Bir aydır, ''yazacağım, yazacağım'' diyorum, araya bundan çok daha önemli bir sürü olay ve bir yolculuk girince yazamadım bir türlü.
Sanırım bu sefer ''sonradan aşık olma'' durumu söz konusu bende.
Zorla sevdirdi kendini şapşi :)
Bizim Bal kıza kardeş aldık; Yoda: The Çapulcu! :)
Daha önce de söylemiştim; Polonya'da evcil hayvan bulmak zordur.
Sokaklarda sahipsiz hayvan bulamazsınız. barınaklarda ise gerçekten şanslıysanız belki bulabilirsiniz.
Bal'ıma arkadaş aramaya başladığımızda önce barınağa sorduk. en küçüğü iki yaşından başlayıp on üç yaşına dek çıkan altı kedi vardı ellerinde. Bal'ımla anlaşabilmesi için yavru kedinin daha uygun olacağını düşündüğümüz için internet sitelerine bakmaya başladık.
Bal'ımı bulduğumuz internet sitesinde gördük ''satılık yavru kedi'' ilanını. Cici bir fotoğraf eşliğinde British Longhair cinsi-dişi bir yavru kedinin çok uygun fiyata satılık olduğu yazıyordu ilanda.
Aradık öğrendik yavru kedinin hikayesini; 1.5 aylıkken almışlar annesinin yanından!!! bir hevesle ama evdeki (French Bulldog) köpekleri kabullenememiş bu bebeği, her fırsatta saldırıyormuş, diken üstünde yaşamaya başlamışlar. On gün dayanmışlar, evdeki durum değişmeyince aldıkları fiyatın altına satmaya karar vermişler.
Ne annesine doyabilmiş kuzucuk, ne de anne sütüne...yürek acısı.
Mümkünse yavruyu görmek istediğimizi söyledik, ''siz adresi verin, biz geliriz'' dediler.
''Sanırım yaşayacağı ortamı görmek istiyorlar'' deyip, bunun hoş bir davranış olduğunu düşünmüştük.
Berbat bir taşıma kafesinde getirdiler. Minicik, karman çorman tüylü, az kirli bir şeydi.
Üstelik ilandaki fotoğrafla yakından-uzaktan alakası yoktu. Başka bir kedinin fotoğrafını kullanmışlar ilanda.
Çok sinir bozucu bir durum olmasına rağmen ses çıkarmadık. Getiren adam tek kelime konuşmadı bizimle desem yeridir. Ağzından kerpetenle laf aldık resmen. Sorularımıza havada kalan cevaplar verdi. Hep ''parasını verin de bırakıp gideyim'' tavrı vardı üzerinde. Çok ama çok gergin bir görüşmeydi.
Bir de, Bal'ım ile karşı karşıya getirdiğimizde kamburunu çıkarıp, yanlamasına dönüp saçma sapan-tehditkar tıslamalar ve başka sesler çıkarmadı mı bu zibidi: dedik olmayacak bu iş :/
Bal'ım da hoşlanmadı. Tısladı, çok tedirgin hareketlerle bakışlarını buna kitledi.
Baktık kediler arasında inanılmaz gerilim, adam zaten konuşmuyor, çok elektrikli bir ortam var odada; adama ''biz biraz düşünelim'' dedik.
Adam bunu taşıma çantası kılıklı şeye geri koydu ve götürdü.
İlk gece düşündük-taşındık, bol bol konuştuk sevgilimle.
Yavru ahım şahım bir şey değildi. Hele hele benim Bal'ımı gördüğüm an aşık olduğumu düşününce bu yavruya ilk bakışta aşık olmamam moralimi bozmuştu. Adamın tavırları ve yavru hakkında çok detaylı bilgi alamamış olmam da ayrı bir moral bozukluğu olmuştu benim için.
Sevgilim benden daha ılımlıydı. ''O köpek yer bu kuzucuğu, alıp kurtaralım mı o tipsizi?'' dedi.
İçim acıdı o bakımsız, ilgisiz, sevgi arsızı hallerini hatırlayınca...kucağımda miv!miv! zırlamaları aklıma geldi.
