Toprak çeker...


Ege'liyim ben.

Güneş her sabah yüzümü öper, rüzgar saçlarımda gezinirdi...
Çocukluğum, dedemin çiftliğinde yalınayak koşturmakla, bulduğum her ağacın -özellikle zeytin ve erik- dallarına kurulup kitap okumakla geçti.
Elimde tuz dolu bi' çay tabağı ile erik ağacının bi' dalında, bi' yandan tuzu dökmemeye çalışarak dişlerim uyuşasıya dek  erik yemekle geçti, çocukluğum...
Yemiş (incir) ağaçlarında, yapraklara değmemeye çalışarak yemiş toplamakla -ve ne yazık ki her seferinde o kocaman yapraklar değdiği için- kaşınıp durmakla, domates toplarken elimin/ayağımın sarımtırak-yeşile boyanmasıyla geçti.
Taze ceviz yerken ellerimi cevizle kınalamak, vişne ve karadut yerken elimi-ayağımı, dilimi dudağımı kopkoyu kan rengine bulayıp bizimkilere dil çıkarmakla geçti, çocukluğum...
İki farklı iğde ağacımız vardı; biri yumuşacık ve etli, amber rengi iğdemiz, diğeri ise 'un iğdesi' dediğimiz, dışı ince zar gibi, içi bembeyaz ve un gibi tatlı iğde.
Kayısı, zerdali,şeftali, armut, badem, elma...
Sıra sıra üzüm bağları, salkım salkım üzümle dolu asmalar...
Kavun, karpuz sıra sıra toprakta...
Fasulyenin onlarca çeşidi, Ayşe kadın'ı ayrı, çalı'sı ayrı... sonra bezelye ve börülce...
Nane, maydanoz, yeşil soğan, sarımsak, pırasa, tere ve roka...
İnek sütünü köpürte köpürte kaynatmalar, yoğurt, peynir ve kümesten alınan sıcacık yumurtalar...
Zeytinliklerimizden çıkarttığımız yemyeşil zeytinyağları, -bizim deyişimizle- kırması, salamurası, kostiklisi, yuvarlaması, selesi, tuzlaması; çeşit çeşit zeytinler...
Kızgın güneşin altında, tepsilerde hazırlanan domates ve biber salçaları...ve o tepsilerin üzerine toz/karınca kaçmasın diye özenle serilen bembeyaz tülbentler...
Güneşte kuruyan, arada rüzgar estikçe birbirine çan gibi vuran iplere dizili patlıcanlar, biberler, domatesler, bamyalar, fasulyeler arasında geçti, çocukluğum...
Çayın rengi bile başkaydı sanki o zamanlar.
Akşamüstleri, gün batımına yakın, tazecik yemyeşil nohut demetleri toplanır, altına ve üstüne çalı-çırpı koyulup ateşlenir, çalılar yandıkça arasında yarı pişen mis gibi nohutların kokusu burnumuza gelir, ateş söndüğünde geri kalanlar karıştırılarak aralara düşen közlerin de sönmesi sağlanır ve bizim 'çötüre' dediğimiz bu taze nohut ziyafeti elle, tek tek toprak üstünden toplanarak yenilir...
Bahçeden kendi ellerimle topladığım patlıcan, biber, domates, kabak, patatesle kızartılır, üzerine domates sosu dökülür, yanında süzme yoğurt, taş fırınımızda anneannemin pişirdiği mis gibi ev ekmeği ve pidelerle, bol yeşil soğanlı ve sirkeli salatalarla afiyetle yenir.
Bazen, köze yatırılan patlıcanlar soyulur, tazecik sarımsak ve biber-domates doğranıp o patlıcanlarla birlikte ezilir, üzerine çiğ zeytinyağı gezdirilir; al sana gömme.
Biraz büyüyen/kartlaşan bamyalar toplanıp tavaya sıralanır, zeytinyağıyla hafifçe kızartılır, üzerine domatesler dilim dilim sıralanır ve tavanın ağzı kapatılır; al sana bamya tava.
Arada yaz yağmuru başlar, herkes sözleşmişcesine ayrı köşeye koşar, güneş altına kurumaya bırakılan ne varsa alelacele toplanılır, sonra herkes birer kahraman edasıyla çay bardakları elinde yağmuru seyreder...
Yağmurun toprağa değdiğinde ortaya çıkan o mis gibi koku ciğerlere çekilir.
Babam 'Ver Allah'ım ver!' der, hele bi' de gök gürlerse bu sözden sonra; yüzlerde kocaman gülümsemeler...
Çiftliğe yürüme mesafesindeki 'tepe' de bulunan yüzlerce Antep fıstığı ağacına günlük sefere çıkılır, kilolarca Antep fıstığı toplanır, akşamına o fıstıklar yenirken, o tepe hakkında anlatılan tüyler ürpertici hikayeler dinlenilir...
Gece oldu mu yıldızlar ışıl ışıl gökyüzüne serilir...
Ay, o tepenin ardından önce turuncuya boyanmış ve kocaman doğar, yavaş yavaş yükselir ve geceyi aydınlatırken her yeri onlarca gölge oyununa boğar.
Cırcır böceklerinin durmak bilmez sesleri sabaha dek ninni gibi kulaklara çalınır durur.
Kocaman günebakanlar ellerde, tazecik çiğdem yemeler...
Koçanından çıkarılmış darılar -bazıları mısır der- haşlanmaya başlanmış...
Akşamüstü elimde bi' minnak dal parçası, hoplaya zıplaya gezindiğim zamanlar yol kenarından topladığım yaban böğürtlenleri...
Bu yaşa geldim; unutamadım, özlemimi dindiremedim, vazgeçemedim.
Gözümü kapadığım an yine yalınayak yürüyorum o topraklarda...
Yine alabildiğince özgür, yine olabildiğince mutlu.

