerinden fırlayıp sümüğünü çeke çeke misketlere doğru koşmaya başladı. Belli ki Kansız Celal'in onları kapıp kaçmasından korkuyordu. Bayılıyorum bunlara. İlişkileri mutlak bir güvensizlik üzerine kurulu. Her ikisinin de her an birbirlerine her türlü puştluğu yapmaları meşru. Darılmaca, gücenmece yok.''

''Annem, sokaktan geldikten sonra elini ayaklarını yıkamadan selam versen ev mikropların istilasına uğrayacak sanır.''

''Karlar Kraliçesi, işi gücü hainlik ve fesatlık olan Laponya'lı bir cadıymış. Sözü geçen pis karı öyle bir ayna yaptırmış ki, bu aynaya yansıyan tüm görüntüler güzelliklerini yitirir, iğrenç ve kötücül şeylere dönüşürmüş; dünyayı bir kez oradan görenler anında taş kalpli, berbat insanlar oluverirlermiş. karlar Kraliçesi'nin çömezleri, dalgayı yeryüzünün her köşesine götürüp milletin suratına tutarlarmış. Kraliçe de bundan sapıkça bir zevk alırmış. Fakat uçarak seyahat ettiklerini çıkarsadığım bu gerizekalı çömezler bir gün aynayı ellerinden düşürüp kırmışlar. Gelin görün ki, bu kaza hiç de insanlığın hayrına sonuçlar vermemiş. Tuzla buz olan aynanın tozları kuzey rüzgarlarıyla dünyanın dört bir tarafına dağılıp, onun bunun gözüne girmiş; ortalık bok heriflerden geçilmez hale gelmiş.''

''İyilerin dostu, kötülerin amansız düşmanı gürültülü bir şekilde boğazını temizleyip, ''Kaç yaşındasın sen?'' diye sordu bana sertçe. Sanki cinayeti benim işleyip işlemediğimi soruyordu.
En sinir bozucu tavrımla beş saniye kadar konuşmadan gözlerinin içine baktıktan sonra babama döndüm, ''Ben kaç yaşındayım baba?''
Babam bıyık altından güldü. ''Beş.''
Sol elimin üç parmağını gösterdim adaletin ateşli savunucusuna. ''Kanun namına beş.''
Kadife eldiven içindeki demir yumruk babama dönüp homurdandı. ''Bu ne biçim çocuk yahu?''
''O biçim çocuk,'' dedi babam tükenmez kalemi parmaklarında çevirerek.''

''Gidip etajerimden Gönül Teyze'nin hediyesi, oyuncak tabancayı çıkardım. Şarjörüne kırmızı renkli plastik mermi yerleştirip tekrara yatağa döndüm. Oturur vaziyette sağ tarafımdaki pencerenin perdesini aralayarak dışarı baktım. Bunu hemen hemen her gece yaparım aslında. Sanki pencerenin öbür yanında Tanrı'yı görüverecekmişim ve o bana her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu açıklayacakmış gibi tuhaf bir hissim vardır. Üstelik keman biçimli kafası ve şakaklarında iyice seyrelmiş saçlarıyla havada süzülürken hayal ettiğim bu Tanrı, üst kat komşumuz Hasan Amca'ya fena halde benzemektedir. Bunun nedenini kısa süre önce anladım. Babam bana yüce yaradandan söz ederken, onun yukarıda yaşadığını anlatmıştı. Benim için yukarıda yaşayan kişi Hasan Amca'ydı. Neden karısı Sevim Teyze değil de Hasan Amca? Erkek egemen kültür yüzünden mi? Bunlar nasıl işleniyordu beyinlere? Aniden yorganı kafama çekip tabancayı şakağıma dayadım ve tetiğe bastım. Kafatasımda bir zonklama hissettim. Fiziksel acı düşünceleri dağıttı. Gerisini hatırlamıyorum.''

''Çocuklara bakıp da saflık, masumiyet ve güzellik edebiyatı yapanların aklına şaşarım. Ben bizimkilere bakınca, insanoğlunun en alçakça eğilimlerinin en çıplak hallerinden başka bir şey görmüyorum. Kendimi onlardan farklı bir yere yerleştiriyor değilim. Sadece ben, hasbelkader, içimdeki çirkinliği dışavurmanın daha rafine yöntemlerini geliştirmiş bulunuyorum.''