''Alalım'' dedim :)
Aradık adamı, alacağımızı söyledik. Ertesi gün -31 Mayıs-Cuma günü- eşi getirdi yavruyu evimize, kapıdan parasını alıp gitti.
Eve girer girmez, hoplayıp zıplamaya başladı. Bal'ıma kafa tuttu yine; tıs tıs tısladı.
Her köşeye burnunu soktu, yüreğimizi ağzımıza getirdi. Yorulur gibi olunca da gitti paspasa işedi!
Ne yapacağımı şaşırdım. Tuvalet eğitimi olmayan bir kediyle nasıl başa çıkabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu çünkü. Adam tuvalet eğitimi ile ilgili sorumuza ''kedi tuvaletini kullanmayı biliyor'' cevabını vermişti.
Ben kara kara ne yapacağımı düşünüp Google'da kedilere tuvalet eğitimi vermek ile ilgili bulabildiğim ne kadar kaynak varsa peşpeşe okurken o bu pozisyonda uyumaya başladı.
İkinci kez çişini kutuya yaptığında -ki ilk seferde paspasa çiş yaparken yakalayıp kutuya koymuştum- içim bir parça rahatladı.
Sonra kakasını beklemeye başladık. Yapmadı...yapmadı ve saatler geçti; yapmadı.
Bir ara fırsattan istifade banyoya girdi eşim, banyo fayanslarının üzerine kakasını yapmakla kalmayıp, poposunun üzerine oturup sürtüne sürtüne banyoyu boydan boya geçerek poposunu temizlediğinde!!! ben bayılacak gibi oldum :(
Kuyruğu ve popo etrafı kaka içindeydi. Ağlayacak haldeydim. Temizledim poposunu iyice ve banyoyu temizlemeden önce kakasını alıp kutuya koydum. Bir kaç defa da bu tipsizi tuvaletini yapması gereken kutuya koyup başını okşadım.
Bir sonraki sefer kutuya kaka yaptığında nasıl sevindiğimi anlatamam.
Çok küçük olduğundan tuvaletini kutuya da yapsa poposunun çevresinde azıcık da olsa pislik kalıyordu. Tuttum popo çevresindeki tüyleri de makasla olabildiğince kesip-kısalttım. Poposu kakalı gezmesindense maymun gibi poposu çıplak gezmesini tercih ettim.
Çiş-kaka stresi, prize burun sokma, kabloları ısırma gibi bir çok stres verici olay, bir de Bal'ım ile aralarındaki karşılıklı tıslamalı-hırlamalı durum derken ilk üç gün-üç gece bana haram oldu.
Malum, 31 Mayıs günü gezi parkı direnişinin ateşlendiği gündü.
Bir yandan kızlara göz kulak olmaya çalışırken diğer yandan bilgisayara yapışmış halde dakika dakika olayları takip etmeye çalışıyordum.
Öyle yorgun-stresli ve uykuluydum ki, Pazartesi günü gelip çattığında ofise telefon edip bir gün kafa izni kullanacağımı söyledim. Dördüncü günü de kızlarla evde geçirdim.
Sonra n'oldu?
Dördüncü gün Bal'ım bunu aldı, bağrına bastı. Kulağından kuyruğuna dek yalayıp temizlemeye başladı :)
Kutu ortadan kalkmış, Bal'ımın tuvaletine girip çıkmaya tamamen alışmıştı.
Birlikte uyumaya, oynamaya, yemeye ve yaramazlık yapmaya başladılar da ben de yavaş yavaş -en azından kedi kızlar yüzünden yaşadığım- bu stresi kenara atıp hayatımdaki diğer stres öğelerine ve işe geri döndüm :)
Uykuluyken veya yeni uyandığında öyle garip bir surata/bakışlara sahip oluyor ki bu tipsiz, onu bu halde fotoğraflayınca üzerinde kafa patlattığımız isim konusu da çözüme kavuşmuş oldu: Yoda!
Ertesi gün ''Çapulcu'' olduğumuz ilan edilince -elhamdürillah- Yoda'ya ''Çapulcu'' eklendi.
