Yıldırım Sesli Manascı / Yüzyüze / Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek


Yazar: Cengiz Aytmatov
Çeviri: Refik Özdek
Orijinal Dili: Rusça
Basım Yılı: 1995
Yayınevi: Ötüken Yayınları

Tanıtım Yazısı:
Yazarın yazıldığı zaman büyük yankılar uyandıran üç hikâyesi… “Yıldırım Sesli Manasçı’da insanın evrensel özünü yakaladım, beşerî olanı yakaladım. Her usta yazar, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bütün insanlar arasında müşterek olan noktayı yakalar ve o noktayı hedef alarak eserlerini kaleme alır." “Yüzyüze’de anlatmaya çalıştığım ana konu devlet otoritesi ve bireyin karşı karşıya gelmesi olgusudur. Bu sadece Sovyetler birliğinde olan bir olgu değildir; bütün savaşlarda devlet ve birey çatışması vardır.”

"Bu hikâyede yaşanmış bir olayı anlattım. Hikâyenin kahramanı küçük Krisk halen yaşamaktadır ve bir yazardır, adı da Vladimir. Bana birgün başından geçen hadiseyi, hikâyede anlattığım hadiseyi anlattı. Bu hadiseyi bana vermesini, izin verirse yazmak istediğimi söyledim. Hiç tereddüt etmedi, hatta, "bundan da hikâye mi çıkarmış?" diye hafifçe burun kıvırdı. Ben oturdum yazdım. Yayınlandı. Birgün karşılaştık. Hayretler içindeydi. "Yahu nasıl yazdın? Olacak şey değil, keşke hikâyemi sana vermeseydim!" demez mi. Güldüm, "O hadiseyi yaşayan sensin, ama sen yazamazdın" dedim. `Ancak ben yazabilirim!' Ben ne yaptım? Vladimir'in yaşadığı, herkesin başına gelebilecek bir olayı aldım, kendi felsefemin içine oturttum. İnsanın `evrensel' özünü yakaladım o hikâyede, beşerî olanı yakaladım. Her usta yazar, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bütün insanlar arasında müşterek olan noktayı yakalar ve o noktayı hedef alarak eserlerini kaleme alır."
Cengiz Aytmatov


Altını Çizdiğim Cümleler:

YILDIRIM SESLİ MANASÇI

''Uzak çağlardan zamanımıza kadar, günler kum gibi aktı, sayısız geceler ve dönüşsüz tören alayları geçip gittiler; yıllar, yüzyıllar, kervanlar gibi uzak ufuklara gidip kayboldular. Sonra biz onların izlerini bulduk.
O çağlardan beri nice nice insanlar yaşadı bu dünyada! Kuşkusuz yeryüzündeki taşlar kadar, belki de daha çok...''

''Dün var olan bugün yoktur. Bu dünyada insanlar doğar ve ölür. Yalnız yıldızlar ölümsüzdür. En eski zamanlardan beri doğudan doğan güneş ölümsüzdür. Ve, hiç yerini değiştirmeyen kara yerküre ölümsüzdür.
Ama dünyada, insan hafızası zamana meydan okur. İnsanın kedi hayatı, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman kadar kısadır. Ölümsüz olan düşüncedir, fikirdir. Ve bu fikirler insandan insana geçer.''

''Bunca iyi var mıdır bu dünyada, bunca ''iyi''? Bunca kötüyü bağışlar mı bu dünya, bunca kötüyü?''

YÜZYÜZE

'' İnsan birini seviyorsa, bu sevginin gerçek boyutu ancak ayrılık sırasında anlaşılır.''

''Evet, belli, besbelli ona sevgiyle, hayranlıkla bakıyordu. Bu bakışları sanki ''Beni anlayacağını biliyorum, sana her zaman güvendim, sen dünyanın en iyi kadınısın, seni seviyorum, çok uzun zamandan beri seviyorum...'' demek istiyordu.''

''Sis, hastaymış da daha yukarılara çıkmaya gücü yetmiyormuş gibi, solgun bir beyazlık içinde vadiler üzerinde tarazlanıp kalmıştı.''

''Herkes kendi canını düşünür. Ben önce kendi karnımı doyurmalıyım. Başkalarından sana ne! Açlıktan gebersen kimse lokmasını vermez. Herkes kendini düşünür. Herkes ancak dişleyebildiğini, koparabildiğini yer!''

