Doktor bu ne? :)


Unutmak...
En ilginç özelliğim bu.
Kısa süreli hafızam neredeyse yok :)
Balıklar bana baksa ''Allaa şükür, bunun gibi değiliz'' derler. O derece vahim durumum :)
Bi' şeyi unutmamak istiyorsam 'öğrenmem' gerekir.
Mesela evde bi' yıldır ev telefonu var... sor bana numarasını? Bilmiyorum :)
Telefonuma kayıtlı, lazım olursa ararım ama ezbere bilmiyorum. Sevgilimin telefon numarasını ezberlemem yaklaşık 3 yılımı aldı :)

Herhangi bi' şeyi unutmamak istiyorsam hafızama kazımam gerekiyor.
Yeni bi' dil öğrenmek: işkence! Çünkü gördüğüm kelimeyi bağlayabileceğim hiçbi' şey yok.
Kendime özgü öğrenme teknikleri geliştirdim dolayısıyla.
Herkesten farklı şekilde öğreniyorum ve kalıcı olarak yerleştiriyorum hafızama.
Çok zaman alıyor ama buna değiyor.
Çünkü; öğrendiğimi asla unutmuyorum!

Gereksiz bulduğum hiçbi' şeyi hatırlamam mesela... mis! :)
Gereksiz insanların isimlerini, numaraları, bilgileri, gereksiz bir ayrıntıyı... hiçbirini hatırlamam.
Hatta, hatırlamamak istediğim olayları seçer-silerim.
Herkese-her yere- her olaya ait bi' dosya var sanki kafamda. Kullanmayacağım-fazlalık olduğuna inandığım hangi dosya ise, kaldırır-atarım.
O dosyaların izi kalıyor elbette, arada bi' ses, bi' bilgi çat diye geliyor aklıma... sonra düşünüp duruyorum: ''Bu anımsama nerdendi? kimdendi?'' Az zorlarsam resmen dosya kurtarma işine giriyor beynim, hatırlamak için o izi.
Yorgunluk :/
Kimbilir kaç yüz kere, erkek kardeşimi arayıp: bu nerdendi? diye sormuşumdur, bilmiyorum :)
Sağolsun... onda sistem farklı çalışıyor, her seferinde gerekli açıklamayı yapar, içimi rahatlatır.
Ama her anıma ortak değil ki o... elbette soramayacaklarım oluyor.

Sürekli bir düşünme halindeyim. Ne düşünüyorsun? sorusuna ''Hiiiiiç!'' cevabı verenlere hayranım.
Bana bu soru sorulduğunda arızaya bağlıyorum, çünkü o an kaç tane şey düşündüğümü ve bi' anlatmaya başlarsam kaç dakika alacağını bi' bilseler... :)

Benim için önemli olduğuna, unutmamaya değecek olduğuna inandığım her şeyi ise ''dosyalarım'.
Bu işimde de geçerli.
İşimi, rolümün sorumluluklarını ve gerekliliklerini öyle iyi/detaylı öğrenir ve kazırım ki beynime; işimle ilgili bir konuda konuşuyorsam eğer hata payım neredeyse yoktur.
Herhangi bir konuda konuşuyorsam; laf olsun diye konuşmam, atmam-tutmam.

Yan etkileri de var elbette :)
Mesela; yalan söyle-YE-mem :)
Bazen çok isterim ama yapamam :)
Unuturum çünkü!
Denedim, yüzüme-gözüme bulaştırdım, dersimi aldım :/
Bir konuda yalan söylesem, bir süre sonra biri o yalanım hakkında bir soru sorsa apışıp kalırım, rezil olurum :)
Bu sebeple doğruyu söylerim... ya da susarım. Doğru olanı kazımışımdır beynime çünkü. Sorsalar aynısını söyleyeceğimdir. Susuyorsam da, durumu kurtarmak adına yalan söyleyip sonra başıma gelebilecek rezilliği yaşamak istemediğim içindir.

Kitap okumayı severim mesela... okuduğum kitabı unuturum sonra :)
Çünkü, unutmak istemiyorsam, beynime kazımam gerekir. Kim uğraşacak yüzlerce kitabı hatırlamayla? Devreleri yakarım uğraşsam :)
O sebeple, okuduğum bi' kitabı, aradan bi' süre geçtiğinde aynı keyifle okuyabilirim :)
Okuduğu kitabı/karakterleri asla unutmayan, alıntılar yapabilen insanlara özenirim.

