Sil Baştan / Replay


Yazar: Ken Grimwood
Çeviri: Seçil Ersek
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 1986 / Türkçe İlk Baskı: 2010
Yayınevi: Koridor Yayıncılık

Hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız...

Yukarıdaki cümleyi üç kez , sindirerek okuyun ve şu soruyu sorun kendinize; ne yapardınız?
Bu kitabı okuyuncaya dek bi' kez bile aklıma gelmeyen o kadar çok şey yaparmışım ki, kendime şaştım. "Bak ben bu açıdan/bunun olabileceğini hiç düşünmemiştim!" dediğim çok nokta oldu.
Beklediğimden çok daha ilginç idi. Hele hele ayrıntıları not alıp, tekrarlamalara dikkat edildiğinde...
Çok büyük kayıp Ken Grimwood, keşke daha uzun yıllar yaşayıp daha çok yazabilseymiş.

Arka Kapak Yazısı:
"Ken Grimwood'un sıradışı eseri Sil Baştan, zihninize şu soruyu kazıyor: Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?
43 yaşındaki Jeff Winston bu şansı birkaç kez elde eder. Heyecanını yitirdiği evliliği ile geleceği olmayan işi arasında sıkışıp kalmıştır ve hiç beklenmedik bir anda ölüverir. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Her şey eskisi gibidir... tek bir fark dışında: Jeff geleceği avcunun içi gibi bilmektedir. Futbol ligi final maçlarından at yarışlarına kadar kimin kazanacağını, Wall Street'te köşeyi dönmek için hangi şirketlere yatırım yapmak gerektiğini... Yalnız, bilmediği bir şey vardır: Neden hayatını sil baştan yaşamak zorundadır? Sevdiği her şeyi ve herkesi kazanıp kaybetmeye daha ne kadar devam edecektir?
Birçok dile çevrilen ve listeleri alt üst eden Sil Baştan hayatın karmaşık döngüsünü sorgularken hayal gücünüzü de sonuna kadar zorluyor."

"Ve şimdi reklamlar!" kısmını kestim attım :)

Altını Çizdiğim Cümleler:
"İhtiyacımız olan, ihtiyacımız olan şey... konuşmak, diye düşündü. Birbirimizin gözlerinin içine bakıp şunu söylemek: Yürümüyor. Hiçbir şey, romantizm ya da tutku ya da görkemli planlar. Hepsi boşa çıkıyordu ve suçlanacak hiç kimse yoktu. Bu böyleydi, o kadar.
Fakat, tabii ki bunu asla yapmayacaklardı. Başarısızlığın özü de buydu, daha derin ihtiyaçlarından nadiren konuşmaları ve her zaman aralarında duran o eksiklik hissinin lafını açmamaları."

"Etrafı karanlık ve çığlıklarla çevrilmişti. Bir çift el sağ kolunu kavradı, tırnakları elbisenin kumaşından içeri batıyordu.
Jeff karşısında Cehennem'in bir resmini gördü: Ağlayan çocuklar, etrafta koştururken çığlık çığlığa bağırıp tökezliyor, yüzlerine, ağızlarına, gözlerine saldırıp gagalayan siyah ve kanatlı yaratıklardan kaçamıyorlar...
Sonra mükemmel güzellikteki sarışın bir kadın iki küçük kızı bir arabaya çekiyor ve saldırıdan kurtarıyor. Bir film izlediğini fark etti Jeff, bir Hitchcock filmi, Kuşlar.
Kolundaki baskı sahnenin yoğunluğuyla birlikte azaldı ve kafasını çevirdiğinde mahçupça gülümseyen Judy Gordon'u gördü. Sol tarafında Judy'nin arkadaşı Pamela vardı, genç Martin Bailey'in kolunun koruyucu kıvrımına gömülmüştü.
1963. Her şey yeniden başlamıştı."

"Masumiyet ne kıymetli, diye düşündü; çıldırmış bir dünyanın açabileceği yaralardan bihaber olmanın güzelliği."

"Jeff onun karşısındaki koltuğa yerleşti ve son dokuz yıldır gönüllü olarak yaşadığı sürgünü anlattı: Dünyada yetişen şeylerle olan aşırı yakınlığını, zamandaki sonsuz simetriye olan hayranlığını, tekrar çiçek açmak için solan canlı varlıklar, önceki yılın buruşmuş saplarından tekrar hayata dönen çiçekler ve bitkiler.
Pamela düşünceli düşünceli kafasını salladı, karmakarışık mandalalarından birine konsantre oldu. "Hindu'ları okudun mu?" diye sordu. "Rigveda, Upanishads!" "Sadece Bhagavad Gita'yı. Çok uzun zaman önce." "Sen ve ben, Arujna," diye alıntı yaptı kolaylıkla, "pek çok hayat yaşadık. Ben hepsini hatırlıyorum; Sen hatırlamıyorsun."

"Bildiklerimizi tarihte önemli bir değişiklik yapmak yönünde kullanmamızın imkansız oluşu. Yapabileceklerimizin bir sınırı var; bu sınırların ne olduğunu bilmiyorum ya da nasıl olduklarını ama bence var."

"Bir ay boyunca orada yalnızdım, ölmeyi bekliyordum sadece. Ve kendime söz verdim...karar verdim, o ay boyunca, bir sonraki sefer, bu sefer her şey farklı olacaktı. Dünyada bir etki yaratacak ve bir şeyleri değiştirecektim."

"İster Tanrı de, ister Ruh, ne istersen onu de. Gita'yı biliyorsun: Hatırlayan zihin uyanıktır Ruh'u bilirler. Her şeyden bihaber olanlara göreyse karanlık bir gecedir o: Bihaber olanlar kendi hayatlarında uyanıktır. Onu günışığı sanarlar. Geleceği görenler ise karanlıktır o."

"Birisi - Plato sanırım, bir zamanlar demiş ki, 'Sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değmez.'"
"Doğru. Ama çok yakından incelenmiş bir hayat da intihara değilse bile deliliğe yol açar."
Pamela kendi ayak izleri dışında dokunulmamış olan kara baktı, "Ya da başarısızlığa," dedi sessizce."

"...Blake'ten bir mısra: "Dünyayı bir kum tanesinde görmek," diye mırıldandı, "ve cenneti bir kır çiçeğinde."
Pamela ellerini onunkilee bastırdı ve sözü yumuşakça tamamladı: "Sonsuzluğu avucunda tut," dedi, "ve ebediyeti bir saatte."

Keyifli okumalar :)

Görsel: Google Images

4 yorum:

  1. SES 1-2 iyimisin sesin soluğun çıkmıyor merak ettim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyiyim...
      Sanırım.
      Hâlâ nefes alıyorum, hayattayım.
      Kariyer yapıyorum şekerim, kolay değil!!!!! :)))
      Ahahaha, delirmeden kurtulabilirsem sahalara geri dönücem, az bekle, sabret, dua et, şans dile.
      Merak edenimin olduğunu bilmek moral oldu arkadaşım, çok teşekkür ederim <3

      Sil
  2. şansın bol yolun açık olsun iyi ol da yazmasan da olur:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Aaaaamin!" diyorum, şansım bol olsun diyorum.
      Ama yazayım be arkadaşım.
      Yemişim kariyerini...benimkisi zorla-mecburiyetten yapılan çakma bi' şi :)
      Yarın bi' gün aşık olduğum işi yapma imkânına kavuşunca (yani bi' gün lotodan parayı bulunca) gör sen beni :)
      Hayat sana en çok mutlu yanından tattırsın, iyi geceler/günaydınlar :)

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...