
Bizim evde hep ‘imalı cümleler kurma’ durumu söz konusu idi.
- Sen otur yerinde, hiç bi' işe elini sürme e mi? Aferin!
- Bi' kerede söyletmeden şunu şunu ve şunu yapsan şaşarım zaten.
- Sen otur hep odanda…hiç insan içine karışma… Çıkıp bi' ''hoşgeldiniz'' desen misafirlere ölürsün çünkü.
- Elalemin çocukları lisedeyken iş güç sahibi oldu, sen üniversite okudun ama iş beğenmiyorsun. Aferin kızım, armudun sapı üzümün çöpü derken işsiz kal.
- Aç aç müziğin sesini, daha da aç! Sokağın öteki ucundan duyamıyorlardır belki!
var ya…
O ''elâlemin çocukları''na kafa atma ihtiyacı hissetmişimdir şiddetle!
Hep mükemmel evlat, sorunsuz-gurur duyulacak örnekler olmuşlardır.
Ve benim, onlarda olmayan bi' kusurum vardır hep.
Hey! Elâlemin herkese örnek olan çocukları: Hepiniz şerefsizsiniz!
Çok mu zordu bir kere olsun olumlu bir şeyler söyleyerek insanın içinde şevk uyandırmak?
Mesela ;
- Kızım müziğin sesi çok yüksek, komşularımız rahatsız olabilir, biraz kıs…
ya da,
- Güzelim, misafirlerin yanında biraz otursan çok mutlu olurum.
veya,
- Kızım bana yardım etsen de şu işi erkenden bitirsek…yoruluyorum.
gibi olumlu cümleler kurmak çok mu zordu?
Hep bi' laf sokma çabası…
Hep bi' beğenmemezlik…
Hep bi' kusur bulma sevdası…
İçime işlemiş, her boka kıçından bakma tavrınız.
Şimdi bakıyorum da, sizin bana laf soka soka iyiden iyiye soğuttuğunuz her şeyi şu an gayet mutlu bi' şekilde, hiç üşenmeden, sızlanmadan yapıyorum.
Yazık, çok yazık oldu. Şimdi mum yakıp arıyoruz geçen yılları ama nafile.
Kalp ağrısı…"Keşke" düşünceleri…
Negatif deneyimlerden pozitif dersler çıkarabilme çabaları.
Çok üzgünüm anne…hem de çok.
Sizin için…
Bu yaşınıza gelip hala doğru bildiklerinizin yanlış olduğunu anlayamadıysanız…
Offf ya.. of!!!
Görsel: Google Images