Ye, Dua Et, Sev / Eat, Pray, Love



Yazar: Elizabeth Gilbert
Çeviri: Gamze Bulut /Zeynep Kumruoğlu
Orijinal dili: İngilizce
Basım yılı: 2006
Yayınevi: Pegasus Yayınları

''Yaptığın her şeyden mutluluk duyman dileğimle ^^
Ocak' 12 / eflatunkedi''

Elizabeth Gilbert'ın Ye, Dua Et, Sev Kitabına Övgüler

''Okumaya değer, eğlenceli... O ve sevgilis Bali'de gün batımına doğru yelken açtığında, Gilbert beni kendine hayran bıraktı. Liz, ruhsal yaralarını ve pop-kültürü dünyasındaki inanç arayışını gözler önüne seren çok cesur bir kadın.''
The Washington Post

''Gilbert'in coşkunluğu ve kendisiyle dalga geçmesi olayların gidişatına neşe katıyor: İlk kez Tanrı'yla konuşma girişiminde bulunduğu anı hatırlayarak şöyle diyor: Kendimi 'Her zaman işlerinizin büyük bir hayranı oldum' demekten alıkoymak için yapabileceğim tek şey buydu.''
The New Yorker

''Gilbert'ın romanı en içgörülü ve en neşeli arkadaşınızın karşılaştığı şifacıları, eski bağımlıları ve (evet!) kibar, yakışıklı erkekleri anlattığı bir günlük gibi.''
Glamour

''İlgi çekici, zekice ve çok eğlenceli bir anı romanı... Hindistan'da geçirdiği zaman üzerine anlattıkları güzel, dürüst ve paçuli kokulu belirsizliklerden muaf.''
Time

''Bir arkadaş -ve bir yazar- Gilbert saf bir güven duygusuna sahip, cömert, sevecen ve dokunaklı biri.''
The Boston Globe

''Gilbert'ın dili geveze ve derin, kendinden emin ve kendisiyle alay eder nitelikte... İşte bu, romanını ilgi çekici ve etkileyici kılıyor.''
San Francisco Chronicles

''Emin olun, bu eğlenceli Ye,Dua Et, Sev -sonsuz yeteneğe sahip Elizabeth Gilbert tarafından yazılan otuzlu yaşların anı romanı- sadece kadınlar için değil, beyler.''
GQ

''Canlılık, neşe ve içgörüyle anlatılan, ilgi  ve anlamlı bir yolculuk. Gilbert'tan önce de bu tür anı romanları yazıldı, fakat çok azı bundan daha başarılıydı... O karşı konulmaz bir insan mıknatısı, müptela bir keşifçi, muhteşem bir hikayeci ve esprili.''
Seattle Post Intelligencer

''Mutlaka okunmalı. Carry Bradshaw'un haftalık köşe yazısını, sevgili New York'unu ve üç arkadaşını bırakıp dünyayı gezdiğini düşünün.''
Elle

''Bu sürükleyici, cezbedici gezi romanında, gazeteci Liz Gilbert bir yıllığına İtalya, Hindistan ve Endonezya'yı kapsayan bir yolculuğa çıkıyor... Şanslıyız ki öğrendiği şeyler tamamıyla aktarılabilir.''
Marie Claire

''Kitapta boşa harcayacağınız tek bir an bile yok, çünkü Gilbert, korkusuz, eğlencel, keyifli, atılgan ve zeki. Gilbert'ın duygusal ve cüretkar yolculuğu, eğlenceli olduğu kadar, aydınlatıcı da.''
Booklist

''Gikbert'ın anlatımdaki ustalığı tartışılmaz... Eğlenceli, kendini alaya alan, oldukça zeki... Gilbert samimi bir arayışçı ve gözüpek bir spritüelcidir, onun bu başarısını alkışlamamak imkansız.''
Salon.com

''Spiritüel bir yolculuğun samimi hikayesi. Fakat aynı zamanda, sempatik karakterler ve mizahi öğelerle yüklü hızlı bir seyahatname... Bu derin kişisel hikaye eğlenceli ve ilham verici. Gülecek, ağlayacak ve kalbinizi daha da açarak seveceksiniz.''
Rocky Mountain News