İşin en kötü yanı; çocukluğum ve ilk gençliğim neredeyse kayıp :/
O zamanlar bu dosyalama tekniğini bilmiyordum. Kazımamışım hiçbi' şeyi beynime :/
İlkokul öğretmenimi biliyorum. Babamla aynı isme sahip :) Aynı zamanda babamın da öğretmeni. Nikah şahidim bile oldu. Ama onu hafızama nasıl yerleştirmiştim dersiniz daha minnak bi' kızken?
İlk eşi intihar etmiş... tarım ilacı içerek. Ölmüş.
Bu hikayeye şahit olduğum anı dün gibi hatırlıyorum.
Kazınmış beynime, asla unutmadım.
İlkokul arkadaşlarım... sadece iki komşu kızımızın adını hatırlıyorum ve akrabamız olan bi' çocuğu.
Bi' de, annesi kahkül keserken kaşlarını kaldırıp-kahküllerine baktığı için, annesi de kaş hizasına göre kahkül kestiği için okula ertesi günü iki santim kahkülle gelen kızın adını hatırlıyorum :)
Onu da böyle yerleştirmişim beynime, farkında olmadan.
Benim öğrenme biçimim herkesi-her şeyi bir olaya/bir hikayeye bağlayarak hafızama yerleştirmek.

Ortaokul kayıp...
Yan komşumuzun kızı var aklımda; -daha önce bir gönderimde bahsetmiştim bu kızdan; Aysun- trampet takımında baş trampetçi olmak için finalist idik onunla.
O olay da dün gibi aklımda.
Bi' kızı hatırlıyorum: matematik öğretmenim babasının arkadaşı olduğu için, dönem ödevimizden bana 100 üzerinden 97, ona 100 vermişti; düpedüz haksızlıktı.
Sonra sevmedim o öğretmeni... hem de hiç! Matematikten nefret ettim. Hayatımın hesap-kitap-matematik kısmının kararmasına sebeptir kendisi.
Bir arkadaşımın sesi şahane idi. Sezen Aksu şarkıları söylerdi. Müzik dersinde öğretmenimiz ona şarkı söyletirdi.
Bana ilk kedi yavrumu -erkekti adı da Yumak idi- o vermişti.
Unutmadım.
Bi' de hep okul birinciliği için çekiştiğim çocuk. Sanırım benden hoşlanıyordu :)
Ben birinci olursam, o ikinci olurdu.
İkinci olduğum dönemlerde ise notlar aynı olduğu halde puanlamadan kaybetmişimdir.
Evet, ben ders çalışmayan ama okul birincisi olan bir inektim! :)
Gerisi? Bir kaç kişi/an/öğretmen dışında hepsi kayıp.

Hep 'Bi' acayip' idim.
İlkokula başlamadan okuma-yazmayı öğrenmişim.
Ki, bu beni diğer disleksiklerden ayıran en önemli özelliğim.
İlkokul 3. sınıfta, 5. sınıfların bilgi yarışmasına almışlardı beni, iki tane 5. sınıf arasında oturuyordum!
''Sorarlarsa, beşinci sınıfım diyeceksin'' demişlerdi... resmen hileye katılmışım! Bunu sonraları anladım. :)
Kazanmıştık o yarışmayı.
İlkokul son sınıfta iken, ortaokul son sınıf sınav sonuçlarını çözüyordum.
Ben hiç ders çalışmadım.
Derste dinler... hatta dinlemez, konuya kendimi kaptırır, öğretmenin anlattığı konuyu resmen yaşar, zil çaldığında defterimi kapatırdım. Sonra açıp bakmazdım çünkü yaşardım-kazırdım konuyu beynime-unutmazdım.
Herkese göre ''çok çalışkan''dım...çok zeki... çok bilmem ne.
Bi' allaaan kulu da çıkıp: 'Bu kız zeki olabilir, iki evin şımarığı olabilir ve hatta tatlı-deli olabilir ama bi' şeyler anormal... hiç kendi yaş seviyesinde olmadı.'' demez mi arkadaş ya?
Ne özel eğitim aldım, ne de teklif edilen sınıf atlamaları ailem tarafından onaylandı.
Paşa paşa okula gidip-gelip yıllarımı harcadım.

