Yazar: George Orwell
Çeviri: Celâl Üster
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 1945 / Türkçe İlk Baskı: 1954 (Halide Edip Adıvar Çevirisi) 25.Baskı: 2012
Yayınevi: Can Yayınları
Bu kitabı okumaya geçen yıl başlamıştım. İlk yirmi-otuz sayfasını okuyup elimden bırakınca hangi kitabı okuduğumu unutup yeni bir kitaba başlamıştım.
Yaşlanıyor muyum nedir? :)
Geçen hafta elime geçince ''Aaa!'' diyerek hatırlamış, ilk altmış sayfasını anneciğimin''domuz hep domuzluk yapıyor işte!'' şeklinde söylenmelerine güle güle sesli olarak okumuş, uçakta da bitirivermiştim.
Enfes bir kitap! Bu kadar geç kaldığıma çok üzüldüm açıkçası. Geç olsun, hiç olmamasından iyidir diye kendimi avutuyorum.
Altını çizdiğim cümlelerin hepsini -peri masalının gidişatındaki can alıcı olayları daha da çok ele vermemesi için- aktarmadım buraya.
Kolay kolay kitap tavsiye etmem, ''dileyen okusun, dileyen okumasın'' der geçerim ama bu kitabı imkanı olan herkesin okumasını çok isterim.
Arka Kapak Yazısı:
İngiliz yazar George Orwell (1903-1950), ülkemizde daha çok Bindokuzyüzseksendört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki 'reel sosyalizm'in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında 'yergi' türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olanlar domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
Alt başlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.
Altını Çizdiğim Cümleler:
Sunuş yazısından;
''Bütün kitaplar eşittir; ama bazı kitaplar öbürlerinden daha eşittir.''
''Ağzından bal damladığı söylenemezdi, am az söyler, öz söylerdi: ''Tanrı bana sinekleri kovalayayım diye kuyruk vermiş; ama keşke sinekler de olmasaydı, kuyruğumda.''
''Evet yoldaşlar, yaşadığımız hayat nasıl bir hayattır? Açıkça söylemekten korkmayalım: Şu kısa ömrümüz yoksulluk içinde, sabahtan akşama kadar uğraşıp didinmekle geçip gidiyor. Dünyaya geldikten sonra yaşamımıza yetecek kadar yiyecek verirler; ayakta kalanlarımızı canı çıkana kadar çalıştırırlar, işlerine yaramaz duruma geldiğimizde de korkunç bir acımasızlıkla boğazlarlar. İngiltere'de bir yaşına geldikten sonra hiçbir hayvan mutluluk nedir bilmez, hiçbir hayvan dinlenip eğlenemez. İngiltere'de hiçbir hayvan özgür değildir. Hayatımız sefillikten, kölelikten başka nedir ki! İşte, tüm çıplaklığıyla gerçek budur.''
''İnsanlar, emeğimizle ürettiklerimizin neredeyse tümünü bizden çalıyorlar. İşte, yoldaşlar, tüm sorunlarımızın yanıtı burada. Tek bir sözcükte özetlenebilir: İnsan. Tek gerçek düşmanımız İnsandır. İnsan'ı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden.''
''İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurta yumurtlamaz, sabanı çekecek gücü yoktur, tavşan yakalayacak kadar hızlı koşamaz. Gene de, tüm hayvanların efendisidir. Hayvanları çalıştırır, karşılığında onlara açlıktan ölmeyecekleri kadar yiyecek verir, geri kalanını kendine ayırır. Bizse emeğimizle tarlayı sürer, gübremizle toprağı besleriz; oysa hiçbirimizin postundan başka bir şeyi yoktur.''
''İnsanoğlu, kendinden başka hiçbir yaratığın çıkarını gözetmez.''
''Bak, yoldaş'' demişti. ''Senin onsuz edemediğin kurdele, köleliğin simgesidir. Özgürlüğün kurdelelerden çok daha değerli olduğunu kafan almıyor mu?''