''Hızlı tempoda ilerleyen bir spritüel anı. Aynı zamanda şahane metaforlar, muhteşem mini-karakter portreleri, ilahi deneyimler, samimice ruh-arayışı, bol miktarda enfes karbonhidrat, yakışıklı erkekler ve hatta Büyükanne'nin evine giderken yanınızda götürebileceğiniz  bazı şeylerle yüklü... Gilbert, bir kahramanın yolculuğunda samimi, eğlenceli ve sevecen bir hacı.''
The Oregonian (Portland)

''Birçok okuyucu Elizabeth Gilbert'ın Ye, Dua Et, Sev kitabını bir solukta okuduklarında, sıradan görünenin altındaki derinliği hissedecek ve buna gıpta edeceklerdir.''
St Louis Post-Dispatch

''Konuşkan ve komplocu bir tarzı olan Gilbert, tarih, alıntılar ve izlenimleriyle birlikte çarpıcı durumunu detaylı bir şekilde anlatıyor.''
Publishers Weekly

''Elizabeth Gilbert, sadece dürüstlük, kendini ifşa etme ve ustalıkla yazmakla gelebilecek bir mizah, anlayış ve cezbedicilikle bizi hac yolculuğuna çekiyor.''
Jack Kornfield

''Bir yazarın bütün hayatını paketleyip yola düştüğü buna benzer bir macerayı hiç okumamıştım.''
Alan Richman

''Elizabeth Gilbert'ta, gezdiği büyülü yerlerde size rehberlik etmesini istemeniz için her şey var: O, bilge, neşeli, insancıl, komik, ruhani, yürek parçalayıcı ve tanrısal, üstelik gerçekten önemli olan şeylere dikkat etmesini biliyor.''
Anne Lamott

''Bu olağanüstü kitabı çok sevdim.''
Hillary Clinton

''Bugünlerde sokaktaki kadınların neredeyse hepsinin elinde Ye, Dua Et, Sev'i görüyorum. Elizabeth'i programıma çıkarmak için oldukça sabırsızlanmıştım.''
Oprah Winfrey

Arka Kapak Yazısı:
''Saat sabahın üçüdür ve Elizabeth Gilbert banyonun taşları üzerinde hıçkırarak ağlamaktadır. O, otuzlu yaşlarındadır ve bir kocası, bir evi vardır. Kocasıyla bebek sahibi olmaya çalışmaktadırlar ve o bunu istemediğinin farkına varır. Acı verici bir boşanma süreci ve hemen sonrasında tutkulu bir aşk yaşar. İçindeki boşluğu doldurmanın peşine düştüğü bir yolculuğa çıkarak haz, dinsel inanç ve dengenin arayışına girer. Roma'da yakışıklı bir İtalyan'dan İtalyanca öğrenecek, on beş kilo alacaktır; Hindistan'da ruhunu aydınlatacak ve kendini Tanrı'ya adayacaktır ve Endonezya'nın Bali Adası'nda dişleri olmayan bir şifacıdan huzurun yeni bir tanımını öğrenecektir. Mutluluk yavaş yavaş onu sarmalamaktadır.''

''Gilbert gibi ilgi çekici bir tarza sahip yazar kolay bulunmuyor. Onun zekice kurgulanmış ifadeleri sizi kendisine çekiyor, mizahi anlatımı ve konuşma dili yazım tarzıyla sizi yakalıyor.''
New York Times

''Çöküntüler ve yeni başlangıçlar yapanlar için bu kitap 'hepsini içeren' bir yapıya sahip. Ve bütün bunlar hiç de karmaşık olmayan bir tarzda kaleme alınmış.''
Easy Living

''Kitabı çok sevdim ve kadın kahramanın yazarak tüm yaralarını  sarma isteğini nalayabiliyorum.''
Meg Ryan

''Bu büyüleyici kitabı okumayı henüz bitirdim. Göründüğü gibi hafif değil. İnanılmaz bir derinliğe sahip ve mükemmel bağlantılar kuruyor.''
Minnie Driver


Altını çizdiğim cümleler:
''Bir bebek sahibi olmak yüzüne bir dövme yaptırmaya benziyor. Yapmadan önce bunu gerçekten yapmak isteyip istemediğinden emin olmalısın.''


''Yolculuğa olan aşkımda, diğer aşklarımda olmadığım kadar sadık ve sabitim. Yolculuğa karşı, tıpkı yeni anne olmuş, mutlu birinin, başa çıkılması imkansız, sancılı, yerinde duramayan bebeğine hissettiklerini hissediyorum; tek farkla: Başıma ne getireceğini umursamıyorum. Çünkü ben buna tapıyorum. Çünkü bu bana ait. Çünkü bu tam bana benziyor. İsterse her yerime kusabilir, umrumda değil.''