(30 Mayıs: Bal kızımla ilk göz göze geldiği an çekildi bu poz)
Sokaklarda sahipsiz hayvan bulamazsınız. barınaklarda ise gerçekten şanslıysanız belki bulabilirsiniz.
Bal'ıma arkadaş aramaya başladığımızda önce barınağa sorduk. en küçüğü iki yaşından başlayıp on üç yaşına dek çıkan altı kedi vardı ellerinde. Bal'ımla anlaşabilmesi için yavru kedinin daha uygun olacağını düşündüğümüz için internet sitelerine bakmaya başladık.
Bal'ımı bulduğumuz internet sitesinde gördük ''satılık yavru kedi'' ilanını. Cici bir fotoğraf eşliğinde British Longhair cinsi-dişi bir yavru kedinin çok uygun fiyata satılık olduğu yazıyordu ilanda.
Aradık öğrendik yavru kedinin hikayesini; 1.5 aylıkken almışlar annesinin yanından!!! bir hevesle ama evdeki (French Bulldog) köpekleri kabullenememiş bu bebeği, her fırsatta saldırıyormuş, diken üstünde yaşamaya başlamışlar. On gün dayanmışlar, evdeki durum değişmeyince aldıkları fiyatın altına satmaya karar vermişler.
Ne annesine doyabilmiş kuzucuk, ne de anne sütüne...yürek acısı.
Mümkünse yavruyu görmek istediğimizi söyledik, ''siz adresi verin, biz geliriz'' dediler.
''Sanırım yaşayacağı ortamı görmek istiyorlar'' deyip, bunun hoş bir davranış olduğunu düşünmüştük.
Berbat bir taşıma kafesinde getirdiler. Minicik, karman çorman tüylü, az kirli bir şeydi.
Üstelik ilandaki fotoğrafla yakından-uzaktan alakası yoktu. Başka bir kedinin fotoğrafını kullanmışlar ilanda.
Çok sinir bozucu bir durum olmasına rağmen ses çıkarmadık. Getiren adam tek kelime konuşmadı bizimle desem yeridir. Ağzından kerpetenle laf aldık resmen. Sorularımıza havada kalan cevaplar verdi. Hep ''parasını verin de bırakıp gideyim'' tavrı vardı üzerinde. Çok ama çok gergin bir görüşmeydi.
Bir de, Bal'ım ile karşı karşıya getirdiğimizde kamburunu çıkarıp, yanlamasına dönüp saçma sapan-tehditkar tıslamalar ve başka sesler çıkarmadı mı bu zibidi: dedik olmayacak bu iş :/
Bal'ım da hoşlanmadı. Tısladı, çok tedirgin hareketlerle bakışlarını buna kitledi.
Baktık kediler arasında inanılmaz gerilim, adam zaten konuşmuyor, çok elektrikli bir ortam var odada; adama ''biz biraz düşünelim'' dedik.
Adam bunu taşıma çantası kılıklı şeye geri koydu ve götürdü.
İlk gece düşündük-taşındık, bol bol konuştuk sevgilimle.
Yavru ahım şahım bir şey değildi. Hele hele benim Bal'ımı gördüğüm an aşık olduğumu düşününce bu yavruya ilk bakışta aşık olmamam moralimi bozmuştu. Adamın tavırları ve yavru hakkında çok detaylı bilgi alamamış olmam da ayrı bir moral bozukluğu olmuştu benim için.
Sevgilim benden daha ılımlıydı. ''O köpek yer bu kuzucuğu, alıp kurtaralım mı o tipsizi?'' dedi.
İçim acıdı o bakımsız, ilgisiz, sevgi arsızı hallerini hatırlayınca...kucağımda miv!miv! zırlamaları aklıma geldi.
''Alalım'' dedim :)
Aradık adamı, alacağımızı söyledik. Ertesi gün -31 Mayıs-Cuma günü- eşi getirdi yavruyu evimize, kapıdan parasını alıp gitti.
Eve girer girmez, hoplayıp zıplamaya başladı. Bal'ıma kafa tuttu yine; tıs tıs tısladı.