Babamın dediği gibi: 'Toprak çeker'.
Ege'liyim ben.

Görsel: Deviantart.com / Inside My Defences by *Glain07

35 yorum:

  1. Ben de egeliyim..
    Kendim yemis icmis, gelmis görmüs kadar oldum..
    Balcanlari, siyirmalari, dometleri, sovanlari...
    Hele o yazin sonu gelen ilk mis gibi yagmur ve cayin kokusu..bilen bilir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın; bilen bilir Nar çiçeği,o yağmurun sesine karışan çay kaşığı seslerinin ve toprak kokusunun neler hissettirdiğini...
      Hemşehrim benim.

      Sil
  2. "Babam 'Ver Allah'ım ver!' der, hele bir de gök gürlerse bu sözden sonra; yüzlerde kocaman gülümseme..." kısmında gözyaşlarımı tutamadım.
    Yahu alt tarafı 7 sene yaşadım Muğla'da ve şimdi oturduğum yer de Çanakkale. Ama yine de bahçeli evden apartmana geçmek, köyden şehre taşınmak inanılmaz bir özlem yaratmış bende(taşınalı 3 ay oldu).
    Ne güzel yazmışsın be Sittirella, blogunu seviyorum ama bu yazı içindekilerin en iyisi olmuş bence, tebrikler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne desem bilemedim :/
      'Alt tarafı' demişsin...7 sene az mı Sevi?
      Belki görmediğin başka yazılarım olmuştur, üst kısımdan 'ANILARIM' kısmına bi' bakıver boş zamanın olduğunda.
      Sevgilerimle.

      Sil
  3. Bir daha okudum bir daha ağladım, oh, ağlamaya doyamadım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben burada ağlıyorum, sen orada demek ki... :/

      Sil
    2. Kıyamam ama, sen ağlama tamam mı, ben senin yerine de ağlarım :)

      Sil
    3. Yazmıyorum, yazmıyorum, iki satır yazayım deyince de oturup yazdığıma ağlıyorum :/
      Yok, büyümem ben Sevi.
      Keşke ağlayınca birileri sırf susayım diye pat diye çocukluğumu bana geri verse.
      Peffff :/

      Sil
    4. Ne yapalım, her yaşta ayrı güzellikler veriyor bize Tanrı. Mesela o zamanlar da turuncu bir düdüğün yoktu. Şimdi çocukluğunu vereceğiz deseler, bu kez de o düdükle sevdiceğinden ayrılacağına üzülmez misin? Ne yapalım, her zaman elimizde olanın kıymetini bilmek lazım. Farkındayım ahkam kesiyorum ama aslında kızım sana söylüyorum, gönlüm sen anla durumu...