''Freud'un bu tür ruhani avuntular hakkında ne söyleyeceğini de biliyorum tabii ki; mantıksız olduklarını... ''Güven hak etmiyorlar. Deneyimler gösteriyor ki dünya bir çocuk yuvası değil.'' Katılıyorum, dünya bir çocuk yuvası değil. Fakat bu dünyanın son derece zorlu olduğu gerçeği, neden bazen huzur bulabilmek için daha büyük bir otoriteye başvurarak onun yargı alanından çıkmanız gerektiğini açıklıyor."


" Virginia Woolf şöyle yazmış: ''Bir kadının yaşantısının geniş kıtalarına, bir kılıcın gölgesi düşer.'' Bu kılıcın bir tarafında, 'hepsi doğru' olan töre, gelenek ve düzen yer almaktadır. Fakat kılıcın diğer tarafında, eğer onu geçecek ve töreye uymayan bir yaşam seçecek kadar çılgınsanız, 'her şey karmaşadan ibarettir. Hiçbir şey sıradan bir yol izlemez.' Onun argümanı, o kılıcın gölgesini geçmenin, bir kadına çok daha ilginç bir varoluş sunabileceğini, ama bunun aynı zamanda daha tehlikeli olacağına bahse girebileceğinizdir.''


''Ya da belki deSicilya'ya sadece Goethe'nin söyledikleri için gitmek istiyorumdur: Sicilya'yı görmeden, kişi İtalya'nın neye benzediğine dair net bir fikre sahip olamaz.''


''Burayı hemen seviyorum. Siraküza'da, ayaklarımın altında tam üç bin yıllık bir tarih yatıyor. Burası Roma'nın Dallas gibi görünmesine sebep olacak kadar eski  bir uygarlığın mekanı. Efsaneye göre Dadalus, Girit'ten buraya uçmuş ve Herkül bir zamanlar uyurmuş.Siraküza, Tukididis'in 'Atina'nın kendisinden hiç de aşağı kalmayan bir şehir' olarak tanımladığı bir Yunan kolonisiymiş. Siraküza, Antik Yunan ve Antik Roma arasındaki bağ. Antikitenin pek çok iyi oyun yazarı ve bilim adamı burada yaşamış. Platon buranın 'ilahi bir kader aracılığıyla' belki kanun koyucuların filozof ve filozofların da birer kanun koyucu olabileceği ütopik deney için ideal bir yer olduğunu düşünmüş.Tarihçiler, retoriğin ve aynı zamanda olay örgüsü kavramının -ve bu sadece ufak bir şey- Siraküza'da oluşturulduğunu söylerler.''


''Kuralları ne olursa olsun, hiçbir kent, -diye yazmış Platon- yurttaşları ziyafet vermek, içmek ve kendilerini aşkın içinde bitkin düşürmekten başka  bir şey yapmadığında barış içinde yaşayamaz.''


''Benim hayatımdaki trajediler, hep kişisel ve büyük ölçüde tarafımdan yaratılmış şeyler oldu: destansı bir eziyet değil. Ben bir boşanma ve bir depresyon geçirdim, bir kaç yüzyıllık ölüm saçan bir tiranlık değil. Bir kimlik bunalımına girdim, ama bunu çözmeye çalışacak kaynaklarım vardı (maddi, sanatsal ve duygusal). Yine de, nesiller boyunca Sicilyalılara haysiyetlerini korumalarında yardımcı olmuş olan ve bana da benimkini iyileştirmemde yardım eden aynı şeyi söyleyeceğim; kısaca, hazzın takdiri, kişinin haysiyetini korumak için bir dayanak noktası olabilir.''


''Sorun şu ki, yeni bir tavuğu sürüyle tanıştırırken çok dikkatli olmalısınız. Eski tavuklarla birlikte öylece içeriye atamazsınız, yoksa onu bir istilacı olarak görürler. Bunun yerine yapmanız gereken, gecenin bir yarısı diğerleri uyurken yeni kuşu tavuk kümesinin içine yerleştirmektir. Onu sürünün yanında bir tüneğe koymak ve parmak uçlarınızda oradan sıvışmak. Sabah tavuklar uyandıklarında, sadece, 'Geldiğini görmediğime göre, hep buradaydı herhalde,' diye düşünerek yeni gelenin farkına varmazlar.''