''Birlikte çıkıp yeni binaya doğru yürümeye başlamıştık. On beş-yirmi adım atmamıştık ki beklediğim soru geldi. ''Ne zaman başlıyorsun okula?'' ''Ben okula gitmeyeceğim.'' Saflığıma güldü Kerim. ''Olur mu okula gitmemek hiç? Okuyacaksın ki adam olacaksın.'' ''Sen adam değil misin?'' ''Adamız da yani...''
''Boş ver bu işleri Kerim Abi,'' dedim. ''Sen söyle hele, hangi partiyi tutuyorsun?''
Şaşkın şaşkın suratıma baktı. İdarenin casusu muyum acaba diye düşünüyordu sanırım. Kafasını dikip, ''Ekmek partisi,'' dedi.
''Öyle bir parti yok ki,'' dedim.
''Hiçbir partiyi tutmuyorum,'' diye ifade değiştirdi bunun üzerine. Bu devrim yapacak da ben de göreceğim.
''Peki sağcı mısın, solcu mu?'' ''Yok bizim felsefemizde sağ,sol''
Felsefe? ''Senin felsefende ne var Kerim Abi?''
Nihayet hazır yanıtı bulunan bir soruyla karşılaştığı için keyifle ünledi: ''Bana derler Kerim, bugün buldum bugün yerim, yarına Allah kerim!''
Hey gidi koca Marx, diye geçti aklımdan, kalk mezarından da gör diyalektik nasıl oluyormuş!''

''Bazen de saygıdeğer abilerim ablalarım, dünyası yerle bir olur insanın. Hayat, fazla kafa yormadan idare etmeyi sağlayan bütün anlamlarını yitiriverir. En akıllıca saydığınız fikirlerinizin saçmalığını, en içten duygularınızın, yapmacıklığını kavrarsınız. Aslında hiçbir konuda bir fikriniz bulunmadığını, aslında hiç kimseye karşı bir şey hissetmediğinizi ve tüm evrenin de size karşı aynı gaddarca kayıtsızlık içinde olduğunu. Hep gözünüzün önünde durduğu halde o güne dek her nasılsa yok saymayı başardığınız bu gerçeği fark ettiğiniz anda ilahi işleyişi de çözmek üzeresiniz demektir.
Tanrı, içindeki tahammülfersa boşluğu doldurmak için evreni yaratır. Evrenin içine gezegenleri, gezegenlerin içine dünyayı, dünyanın içine hayatı, hayatın içine insanları yerleştirir. Ve onun içine koyacak bir şey bulamaz. İşte insan denen tuhaf hayvanın, varlıkların en yücesi ve en anlamsız kılınışının hikayesi. Evrenin orasını burasını felsefeyle, sanatla, aşkla, hatta ironik bir biçimde Tanrı'yla bezerken, ortak anlamsızların en küçüğünün elbette bir gerçeği unutması gerekmektedir. Hakikatte tüm kitaplar sayfaları doldurmak için yazılır.''

''Hiçbir şey hiçbir zaman daha iyiye gitmezdi. Sadece insan için daha rafine bir sarhoşluk yöntemleri  geliştirmek mümkün olabilirdi.''

''Nefret ona çiçeklerden daha çok yakışıyordu. Her kadına daha çok yakışır.''

''Burada sürücülerimizin hiçbir zaman kıymetini bilemediği o altın değerindeki öğüdü (tereddüt ediyorsan yapma!) hatırlıyor ve susuyorum. Yalnız bu yapmayış çetrefilli zihnimin kimbilir hangi labirent ve kompleksleri arasından süzülüp kendini şöyle bir sözle dışarı vuruyor: ''Tarih tereddütten ibarettir.''

Keyifli okumalar :)

Görsel: Google Images

6 yorum:

  1. Alper Canıgüz çok keyifli yazıyor ve keyifle okutuyor.En son Cehennem Çiçeğini okumuştum ben de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hem de ne keyifli okutuyor :)
      Alper Kamu büyüyecek diye aklım gitti :) O hep beş-altı bilemedin 6.5 yaşında kalsın :)))

      Sil
  2. Güzele benziyor 5 yaş civarı erkekler ilgi alanıma giriyor :)oğluşumdan mütevellit diyeyimde yanlış anlama olmasın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence, bu kitabı okuduğunda oğluna ve onun yaptıklarına bakış açın değişebilir :)))
      Söyleyeyim de... :)))

      Sil
  3. bir saniye senin kitabin niye kirmizi ya, bizimki yesildi. iste bak ellacim :) http://gulcince.blogspot.co.uk/2012/09/ogullar-ve-rencide-ruhlar.html
    bayiliyorum Alper Kamuya merak etme buyumuyor o hep boyle kalsin bence de.
    defalarca yeniden yeniden okurum oyle seviyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimkisi eski basım :)))
      Büyümesin o hiç! :) 5 yaş halleriyle fırlama :)))

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...