DENİZ KIYISINDA KOŞAN ALA KÖPEK

''Nemli, çok soğuk ve koyu lacivert gecede, Ohotsk denizinin bütün kıyıları boyunca, karayı denizden ayıran bütün cephelerde, iki doğa gücünün yüzyıllardan beri süregelen amansız savaşı vardı: Kara, denizin saldırılarına karşı koyuyor, deniz ise bıkıp usanmadan saldırıyor, karayı hırpalıyordu.
Gecenin karanlığında, denizin gürleyen dalgaları saldırıya geçiyor, kayalara çarparak çatlıyor, kaya kadar sağlam olan toprak ise, inim inim inleyerek denizin bu saldırılarını püskürtüyordu.
Gündüzler gündüz, geceler gece olalı beri, ta yaradılıştan beri, bu iki doğa gücü savaş halindeydiler. Denizle kara var oldukça, bu savaş, gündüzler boyu, geceler boyu, sonsuza kadar sürüp gidecektir.''

''Deniz, karanın meydana gelmesine çok kızdı ve o günden beri sakinleşmedi. O günden beri denizle kara arasında savaş sürüp gidiyor. Ve insanoğlu bazen denizle kara, kara ile deniz arasında, çok güç durumlarda kalıyor. Deniz, insanları hiç sevmez. Çünkü insanoğlu denizden çok karaya bağlı...''

''Dünyada, deniz avcılığından daha güç ve daha tehlikeli başka bir şey yoktur. İnsan bu hayata çok küçük yaşta başlamalı, alışmalıdır. Bunun için eskiler 'Aklı Tanrı verir, ama beceri çocukken öğrenilir.' demişler. 'Kötü avcı aşirete yük olur.' diye de bir atasözü vardır. Demek ki, insanın kazanması ve beslenmesi için, mesleğini genç yaşta iyi öğrenmesi gerekiyordu.''

''Bu kayalık dağın bir özelliği vardır ki denize açılanlar bunu çok iyi bilir: Bu dağ, açık havalarda, uzaklaştıkça daha da büyüyormuş gibi görünür. Sanki o da peşinizden gelir ve arayı açmanıza fırsat vermez. Dönüp dönüp bakar ve hep onu görürsünüz. Ama uzun süre yol aldıktan sonra, bir de bakarsınız, Ala Köpek Dağı yok olmuş. Sanırsınız Ala Köpek peşinizi bırakıp eve dönmüştür.''

''Kayıktaki insan, evrenin sonsuzluğu karşısında bir hiç olduğunu çok iyi anlıyordu. Ama insan düşünürdü, düşüncesiyle denizin ve göğün yüceliğine erişirdi. Ve yüce düşüncelerinde, doğa güçleriyle evrenin derinliği ve yüksekliği ile bir tutardı kendini. İşte bu yüzden insan, yaşadıkça, deniz kadar, gökyüzünün sonsuzluğu kadar yüce ve güçlü olacaktır. Çünkü düşünceler sonsuzdur. O öldüğü zaman, bir başka insan onun düşüncelerini daha ileriye, sonra bir başkası ondan da ileriye götürecek ve bu, sonsuza kadar böyle sürüp gidecektir...''

''Ölümün her şeyin sonu olduğunu anlıyor ama yine de, en kutsal, en gizli düşüncelerinin - Deniz Kızı ile ilgili hayallerinin- o öldükten sonra da yaşayacağına, gerçekleşeceğine inanıyor, bunu umuyordu. Hayallerini, düşlerini bir başkasına aktaramazdı. Çünkü düşler aktarılamaz. İşte bu yüzden, insanlar bir iz bırakmadan yok olmamalıydılar.''

''Yaşlıydı, gençliğini, dinçliğini yitirmişti, dişleri dökülmüştü. Eskiden övündüğü nesi varsa hepsi yok olup gitmişti ve ölüm hiç de uzak değildi artık. Ama göğsündeki yüreği yine gençlik yıllarındaki arzularla, tutkularla çarpıyor, gönlü kocamıyordu. Ne büyük felaketti gönlün hiç yaşlanmaması!''


Ben çok severek okudum.
Dilerim siz de en az benim kadar seversiniz.

Keyifli okumalar :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...