''Yoga, Sanskritçeye 'birlik' olarak çevrilebilir. Temelde 'boyunduruğa girmek', yani bir göreve tıpkı bir öküzün disipliniyle bağlanmak anlamına gelen yuj kelimesinden gelir.''


''İnanç sıçraması, olarak nitelendirilen şeyin bir sebebi var, çünkü herhangi bir ilahilik fikrine razı olma kararı mantıklı olandan bilinmez olana doğru yapılan güçlü bir sıçrayıştır ve bütün dinlerin tutkulu bilginlerinin sizi yığınla kitapla oturtup, size metinler aracılığıyla imanın mantıklı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor olmaları umurumda bile değil, mantıklı değildir. Eğer iman mantıklı olsaydı, tanımına göre o iman olmazdı. İman göremediğiniz veya kanıtlayamadığınız veya dokunamadığınız şeylere duyulan inançtır. İman yüzünü karanlığa doğru çevirip tam sürat ilerlemektir.''


''Suçluluk yalnızca kendi egonun sana ahlaksal ilerleme kaydettiğini düşündürerek seni yanıltma biçimidir.''


''Evrenin kocaman dönen bir makine olduğunu düşün, dedi. Bunun çekirdeğine -tekerleğin tam merkezine- yakın durmayı istiyorsun, bütün o çılgınca fırıl fırıl dönüşün gerçekleştiği yer olan ve yıpranıp delirebileceğin kenar kısımlarına değil. Dinginliğin merkezi... kalbindir. Tanrı'nın senin içinde yaşadığı yer orasıdır. Bu yüzden, yanıtları dünyada aramayı bırak. Yalnızca bu merkeze doğru ilerlemeye devam et, her zaman huzuru bulacaksın.''


''Bali'de nüfusun çoğunluğunun ister kız ister erkek olsun, çocuklarına verdiği yalnızca dört isim var. Bu isimler Wayan (Vayen okunur), Made (mahDEY), Nyoman ve Ketut. Tercüme ederse bu isimler basitçe Birinci, İkinci, Üçüncü ve Dördüncü anlamına gelir ve doğum sırasını gösterirler. Eğer beşinci Çocuğa sahip olursanız, yeniden isim döngüsünün en başına dönersiniz. Böylece beşinci çocuk aslında, ''Wayan Üssü İki'' gibi bir şey olarak tanınır. Bu böyle devam eder. Eğer ikizleriniz varsa onları doğum sıralarına göre isimlendirirsiniz. Bali'de temel olarak yalnızca dört isim olduğu için (elit sınıftakilerin başka isim seçenekleri vardır) iki Wayan'nın birbiriyle evlenmesi oldukça mümkündür (aslında çok yaygındır). Ve doğan ilk çocuklarının adı da tabii ki Wayan olacaktır.''


''Bali'de doğduğunuz gün, doğduğunuz yıldan daha önemli. Bu bu yüzden Ketut bile kaç yaşında olduğunu bilmiyor. Bana Perşembe günü doğan çocukların yöneticisinin Yok Edici Şiva olduğunu ve bu günü yöneten iki hayvan ruhunun da aslan ve kaplan olduğunu söyledi. Perşembe günü doğan çocukların resmi ağacı banyan. Resmi kuş tavus kuşu. Perşembe günü doğan biri her zaman önce konuşur, başkalarının sözünü keser, biraz öfkeli olabilir, yakışıklı olmaya eğilimlidir (Ketut'un deyimiyle çapkındır), ama düzgün bir genel karakterin yanı sıra harika bir hafızası ve diğer insanlara yardım etme tutkusu vardır.''


''Başka dinden biriyle tanışırsan, o da seninle Tanrı konusunda konuşmak isterse diye bir fikrim var. Fikrim şu: Bu adam Tanrı hakkında ne derse dinle. Onunla Tanrı hakkında sakın tartışma. Söylenebilecek en iyi şey: 'Sana katılıyorum.' Sonra eve git, istediğin gibi dua et. İnsanların din konusunda barış içinde olması için benim fikrim bu.''