''Gene bir masal uydurmuştu: Sözümona, Balbadem Diyarı denen gizemli bir ülke vardı, bütün hayvanlar öldükleri zaman oraya gidiyorlardı. Moses'a bakılırsa bu ülke gökyüzünde bir yerde, bulutların az ötesindeydi. Balbadem Diyarı'nda her gün pazardı; dört mevsim yonca biter, ağaçlar ve çalılar, kesmeşeker ve keten tohumu küspesinden geçilmezdi. Gerçi hayvanlar, gününü masal anlatmakla geçirdiği ve hiç çalışmadığı için Moses'dan nefret ediyorlardı; ama gene de, Balbadem Diyarı masalına inananlar çıkmadı değil.''
''YEDİ EMİR
1. İki ayak üstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
2. Dört ayak üstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
3. Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
4. Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
5. Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
6. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
7. Bütün hayvanlar eşittir.''
''Yedi emir, bal gibi, ''dört ayak iyi, iki ayak kötü'' özdeyişine indirgenebilirdi.''
''Koyunlar, bu sözleri ezberledikten sonra özdeyişi o kadar sevdiler ki, çayırda uzanıp keyif çatarken bile hep birlikte, ''Dört ayak iyi, iki ayak kötü! Dört ayak iyi, iki ayak kötü! Dört ayak iyi, iki ayak kötü! Dört ayak iyi, iki ayak kötü!'' diye bıkmadan saatler boyu melemeyi alışkanlık haline getirdiler.''
''Öteki hayvanlara gerekli açıklamaları yapmakla görevlendirilen Squaler, ''Yoldaşlar!'' diye haykırdı. ''Umarım, biz domuzların bunu bencilliğimizden, ayrıcalık düşkünlüğümüzden yaptığını sanmıyorsunuzdur. Aslında çoğumuz süt ve elmadan hoşlanmayız. Ben de hoşlanmam. Bu elmalara el koymamızın tek bir amacı var, o da sağlığımızı korumak. Sütte ve elmada domuzların sağlığı açısından kesinlikle gerekli olan bazı maddeler var. Bilim bunu kanıtlamıştır, yoldaşlar. Biz domuzlar düşün emekçisiyiz. Bu çiftliğin tüm yönetim ve düzeninden biz sorumluyuz. Gecemizi gündüzümüze katarak, sizin sağlığınızı koruyoruz. Bu sütleri sizin uğrunuza içiyor, bu elmaları sizin uğrunuza yiyoruz. Biz domuzlar görevimizi gereğince yerine getiremezsek ne olur, biliyor musunuz? Jones geri gelir! Evet, Jones geri gelir! Bundan en küçük bir kuşkunuz olmasın, yoldaşlar.''
''Snowball, parlak söylevleriyle, toplantılarda çoğu zaman oy çoğunluğunu elde etmeyi başarıyordu; ama Napoleon da, kulis çalışmalarında kendine destek bulma konusunda az becerikli değildi. Özellikle koyunları etkilemeyi çok iyi biliyordu. Son zamanlarda yerli yersiz ''Dört ayak iyi, iki ayak kötü!'' diye melemeyi alışkanlık edinmiş koyunlar, toplantının sık sık kesilmesine yol açıyorlardı. Özellikle de Snowball'un konuşmasının en can alıcı yerinde, ''Dört ayak iyi, iki ayak kötü!'' diye melemeye başlamaları gözden kaçmıyordu.''
''Dördüncü Emir'i oku bakayım bana. Yatakta asla yatılmaması konusunda bir şey diyor mu?'' Yazıyı güç bela okuyabilen Muriel, ''Hiçbir hayvan çarşaf serili yatakta yatmayacak yazıyor,'' dedi. Biraz tuhaftı; Clover Dördüncü Emir'de çarşaftan söz edildiğini hiç anımsamıyordu; ama mademki duvarda yazıyordu, o zaman elden bir şey gelmezdi.''