Üniversitedeyken de bu böyle idi; hatırlamam ki bi' derse üç gün üstüste devam edeyim...
Çalışmaya başladım.
Zamanı geldiğinde, ''tamam, gidip sınavların hepsini geçip-mezun olayım artık'' dedim ve bunu yaptım.
Vize/Final zamanı kantinde kızlar sabahlar/ineklerdi :)
Ben çay-kahve-kahkaha, resmen ortalığı sulandırırdım. Sözde ders çalışırdım.
Bi' kez okurdum... anlatılanı beynime grafiklerle kazırdım. Konuyu güncel bir olaya bağlardım ve bitirirdim öğrenme işini, gidip yatardım.

Dikkat ettimde.. konuyu en basite indirgeme işini hala yapıyorum.
Geçen gün, konferans görüşmede iken, Hollanda'dan bir şirket çalışanına:
''Olayı basitçe açıklayayım. Mesela diyelim ki,  bizim Carrefour zinciriyle anlaşmamız var. İmzaladığımız anlaşma ise ''sebze ve meyve alımı'' olarak imzalanmış. Ama siz Carrefour'a gidip, şampuan almak istediğinizde, bu imzalı anlaşma geçerliliğini kaybediyor/kullanamıyoruz...'' diye başlayan bir açıklama yaparken buldum kendimi.
Bu kadar mı basite indirgerim beynimde olayı be arkadaş?
Anlaşma dediğim-harcama dediğim olay öyle karışık ki aslında... ama ben olayı bi' meyve-sebze-şampuan örneğine indirgemişim... pes! :)

Bu konu çok uzadı, aldı başını gitti :)
Diyeceğim o ki;
Okuma-yazmayı/konuşmayı geç öğrenme, hantal olma/elleri konuşurken kullanamama, rahatlıkla empati kuramama, okurken başağrısı/mide bulantısı hissetme gibi bir kaç klasik belirti haricinde; tamam, öğrenme bozukluğu disleksiye dair tüm belirtileri taşıyorum.
Şu yazıyı bile baştan sona üç dört kez okuyup düzeltmem gerekti :/
Tüm harfler yine kaymış, cümleler tekrarlanmış... alıştım artık buna.
Disleksi, hem disgrafi, hem de discalculi'nin yanı sıra başka şeyler de var :/

Otuzumda, bana gecikmeli ''Disleksi'' teşhisini koyan doktor dahil, kimse ne olduğunu bulamıyor :(
Disleksinin yanısıra ne gibi bi' süper güce!!! sahipsem artık, bunu bilmek, diğer sorunumdan ayırmak, tedavi yoluna gitmek ve daha verimli/beyne hararet yaptırmayan türden hatırlama/öğrenme tekniği bulmak zorundayım. :)

Sizin de varsa ailenizde, çevrenizde biraz farklı davranan çocuklar, lütfen zekasına-dehasına verip ardını aramamazlık etmeyin.
''Benim yavrum zeka küpü, anasına çekmiş ne de olsa!'' larla olmuyor.
Yaşıtlarından üstün/geri/farklı olduğu herhangi bir durumda lütfen bir uzmana danışın.
Belki o zeka, özel tekniklerle daha da verimli hale getirilebilir ve çocuğunuzun yetenekli olduğu bambaşka bir alana doğru şekilde yönlendirilebilir.
Çok geç kalındığında, benim gibi; otuzundan sonra, daha fazla zaman kaybetmemek için kendini paralayıp duran birine dönüşebilir.
Belki de ben bambaşka bir alanda muhteşem işlere imza atacaktım? Kimbilir...
Gerçekten çok zor.
Peeeeef!!!
Doktor bu ne? :)

Görsel: Dyslexia by ~MijnHauteCoutuur

19 yorum:

  1. Amanınnn zeki olmak da başa belaymış. Yazılarından IQ nun yüksek olduğu anlaşılıyordu da disleksi kişiyi epey zorlar be Ella'm! Benim disleksik öğrencilerim vardı ve hemen hepsi hiperaktivite tedavisi görüyorlardı. Sen de hiperaktif misin ? Ailelere ne çok iş düşüyor aslında değil mi? Çocuklarını çok iyi tanımak ve gözlemlemek zorundalar,devlet okullarında sınıflar o kadar kalabalık ki çocuk kolaylıkla gözden kaçabiliyor. Bir de solak mısın ? Ne alaka deme? Merak işte. Eski bir örtmenin gözlemleri ve alakasız sorguları işte ... Neyse ben senin kıvrak zekanı ,nükteli kalemini ,sivri dilini pek seviyorum . Bir de Nohut'u pek severim Tanır mısın O'nu http://cafenohut.blogspot.com/ ?O da senicileyin cin gibidir cin ! Ooo biz burada yorum yapmıyoruz da sanki sohbet ediyoruz. Güzel bir hafta sonu dilerim sana,yarılamış olsak da...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eskiden ''güzellik başa bela'' idi, şimdi ''zekilik başa bela'' oldu Colette'ciğim :)
      Ben hiperaktif değildim ama hareketliydim.
      Çok meraklıydım... ama çooook!
      Burnumu sokmadığım ne kaldı çocukken? merak ediyorum.
      Doğa ve hayvanlara aşıktım.
      Cırcır böceği kabukları, kelebek kozaları, ağaç yaprakları, taşlar... çeşit çeşit taşlar!
      Yalnızlığı severdim, bir de aklıma ne gelirse denemeyi! :)
      Ben aslında solakken sağlak olanlardanım :)
      Hani şu ''sol elinle yeme, günah'' vardır ya... yemeğimi sağ ile yemeye, yazıyı sağ el ile yazmayı öğrenmeye zorlandım :/
      Bunun dışında her iki elimi de kullanırım.
      Ama -doktorumun dediğine göre- bu benim için avantaj olmuş.
      Beynimin sol yarımküresini sürekli çalıştırmak zorunda bırakmışım, tembelleşmesine izin vermemişim.
      Cafenohut'u biliyorum -nerden deme ne olur/hatırlamıyorum- ama şimdi adresine bakıyorum :)
      Disleksi zor... hele hele bilmezsen ve yılların ''benim neyim var?'' diye kendini sorgulamakla geçti ise; daha zor :/
      Yeni nesil bizden şanslı.
      Biz hiperaktif olsak; yaramaz, odaklanma-anlama sorunu yaşasak; tembel oluyorduk :)
      Hakikaten yorum değil, sohbet bizim yaptığımız :)
      Böylesi daha güzel.
      Senin de çok güzel geçsin yarısını devirdiğimiz hafta sonun :)

      Sil
  2. Solaklık ve sağlaklık meselesini görünce önce üye olup sonra bu notu bırakmak istedim.

    İlkokul 3' e kadar aynı dertten muzdariptim ama müteşşekirim aynı zamanda çünkü her iki elimi de şahane bir şekilde kullanabiliyorum. Örnek; deftere sol, tahtaya sağ yazmak; bıçak, çatal ve kaşığı kullanırken(yemeyi çok severim de ) yorulunca el değiştirerek yemek keyfimi uzatmak; iğneyi sağ; tığı sol ve makası her iki elle kullanmak; topa sağ ayakla vurup; taşı sol elle atmak gibi...

    Hoş bu şekilde kafamın çalıştığına inansam da son zamanlarda öyle çok çam devirir oldum ki "keşke üçüncü elim olsa da alt beyin, beyincik vs. gibi organ parçalarını da gerektiğinde devreye soksam" diyorum bazen!

    Neyse, lafa balıklama daldım sanırım; "bu ne laubalilik böyle" olmasın, burada bırakıp kaçayım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aşkolsun, ne laubaliliği? :)
      ''Hoş geldin'' diyeyim önce.
      Ben de yemek yemeyi çok severim, çatal-bıçak kullanmamı gerektiren durumlarda avantajım ortaya çıkıyor; her iki eli de ustalıkla kullandığım için, gayet milimetrik kesip, çatalla en miniminnak parçaları toparlamak güzel :)
      Rahmetli babaanneciğim sağolsun ''kızım, sol elle yeme, günah, sağ elle ye. Kızım sol elle yazma, sağ elinle yazmaya alış'' diye diye beni sağ elimi kullanmaya zorladı.
      Bir de, 6 yıl önce geçirdiğim kazadan sonra sağ kolumu aylarca kullanamamam beni tamamen sol eli/kolu kullanmaya zorladı.
      Çam devirmek konusunda da yalnız değilsin, değil üç el, Hintlilerin bilmem kaç kollu tanrıları gibi sıra sıra olsa, yine de işe yaramaz :)
      Yine gel :)