Her köşeye burnunu soktu, yüreğimizi ağzımıza getirdi. Yorulur gibi olunca da gitti paspasa işedi!
Ne yapacağımı şaşırdım. Tuvalet eğitimi olmayan bir kediyle nasıl başa çıkabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu çünkü. Adam tuvalet eğitimi ile ilgili sorumuza ''kedi tuvaletini kullanmayı biliyor'' cevabını vermişti.
Ben kara kara ne yapacağımı düşünüp Google'da kedilere tuvalet eğitimi vermek ile ilgili bulabildiğim ne kadar kaynak varsa peşpeşe okurken o bu pozisyonda uyumaya başladı.
İkinci kez çişini kutuya yaptığında -ki ilk seferde paspasa çiş yaparken yakalayıp kutuya koymuştum- içim bir parça rahatladı.
Sonra kakasını beklemeye başladık. Yapmadı...yapmadı ve saatler geçti; yapmadı.
Bir ara fırsattan istifade banyoya girdi eşim, banyo fayanslarının üzerine kakasını yapmakla kalmayıp, poposunun üzerine oturup sürtüne sürtüne banyoyu boydan boya geçerek poposunu temizlediğinde!!! ben bayılacak gibi oldum :(
Kuyruğu ve popo etrafı kaka içindeydi. Ağlayacak haldeydim. Temizledim poposunu iyice ve banyoyu temizlemeden önce kakasını alıp kutuya koydum. Bir kaç defa da bu tipsizi tuvaletini yapması gereken kutuya koyup başını okşadım.
Bir sonraki sefer kutuya kaka yaptığında nasıl sevindiğimi anlatamam.
Çok küçük olduğundan tuvaletini kutuya da yapsa poposunun çevresinde azıcık da olsa pislik kalıyordu. Tuttum popo çevresindeki tüyleri de makasla olabildiğince kesip-kısalttım. Poposu kakalı gezmesindense maymun gibi poposu çıplak gezmesini tercih ettim.
Çiş-kaka stresi, prize burun sokma, kabloları ısırma gibi bir çok stres verici olay, bir de Bal'ım ile aralarındaki karşılıklı tıslamalı-hırlamalı durum derken ilk üç gün-üç gece bana haram oldu.
Malum, 31 Mayıs günü gezi parkı direnişinin ateşlendiği gündü.
Bir yandan kızlara göz kulak olmaya çalışırken diğer yandan bilgisayara yapışmış halde dakika dakika olayları takip etmeye çalışıyordum.
Öyle yorgun-stresli ve uykuluydum ki, Pazartesi günü gelip çattığında ofise telefon edip bir gün kafa izni kullanacağımı söyledim. Dördüncü günü de kızlarla evde geçirdim.
Sonra n'oldu?
Dördüncü gün Bal'ım bunu aldı, bağrına bastı. Kulağından kuyruğuna dek yalayıp temizlemeye başladı :)
Kutu ortadan kalkmış, Bal'ımın tuvaletine girip çıkmaya tamamen alışmıştı.
Birlikte uyumaya, oynamaya, yemeye ve yaramazlık yapmaya başladılar da ben de yavaş yavaş -en azından kedi kızlar yüzünden yaşadığım- bu stresi kenara atıp hayatımdaki diğer stres öğelerine ve işe geri döndüm :)
Uykuluyken veya yeni uyandığında öyle garip bir surata/bakışlara sahip oluyor ki bu tipsiz, onu bu halde fotoğraflayınca üzerinde kafa patlattığımız isim konusu da çözüme kavuşmuş oldu: Yoda!
Ertesi gün ''Çapulcu'' olduğumuz ilan edilince -elhamdürillah- Yoda'ya ''Çapulcu'' eklendi.
Şimdi her iki ismine de tepki veriyor tipsiz :)
Saçma sapan yerlerde ve pozisyonlarda uyumayı çok seviyor.
Zaten minicik ağzı var, dili de dışarıya çıkarınca tam ısırılası bir tüy yumağı haline geliyor :)
Sanırım bu sefer ''sonradan aşık olma'' durumu söz konusu bende.