      Sil
  4. dilerim o üzümlerine ,fasulyelerine kavuşursun bir gün..toprak çeksin ve artık gel..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin! Zoi'm :)
      Sen kazanına düştün tabisi de, söylemesi kolay :)))

      Sil
  5. Sevi ve Sitirella ikinizi de seviyom lan :) Ne tatlısınız (bu arada Sevi'nin annesiyle teyzesine de bayılıyorum, aile boyu yani) Ellam Egeli olmasam da benim çocukluğun tatilleri de benzer ortamlarda geçti. Baba tarafından dedemin ve annemin teyzesinin şahane bahçeleri vardı Niğde'de, ah ah ah biri tarla oldu birinde ot yerine apartman büyüyor şimdi. Ama nohut ütme dedin ya, canımı aldın işte. Serin yaz gecesi, dut ağacının altı ve ütülmüş nohutların mis kokusu. Boşuna dememiş Edip Cansever: "Gökyüzü gibi birşey bu çocukluk/Hiçbir yere gitmiyor"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel söylemiş hem de...
      O nohutlar Leylak'ım...kokusu hala burnumda.
      En güzel demlerini biz yaşıyoruz bu dünyanın. Bizden önceki nesiller imkanlar açısından az bahtsız geliyor bana, bizden sonrası ise teknolojinin getirdikleriyle kirlenmiş olacak.
      Üffff, sıkmayayım hadi.
      Sevi'nin annesiyle teyzesini tanımıyorum :)
      Sen 'süferler' diyorsan eminim öyledirler :)
      Öperim.

      Sil
    2. Nerden tanıyacan zaten, onlar benim gerçek hayattan arkadaşlarım :)
      Bir de mısır ütme geldi aklıma ve tetirli taze cevizler, koruk terletme, piffff:(

      Sil
    3. Gelirim, tanışırız!
      Allallaaaa :))) Sanki çok zor! :)
      Koruk suyu...koruk suyuyla yapılan salatalar :)
      Erik hoşafları...közde patatesler.
      Bugün bi'yerlerim şişmezse iyidir Leylak'ım :)))

      Sil
    4. Biz de seni seviyoz, sen de çok tatlısın kii :) Bi de yazıların sonuna iki mısra ekleyiveriyorsun, işte Leylak Ablam diyorum...

      Sil
    5. Yaa hakketten sen bi gelsen...

      Sil
    6. Evet, biz de seni seviyoz nan Leylak! :)))
      Gelmeyi istiyorum da Sevi, İstanbul-Zonguldak,Manisa, İzmir,Antalya yapmam gerekiyor.
      Her şehirde -en az bi' gün- birlikte geçirmek istediğim en az 3'er arkadaşım var.
      Ailem hariç :/
      Ve tüm bu ziyaretlerin toplamı 10 günü geçmemeli.
      Nasıl olcek şimdi bu? :)
      Havuz problemlerinin çözümü bile bundan kolaydır.