''Muriel, Altıncı Emir'i şöyle okudu: ''Hiçbir hayvan başka bir hayvanı sebepsiz yere öldürmeyecek.''
Anlaşılan, sebepsiz yere sözcükleri her nasılsa hayvanların belleğinden silinmişti. Demek, Altıncı Emir çiğnenmiş değildi; çünkü Snowball'la birlik olan hainler sebepsiz yere öldürülmemişlerdi.''
''Beşinci Emir'i, ''Hiçbir hayvan içki içmeyecek!'' diye biliyorlardı, demek bir sözcüğü unutmuşlardı. Doğrusu şöyleydi: ''Hiçbir hayvan aşırı içki içmeyecek.''
''Balbadem Diyarı, biz zavallı hayvanların tüm sıkıntılarımızdan kurtulup sonsuza dek huzur içinde yaşayacağımız ülke orada, şu gördüğünüz kara bulut var ya, onun hemen ardında!'' Dahası, bir gün çok yükseklerden uçarken oradan geçtiğini, alabildiğine uzanıp giden yonca tarlalarını, keten tohumu küspesi ve kesmeşekerlerle kaplı çalılıkları gözleriyle gördüğünü ileri sürüyordu. Hayvanların birçoğu ona inanıyordu. Bu dünyada açlık ve yokluk içinde yaşıyorlardı; başka bir yerlerde daha iyi bir dünyanın bulunmasından daha doğru, daha anlaşılır ne olabilirdi?''
''BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR.''
Keyifli okumalar :)
Görsel: Google Images
Ellacım,bu kitap çok başarılı bir şekilde çizgi filme uyarlanmıştır.
YanıtlaSilYetmişli yıllardı,Trt bu filmi gösterirken birden bire yarısında pat diye kesmişti.
Bulabilirsen izlemeni öneririm.
Lale ablacım,
Silİzlemeden yayına koydularsa, filmin yarısında akılları başlarına gelmiştir :)))
İşlerine gelir mi? gelmez elbette, TRT bu, gayet doğal :)
Bulabildiğim takdirde sırf sen tavsiye ettin diye izleyeceğim.
Normalde, bir kitabı çok beğendiysem filmini izlemem. Kitabın can alıcı bölümlerini kestiklerinde sinir oluyorum :)
Sevgilerimle.
Ben de anımsıyorum bu olayı :)
YanıtlaSilEeee ne de olsa tevellüdümüz eski :P
Yetmişli yılların sonlarında doğduğum için, ezik hissettim kendimi bir an colette'ciğim :)
SilHayvan Çiftliği benim için en özel kitaplardandır. Bu sene Erdal Beşikçioğlu' nun yönettiği tiyatro oyununa da gittim ama kitap öyle bir yer etmiş ki oyun içime sinmedi. Ben de geçen hafta Orwell' in "Bin dokuz yüz seksen dört" kitabını bitirdim okumadıysanız tavsiye ederim o da çok güzel ve etkileyiciydi. Keyifli okumalar diliyorum
YanıtlaSil1984'ü okudum :) O da çok beğendiğim kitaplar arasında aldı yerini.
SilEric Blair (George Orwell)kalbimde apayrı bir yer edindi. Her kitabı ayrı bir dünya kuruyor. Su gibi okutuyor kendini.
İlk yorumumda da belirttiğim gibi, bir kitabı beğendiğimde benim için bitmiştir. Film, tiyatro vs. seyretmesini sevmem çünkü kitaba bağımlı kalsalar bile benim için özel olan öyle olayları ve anları kesiyorlar ki; içime sinmiyor.
Yüzüklerin Efendisi'nde bozdum bu kuralı sadece. Harry Potter okuduktan sonra da ilk filmi izlemeye başladım ve ilk on dakikada bıraktım.
Olmuyor, kitabın verdiği tadı vermiyor işte.
Not aldım tatlım en kısa zamanda mutlaka okuyacağım :)
YanıtlaSilÇok güzel kitap.
SilBence de, ilk fırsatta okumalısın Yeşim'cim :)