Zorla sevdirdi kendini şapşi :)
-devam edecek-
Görseller: kendi malım, istediğim gibi kullanırım.
Ya ama bu çok tatlı.Buna aşık olunmaz mı hiç :))
YanıtlaSilÇok yaramaz bu kız, çok tatlı! :)
SilKendini zorla sevdiriyor.
tipsiz değil çok tatlıı :) ama tuvalet konusu bir felaketmiş kafayı yerdim ben herhalde.
YanıtlaSilFelaketti :/
SilAnnesinden o kadar küçük ayrılmış ki, hiçbir şey öğrenememiş :(
Kendini temizlemeyi bile doğru düzgün bilmiyordu. Bal kızım annelik yaptı, öğretti.
Tuvalet sorunu 1 gün, toplam gerginlik 3 gün sürdü ama bana 3 asır gibi geldi o süre :)
Şimdi -nazar değmesin- şahane, hiçbir sorun yok :)
Ve, tipsiz ama tatlı! :)))
Çok tatlı, tuvalet eğitimlerini bence çocuklardan çok daha çabuk öğreniyor gibiler. Ama Banyoyu o halde görsem aynı baygınlığı kesin ben de geçirirdim:)) Seviyorum tüm hayvanları, şu an minik yavrularla 10 tane kediyi iş yerimizde bahçe de, sürekli besliyoruz, o nedenle ev ortamında pek bilemiyorum, cesaret edemiyorum bir de hiç birini birbirinden ayıramıyorum. Birini eve götürsem ötekine haksızlık olacak gibi geliyor. Çalışınca evde bakımı zor gibi geliyor, Balım ile Yoda The Çapulcu'nun kesişen yollarında bakalım daha ne gibi olaylar yaşanacak, merakla bekliyorum, Sevgiler.
YanıtlaSilEvde kedi beslemek: eğer aman tüy görmeyeyim, aman ev dağılmasın gibi takıntıların varsa zor.
SilAma ben her iki-üç günde bir süpürürüm, bir kaç tel tüy koltukta veya kıyafetimde olsa beni rahatsız etmez, sağda-solda oyuncak vb. eşyaların olması bana rahatsızlık vermez diyorsan: muhteşem! :)
Bir de, tatil vs. gibi durumlarda bakımıyla ilgilenecek birilerinin olması şart. Çok özlüyorlar, geriliyorlar ve kirli kuma tuvalet yapmaktansa saatlerce tutuyorlar! :)
Büyük sorumluluk...en tatlısından sorumluluk :)
Hele hele sabahları o mırrr, purrr sesleriyle minik patilerin yüzüne dokunması var ki; bu zevki dünyada hiç bir şeye değişmem :)
Çalışma konusuna gelince: ben de çalışıyorum. Zaten günün büyük kısmında uyuyorlar :) Evden çalıştığım günlerden biliyorum, yaklaşık 6 saatleri uyumakla geçiyor. Özel ilgi istemiyor, sokağa çıkarma derdi yok. Akşamları PC karşısındayken veya TV seyrederken kucağına uzandıklarında kafalarını okşaman bile yetiyor onlara.
Yeter ki arasıra konuş, sohbet et, başlarını okşa ve günlük/haftalık tüy tarama, kulak-göz kontrollerini ihmal etme.
Can onlar, can :)
Sevgilerimle.
Şimdi;
YanıtlaSilresimlere bakma aşamasındayım. Her bir kareye uzuuun uzun bakıp, mıncık mıncık mıncık yapma hayalleri ile epeyce bir zaman geçirme ve bu arada bu satırları yazmaktayım..
Sonra yazdıklarını okuyup tekrar geleceğim yorum yazmaya. Turuncu yumoş nerelerde?
Begonvil'cim :)
SilBundan sonra bol bol fotoğraf yayımlayacağım.
Turuncu yumoş nerede olacak evde, göbek büyütüyor :)
Dört pati havada, göbek açık keyif yapıyor zibidi :)
Bu gönderi Yoda'nın gelişini anlattığı için turuncu düdük fotoğrafı paylaşmadım, bir sonraki gönderide birlikte fotoğraflarını paylaşacağım :)
Kızlara ve miniğe öpücükler.