      Sil
    7. Cevap versiyon-1: Sen de haklısın bacım...
      Cevap versiyon-2: Muhtemelen İstanbul aktarmalı uçacaksın, gidiş dönüşte birer gün İstanbul, arada bir hafta ailenin yanı olarak düşün. Gelebilenler senin yanına gelecek, gelemeyenlerle/görüşemediklerinle aranızda kırılmaca darılmaca olmayacak. Öyle herkese ayrı bir gün de olmuyor, biraz konsantre görüşmelerle idare edilecek. Hiç yoktan iyidir...
      Cevap versiyon-3: Allah gönlüne göre versin. Sen yine istemekten vazgeçme. Belki saatine denk gelir de verir. Şöyle helalinden 1,5-2 aylık bir ücretli izin koparırsın, güle oynaya gezer hasret giderirsin memleketinle... Hatta kafanda resmet bunu, patronun sana böyle bir izin verdiğini gözünün önüne getir, sesini duy, sonra kendini çantanı toplarken, uçakta gelirken gör, toprağa adım attığın anı gör. Gülme, ciddiyim, olumlama yap, işe yarayacak! :) ...
      Seç, beğen, al Ellacık... Öpüyorum, çok çok sevgiler...

      Sil
    8. Cevap versiyon 2'yi beğendim.
      Hadi bakalım, başlıyorum :)))
      Teşekkürler Sevi! :)

      Sil
    9. Holleyyy! Canımsın :))))

      Sil
  6. ah canım bu kadar mı? özledin diye diye okudum,göz yaşlarımla...Bereketli topraklar üzerinde büyümüşsün,kolay mı? unutmak oraları...Bir gün elbet,elbet bir gün dönersin topraklarına.
    öptüm çok çokkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar özledim Lale ablacım :(
      Keşke dönebilsem çocukluğuma da tekrar yaşasam her anını doya doya.
      O toprakları özledim :(
      Hatırladıkça içim yanıyor resmen.
      Dilerim o topraklar olmasa da, yine kendime ait, mis gibi 'olgunluk' anıları yaratabileceğim topraklarım olur.
      Ben de öptüm çok, pek çok hem de.

      Sil
  7. Neyse ki Egeliyim. Yoksa bu yazını okurken "çat! " diye çatlardım hasetimden :)
    Ella'm ,selvi Boylum,ben yılbaşı kartını almadım ki :( Bir daha mı yollasan :D
    Cancağızım biz Mavişehirdeki evi kapatıp köye yerleşiyoruz,çiçekli böcekli kedili köpekli yaşamı dört mevsime 12 aya taşıyoruz yani.
    Hımm kitapları alam önerini değerlendireyim bakayım ama bir şartım var;kendin gelip almalısın bu yaz ,hem tek tek seçmen biraz uzun sürebilir yani benden söylemesi :D

    öPTÜM SENİ !

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haydaaaaa :/
      Kaybolmayan posta istiyoruz!
      Nasıl çalışıyor orada posta sistemi? Anlamadım arkadaş! :(
      Geri de dönmedi yolladığım kart :( Ulaşmamış olsa dönerdi.
      Judy Abbott'un kartı döndü mesela, tekrar gönderdim.
      Onlarca kart yolladım, an itibariyle 3 kişiye ulaşmadı.
      Begonvil'e de ulaşmadıysa 4 olacak.
      Oysa, Leylak Dalı'm da Antalya'da yaşıyor...onun kartı ulaştı mesela.
      İzmir'e Nihan'ıma da gönderdim, onun kartı da ulaştı :(
      Anlamıyorum ki neye göre adrese ulaştırıp neye göre kayboluyor? Aynı gün, aynı anda, aynı yöntemle, aynı posta şubesinden gönderdim bi' de :(
      Üzüldüm şimdi...
      Bi' daha göndertirim, inat değil mi? :)))
      Kararınızın sizi mutlu etmesini dilerim colette'cim, kızlar pek mutlu olacaklar bu karara, ona eminim :)
      Kitap meselesini geldiğimde uzuuuuuun uzun konuşuruz, bi' günde bitiremezsem seçmeyi, bi'gün fazla kalıveririm artık ;)
      Kocaman öptüm seni :)
      Bissürü :)

      Sil
  8. bir yazıda kendini bulmak böyle bişeydi heralde bizim komşumuzmuydu hissine kapıldım..Egeli olduğum için hep şükrediyorum allaha yemiş:) ağaçlarının tepesinde geçirdiğim o inanılmaz çocukluk için toprakta çıplak ayakla koşabildiğim için..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Komşuymuşuz da farkında değilmişiz meğersem :)))
      Yemiş, darı, günebakan! :)
      Ege'li olduğum için çok mutluyum.
      Çıplak ayakla o topraklarda yürüyüp koşabildiğim, meyveyi dalından koparıp yiyebildiğim, geceleri gözlerimi gökyüzüne dikip yıldızları izlerken hayallere dalıp gittiğim; güneşin çocuğu olabildiğim için...

