Tam anlamıyla gerçeklikten kopuş yaşıyorum.
Şaka gibi yaşadıklarım... insanlar şaka gibi. Kamerayı bulsam el sallayacağım ve bu korkunç şakalar sinsilesi sona erecek.
Ne kadar zavallı insanlar, ne kadar emanet yaşıyorlar hayatı.
Hayatları pislik, yalan, soygun, vurgun, kandırmaca. Kim kime ne kadar ağır darbe vurabilirse kendine o denli büyük kâr sayıyor.
Değerli olan her şey, önemli olan her şey ayaklar altında.
İnsanlık can çekişiyor.
Eskiden yaşamış, görmüş geçirmiş, hani derler ya; ''ununu elemiş eleğini duvara asmış'' insanların görüşlerine, düşüncelerine saygı duyardım. Ne de olsa yaşamışlıkları bile başlı başına artıydı.
Bugün anladım ki, altmış yıl yaşayıp bu dünyadan bir bok anlamamış, hayattan zerre kadar ders edinememiş, tecrübenin zerresinden nasibini almamış hödükler var ve sırf yaşlı diye biz bu hödüklere saygı göstermek zorunda değiliz.
Harcanmış hayatlar... boşa geçirilmiş bi' ömür ve mutsuz, yapayalnız toprağa gidecek eskimiş çirkin vücutlar.
Bugün altmış yaşındaki bi' adamın elli beş yaşındaki 'eş'ine, hayat arkadaşına nasıl çirkefleşebildiğini, onuru-gururu-namusu hakkında nasıl ağza alınmayacak kadar çirkin laflar edebildiğine ve ağzından salyalar akıtarak, gözü dönmüş halde nasıl insanlık kalıplarının dışına çıkıp yaratıklaşabildiğine şahit oldum.
Bugün o gözü dönmüş şeref yoksunu mahlukatın nasıl ipe sapa gelmeyen sözcüklerin ardına sığınarak kendini haklı göstermeye çabaladığını gördüm.
Bugün o densizin nasıl ''dünyanın hakimi'' ruh haliyle ukalalaştığını, kendi hastalıklı ruhunu ortaya salıp etrafındaki herkesi hastalaştırmaya çabaladığını gördüm.
Bugün görmeyi istemediğim onlarca şey gördüm.
Beynim ağrıyor, insanlığın geldiği noktaya bakıyorum; koskoca bir HİÇ!
Acıyorum.
Yazıklar olsun.
Gerçekte böyle olmamalı. Bu bi' film sahnesi, yalnızca hasta ruhların izlemekten haz alacağı, gülümseyeceği bir film karesi olmalı.
Olamaz... olmamalı.
Hayat bu denli adi olmamalı. Bu denli yitimli, bu denli yutucu olmamalı.
Aklıma mukayyet olmaya çalışıyorum. Hislerimi anlatmakta kelimelerin ne kadar yetersiz kaldığını, yazamadığımı, içimde kopanların milyonda birini buraya yansıtamadığımı görünce için için kanıyorum. Çığlıklar atıyorum. Ana avrat küfür ediyorum. Yumruklarım havada uçuşuyor.Kızgınlıktan duvarları yumrukluyorum. Ama aslında sessizce bir koltukta oturmuş düşünüyorum.
Düşünmek istemiyorum. Beynim fazla mesaiden iflas edecek durumda.
Şunu iyi anladım ki, yazamıyorum. Bi' dilde var olan tüm kelimeler, deyimler, her şey küçücük bi' kalbin hissettiklerini ve bi' beynin dünyaya açmak istediklerini anlatmakta fakir, yetersiz.
Hiç!
Görsel: Google Images
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.