Keyifli okumalar :)
(08.04.2012)

17 yorum:

  1. Romanı okumadım ama filmini severek izledim. Julia Roberts ve ağlamış suratlı Javier Bardem hoştular..

    İnsan olarak kendi mutsuzluklarımızı ürettiğimizin farkına varmamızı sağlayan bir film. Rutin işler,toplumsal kurumlar, kentsel yaşam çözümden çok dert üretiyor. Herkes bir kaçış arayışı içinde. Masallara(ya da masalsı öykülere) hepimiz ihtiyaç duyuyoruz. Ve sanat, kaçış hikayeleri üretmek için ideal araç.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı okumadan filmi izlememeyi tercih ettim :)
      Blog arkadaşım eflatunkedi gönderdi bu kitabı bana, sağolsun, bir solukta okudum desem yeridir.
      Doğru, mutsuzluklarımızı kendimiz yaratıyoruz.
      Adına hayat dediğimiz keşkemeş bize hep dert getiriyor.
      Kesinlikle haklısın, masallara hepimizin ihtiyacı var ve kitaplar mükemmel kaçış fırsatı sağlıyorlar :)
      Sevgilerimle.

      Sil
  2. Ellacım ya kitap beni biraz baymıştı ama film süperdi...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen bunu yaşamıyor muyuz Lale Ablacım?
      Mesela ben, Hobbit ile başlayıp Yüzüklerin Efendisi serisini okurken resmen baygınlık geçirmiştim :)
      Ama film, muhteşemdi.
      Bazen, filmler kitapta yazarın eksik çizdiği tabloları tamamlıyor.
      İlk fırsatta filmini de izleyeceğim.
      Her ne kadar Bardem sevmesem de :)

      Sil
    2. neyse Badem BALİ bölümünde... Manzaralara daha çok bakarsın, ben filmi izledikten sonra Bali'ye yerleşecem diye tututrmuştum.

      Sil
    3. Biliyorum Bali bölümünde olduğunu :)
      Manitası ne de olsa :)
      Ben de, nereyi güzel bulsam ''burda ne güzel ömür geçer beeee'' moduna geçip başlıyorum Google resimlerinden aramaya :)
      Akıl-fikir diliyorum bizlere :)

      Sil
  3. Ben ilk duyduğumda kitabın ismini çok sevmiştim. Eşime kitabın adını yazdım msn den, filmi var izleyelim dedi.. Arşivimizde var izlenmeyi bekliyor. Yarın pazar belki bu gece izlerim. Fikirlerimi yazarım. olmazmı ? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmaz mı? :)
      Bekliyorum görüşlerini, keyifli seyirler :)

      Sil
    2. Cumartesi malesef izleyemedim ama izliiciğim :)

      Sil
  4. Bende bir mimin var. Umarım seversin:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hemen baktım-çok sevdim :)
      Bugün yazmaya başlayacağım :)
      Teşekkürler!

      Sil
  5. Ben de kitabı okuyup en çok İtalya'da gezilen günlerde keyif alanlardanım.
    Geçen gün, kitabın ikincisini D&R'ın 9.90 lık kampanyalı kitaplarından satın aldım.
    Ye, Dua Et, Evlen'i okumaya başlıyorum ;)

    Sevgiler,
    Benden Geçen Hikayeler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haydaaaa!
      Bunun da suyunu çıkarmışlar demek ki...
      Zaten hep böyle değil midir?
      Bir şey tuttu mu, para yaptı mı tadında bırakmazlar :/

      Sil
  6. ilk altını çizdiğin cümle dokundu azcık o kadar mı ya dedim iyiki çocuktan önce okumamışım dedim:))sonra insan bişeyi isteyip istemediğine nasıl bu kadar emin olabilir ki dedim dedimde dedim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru ama Ters Pabuçlar.
      Sırf biz istiyoruz diye çocuk yapıyoruz ama bir ömür,sırf biz istedik diye yaşamak zorunda kalacak zavallımın söz hakkı bile yok :/
      İnsanın yapmadan en emin olması gereken konu bence bu; çocuk sahibi olmak.

      Sil
    2. He yaa, meğerse hikayenin esas kadını da sağlam bi adam buldumu, 'illaki evlenmeden bırakmam'cı Türk kızlarındanmış :)

      Sil
    3. He ya!
      Bi'de bissürü ayak yaptı... yok neymiş? tü-kakaymış vs.
      Bi' daha da okumam :D

      Sil

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...