      Sil
  9. Valla ben zeytini kahvaltı sofrasından başka hiç bir yerde görmedim. İstanbul dışına da çıkarmadılar beni :) Ne güzel yazmışsın abla. Özendim. Ama olsun. Ben de gittim egeli bi adam buldum kendime :D Ucundan egeli sayılıyorum artık :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ucundan değil, ciddi Ege'li yapıcaz biz seni, sen az bekle hele :)))
      Sana o hayatı bir hafta tattırayım ben, 'bu hayatsa benim yaşadığım ne? benim yaşadığım hayatsa bu ne?' diyeceksin :)

      Sil
  10. Ben de Ege'li olmak istiyorum. Ella'm, sadece Ege'ye tatile gitmek yetmez değil mi? Benim tüm çocukluğum İstanbul'da geçti, otuzyedimi bitirmek üzere olduğum düşünülürse benim çocukluğumun üzerinden de bayaaa vakit geçmiş hani. Şu nohut olayı beni kıskandırdı, hiç duymamıştım bunu. Bir bamyasever olarak, Allah'tan hâlâ bamyatava yapma şansım var:)))
    Demem o ki, dediğin kadar olmasa da, Küçükyalı'da bile bahçeli bir evin içinde otururduk biz, o bahçede bir dolu meyve ağacı vardı, bahçesine sebzeler ekilir, domatesler, biberler oradan toplanırdı.
    Biraz ilerde, şimdi sahilyolu dediğimiz yer daha doldurulmamıştı. Deniz, kendi nerde bitmez istiyorsa oraya atmıştı kıyısını. O denizin hemen kenarında Hasan Amca'nın tarlası vardı. Yeni topladığı domatesleri, kocaman su varilinin içine daldırır, yiyin bişicik olmaz derdi.
    Şimdi oğluma anlatsam bunları, fantastik bir roman olur anlattıklarım.
    Harry Potter'ın devamı yaniii:))))
    Bu arada velet, Harry Potter'ı bir kadının yazabileceğine inanmıyor:) Canına okudum:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzeldi o günler değil mi Özlem'cim? :)
      O domateslerin kokusu bile başka, rengi 'kırmızı'.
      Keşke milyonlarca param olsa, alsam bi' on dönüm tarla, sıralasam kenarlarına üç beş tane şirin ev, desem senin gibi arkadaşlara; gelin, kendimiz ekicez, kendimiz yiyicez :)
      Ağaç gölgelerine kurulu masalarda çaylar, kahveler, uzuuun uzun kitap okuma seansları :)
      Hele bi' dedeniz yakın olursa; mis gibi kokusu/dalgaların sesi...
      Keşke hayallerim gerçek olsa :/
      O zibidiye söyle, yok yakınken aklını başına alsın :)
      İyi etmişsin! :)))
      Sevgilerimle.

      Sil
  11. bu egelileri cenette manzarasız oda versinler diye eylem yapacam demiştim dimi:)Çocukken bizim buralarda güzeldi bahçelerimiz,koşup oynadığımız boş tarlalarımız vardı.Şimdi müteahhit eliyle anasınını bellediler memelektin kar yağmur bile yağmıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cennette manzarasız oda :)))
      İyimiş :P
      'anasınını bellediler memelektin' daha da iyimiş :)))

      Sil
  12. hem de nasil cekiyor o toprak... Ah izmirim ah egem ah guzel denizli memleketim benim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çekiyor Gülçin'cim, çekiyor...
      Güzel Ege'm; güneşine, toprağına, denizine kurban olduğum memleketim :/

      Sil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...