(Minik nasıl oldu, kulağı iyileşti mi?)
Sit bunun boyu posu değişir mi çok güzel ya:)imrendim walla bende istiyorum oğlumda pek hevesli ama nasıl olur iki bacaksızla hiç kestiremiyorum:/
YanıtlaSilDeğişir tabisi de :)))
SilAldığında el kadardır sonra bir bakmışsın büyüyüvermiş (genellikle enine doğru) hehehe
Ben Bal'ımı aldığımda 2 kg idi şimdi 3.3 kg :) 2 yılda 1.3 kg ağırlaştı biraz da boyuna büyüdü ama artık büyümüyor :)
Bu tipsiz geldiğinde ne kadardı bilmiyorum ama şu an 1.6 kg :) demek ki o da yaklaşık 3-3.5 kg olacak (işşallah daha da ağırlaşmaz).
Kıvrıldılar mı el kadar yer tutuyorlar, yedikleri de bir avuç mama işte :)
İki bacaksızla muhteşem olur, canları hiç sıkılmaz işte :)
Şiddetle tavsiye ederim :)
döndün mü plolonya ya guzumm..nanelini bende unutmuşsun:))Yodammm..
YanıtlaSilDöndüm guzuuum :)
SilHayallah! nasılda unutuvermişim :P senin o naneliyi sevmenden dolayı olmasın bu unutuverme? :)))
Yanındaki siyah-pembeli zımbırtı da hedayesi :)
Seviyorum seni!
ayyyy maşllah harika bir çapulcu buuu.vee en önemlisi onu belkide bir felaketten kurtarmış oldunuz.size şans getirsin dilerim
YanıtlaSilAmin! :)
SilGetirsin, getirsin. Bu aralar en çok ihtiyacım olan şey; ŞANS! :)
Belki kurtardık...belki bizden de daha iyi şartlarda bakacak sahipleri olacaktı.
Kısmet işte :) Bizim tipsizimiz olmak varmış kaderinde :)
ooohh sende bizim gibi ikiledin hadi hayırlı uğurlu olsun :) yerim be neresi tipsiz, ellerinden kurtulmuş ben çok sevindim. vicdansız insanlar hayvan almasın ya lütfen.
YanıtlaSilVicdansızlara ''insan'' demek büyük övgü küflükedim :)
SilHayırlı ve de uğurlu olucek işşallah! :)))
Çok sevimli bu ufaklık yahu dili dışarıda uyuması da ayrı bir şirinlik katmış :)
YanıtlaSilTeşekkürler :)
SilUyuduğu pozisyonları tek tek fotoğraflamaya başlayacağım, bol bol güleriz artık :)
resmen tatli bu ya!
YanıtlaSilpek sevimli be sittirella :)
Çok yüksek sesle mırlıyor ve de miyavlama sesi berbat :)
SilBildiğin çirkin :)))
Uykusu geldiğinde -ki sürekli geliyor- öyle saçma, öyle salak bir surata sahip oluyor ki; bak bak gül :)
Gerçekten öyle ''güzel'' bir kedi değil. Hele hele Bal'ımın yanında esamesi okunmaz :)
Ama sevimli mi? Evet! Tatlı mı? Evet! :)
Çok sevimli ve de şapşi :)
Sizin onu bulmanız çok büyük bir şans onun için. Okurken içim ezildi nasıl insanlarmış yazık yavrucağıza :( iyi ki almışsınız o duygusuzların elinden canım. Çok tatlı bir yavruymuş :) olsaydı da yeseydim ağzını yüzünü papilerini :) Bal'ımın onu kabullenmesine sevindim. Öperim kuzularını ve seni.
YanıtlaSilBenimle uyuyor, mırıl mırıl ötüyor düdük ona dokunduğumda.
SilPapileri yemelik, şirinlik diz boyu ablası :)))
Bal'ım çok seviyor onu, ortada görünmediği beş dakika olsa, köşe bucak aramaya başlıyor.
Şanslı kız, ama bizim de şansımız oldu :)
Sevgiler benden, öpücükler sana ve seninkinin papilerine :)