      Sil
  3. Oooo bizim kızlar toplanmış ,muhabbet de koyu mu koyu :) Biz burada vukuatları saymakla bitmeyen Tagaddi hanımefendiyi, bilmem kaçıncı kez kapalı kaldığı bir evin balkonuna merdiven dayamak suretiyle kurtarmaya çalışalım,siz daha ''ooo cici Taga '' diye hanımefendiyi iltifatlara boğun ! Bu kedi beni öldürecek :( Neyse efenim herkeslere iyi pazarlar dilerim!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama Tagaddi çok pofuduk suratlı :) sevmeyelim de n'apalım? :)
      Ne desem boş, Tagaddi özgür kız havalarında gezmeye devam ettikçe o merdiven her an hazır bekleyeceksiniz gibime geliyor :)
      Kolay gelsin, en şahanesinden bir Pazar dilerim Colette'ciğim :)

      Hanimiş: Damadının selamı var :)

      Sil
    2. Sloganımız " Colette nerede bizz oradayızz!!"

      Ayakizlerinizi takip edince buraya kadar geldim valla. Ee geldiğim yerden de hoşnut kaldım tabii;) evsahibi çok konuşkan misafir de arsız olunca muhabbet kıvamı bozaya dönüyor kaçınılmaz bir şekilde.

      Amannn yine lafa bodoslama yapmışım, kovulmadan kaçayım bari....

      Sil
    3. Colette'ciğimin ve yaramaz kızlarının kalbimde yeri apayrı :)
      Çenem burada düştü, kaldırmaya hiiiiç niyetim yok:) Bırak, seninki de düşerse yerde kalsın:)
      Sohbet ediyoruz burada resmen biz :) eğleniyoruz.
      Colette Pazar sporu olarak merdivenle balkona tırmanmaca oynamış :)
      Hahahaha :)
      Hala gülüyorum Tagaddi'nin yaptığına :)
      Sevgiler benden.

      Sil
  4. o "benim neyim var"ın yanıtını arayan bir film vardı, izlemişsindir belki... ben birkaç ay evvel tavsiye üzerine izledim ve bu filmden sonra gerçek hayatta farkına varılmamış ve farklı dozajlarda diskeksi aradım durdum sağımda solumda. Hatta kendimde.. Zira bende de senin bahsettiğin gibi bazı önemsiz bulup da zihinden silme, hatta mümkünse almama durumları mevcut. Ama bugüne kadar tek parça geldiğim için kendimi artık eşelemiyorum :)) Bende Mercan'a çok takılmaya başladım mesela. Çünkü o da iki elini kullanıyor hala, rakamları bazen ters yazıyor. Olabiliyor. Ancak genel anlama, kavrama ve gerekli olduğunda bellekten bulup çıkarma konularında bizlerden iyi mesela..

    Neyse filmi söyleyecektim. Linki postun altında var.. Ama uyarıyım çok ağlamaklı film, izlerken kendi derdini unutursun valla :)))

    http://deryamercani.blogspot.com/2012/04/taare-zameen-par.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İzlemedim ama izleyeceğim.
      En son bu aktörün 3 İdiots filmini izlemiştim, çok beğenmiştim :)
      Bi' çatlak olduğu için, ''sağımız-solumuz belli olmaz'' ya zaten... :)
      Ben eşeliyorum, eşelemem gerekiyormuş çünkü :/
      Aynı anda birden fazla rahatsızlığa sahip ola durumunda her birine ayrı yöntemle yaklaşılması gerekiyor :/
      Bakalım, birine daha yeni yeni alışmış-kabullenmişken, bir diğeri neyin nesiymiş öğrenicem :)

      Tavsiyene teşekkürler Derya... izleyince buraya da bir gönderi yaparım artık :)
      Sevgiler.

      Sil
  5. senin IQnun yuksek olduğunu daha önce kaç kere soyledim...hem super gucun de varsa pek memnun olurum..dusunsene boyle bir arkadasımın olması sahane ....:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önemli olan; yüksekliği değil, işlevi Nihan'cım :)
      O kadar boşa harcıyorum ki,cennet bana hayal.. :P
      Sırf şu kafayı doğru kullanamadığımdan dolayı günaha giriyorum ahahaha :)
      Hep diyorum, var benim süper güçlerim ama ortaya çıkmak için bi' işaret, bi' olay bekliyorlar :)
      Du' bakalım... ne çıkacak ;)
      Öperim, canım benim.

      Sil
  6. amanin hic haberim yoktu benim bundan - desene hakkimda bilmedigin daha neler neler var diye :))

    YanıtlaSil
  7. Ben zor öğrenenlerden zor ezberleyenlerdenim,çok ama çok çalışmam gerekir sınavdan geçer not almak için.Saçma sapan bir hayal dünyam var en büyük korkum bir gün karşımdakinin beynimden geçenleri görebilmesi, o vakit tımarhane bile lüks olabilir benim için:)Öğretmen ders anlatırken onun bir kafede arkadaşıyla nasıldır kocasıyla kavga ederken yada sabah uyandığında poposunu mu kaşır bırt yapar mı sından neler düşünmezdim ki hiç bir dersi kolay kolay kaynatmadım en iyi dinleyenlerden oldum(öğretmene göre) ama hiç dinlemedim.sözde çok iyi çizerim ama bu bile doğuştan yetenekle değil tamamen öğrenerek yaptığım birşey.Karikatürleri alıp günlerce kopya çekip üstünden geçerek alıştırma yapamışlığım var liseye geldiğimde süper çiziyorsun diyorlardı.Ama bence benim resme hiç yeteneğim yoktu sadece öğrenmiştim.bir gün tutup da şunu çiz deseler bilmediğim yerden sorsalar kalırım gibi geliyor.Eğer matematik zeka-duygusal zeka ayrımı var ise benim matematik zekam hiç gelişmemiş ama duygusal zekam gereksiz gelişmiş hatta tüm iliğimi kemiğimi semirmiş.5 yaşımda iki insanın arasında geçen konuşmanın dehlizlerini hep görmüşümdür._nasılsın canım benim in altında(nasılsın Allahın belası)kokusunu alırdım.O yapmacıklığı hiç tanımadığım insanlar arasında bile ölçebilirdim.Çok çalışkan maşallah derlerdi bana da:)ama işin aslı çalışmak zorundaydım herkesin bi kaç gün çalışmayla geçer not alabileceği dersleri benim onlarca gün tekrar etmem gerekirdi anca yetişirdi elimdeki not defterinin köşesine attığım bir çizikle karşılaşmaya görüyüm uçar giderdim en olmadık yerlere anlara:(Benim annem okuma yazma bilmezdi bende okula gitmeden öğrenenlerdenim burdan bakınca biraz zeki gibi görünsemde yok ben tam bi leylaydım hiç zeki olmadım:))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bi' gönderi yapacağım bi'kaç güne kadar, iyi oku onu :)
      Çok ortak noktamız var :)
      Ben hala Cin Ali çizemiyorum, n'aber? :)
      Dur, buraya destan gibi yorum yazacağıma hakikaten bi' gönderi yaapyım da, sana cevap olsun :)
      Sevgilerimle, benim bahtsız arkadaşım :)
      Hehehe :)))

      Sil
    2. bekliyorum sabırsızca:)

      Sil
  8. resmen kopya cekmissin yorumuma cevap yazmak icin yahu :P
    ayrica yeni post var gibi gorunuyor, geldim senin blog yok oyle birsey bizde diyor, misafir perverlik olmus valla :))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha :)
      'De' demişsin, dedim :)
      Yine mi suçlu oldum?
      yeni gönderi var olmasına var da... benim kumanda paneli mütemadiyen saçmalıyor.
      Bitirmediğim postu yayınlıyor, yayınladığımı taslağa çeviriyor.
      Sen demesen ben yayımlandı sanıyordum :)

      Sil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...