Kına kokusu



Babannem vardı bi' zamanlar benim.
Avucunun içinden ince belli çay bardağı hiç eksik olmayan...
Çayı tavşan kanı seven ve sanki hayatın sırrını çözmüşçesine oturup her şeyi gözlemleyen bi' babannem vardı.

Her sabah, ilk işi pencerenin önüne sıralı rengarenk menekşelerini kontrol etmek, sevmek, sulamak olan, küçücük mutfağından mis gibi yemek kokuları yükselen, botanik bahçesine çevirdiği bahçesindeki küpe çiçeklerinin zerafeti ortancaların vurdumduymazlığına karışan, kapı önünde her akşamüstü açan akşam sefası çiçeklerinin siyah tohumlarını toplayıp avucuma tutuşturan ve sanki gizli bi' hazineyi bahşediyormuşçasına muzırca gülümseyen bi' babannem vardı.

Yeşile çalan soluk gri mantosunun altında siyah 'hanfendi pabuçları'yla duruşundan asalet fışkıran, başına bağladığı eşarbının renkleriyle güzel yüzüne güzellik katan, pazara giderken çektiği pazar arabasının sesinin topuk seslerine karıştığı, misler gibi kokan bi' babannem vardı.

Annesini ve babasını henüz 6 yaşına gelmeden yitirmiş, hem öksüz hem yetim olmanın ne demek olduğunun farkındalığını gözlerindeki uzaklara dalıp giden buğulu bakışına yerleştirmiş, kendi çocuğu 4 yaşına geldiğinde henüz 20'li yaşlarındayken eşini verem denen illetten yitirmiş, kimsesiz kalınca kayınvalidesi tarafından görücü usulü ile kendinden 25 yaş büyük birine zorla VERİLMİŞ, tüm kaybettiklerinin acısını tek nefeste yüreğine yerleştirmiş, elleri kınalı, saçları pamuk beyaz bi' babannem vardı.

Tek yürekten istediği şeyin ilk göz ağrısı torununun mürüvvetini görmek olan, ama göremeyen, aldığı üç kuruş emekli maaşının hatırı sayılır miktarını gurbet ellerde üniversite okuyan torununa, bana gönderen, her bayramda elini öptürürken harçlığımı veren, iki adımlık yola gidecek olsam, sokağın sonuna dek benimle yürüyen, öpmelere doyamadığım, sarılmalara kıyamadığım bi' babannem vardı benim.

Son nefesinde yanında olamadığım...
Ölümü yakıştıramadığım...
Gidişiyle hayatta bıraktığı boşluğu asla dolduramadığım...
Özlemi burnumun direğini, ciğerimin köşesini yakan, vedasının üzerinden yıllar geçtikçe yokluğu daha çok koyan, kokusunu unutamadığım, sesini kulaklarımdan söküp atamadığım, kıymetini bilemediğim bi' babannem vardı...
Şimdi yok.

Huzurla uyu babannecim.

Her gece, kollarında uykuya dalarken tekrarladığımız gibi ;
''Yattım sağıma, döndüm soluma, sığındım sübhanıma...
Benden selam söyleyin, kabirdeki toprağıma, cennetteki yaprağıma...''



Görsel: Google Images

6 yorum:

  1. Çok tanıdık bu babaanne bana, Anneanneme teyzeme anneme tanıdık (babaannemi hiç tanımadım ne yazık ki) ve siz ne güzel anlatmışsınız. Topuk sesleri pazar arabasının tekerlek seslerine karışan Anneciğim geldi gözlerimin önüne, özlemle gözlerim yaşardı.


    Sevgi dolu tatlı Babaanneniz nurlarda yatsın. Ne mutlu ki, özlemleri ve anılarıyla onu yaşatacak bir torun bırakmış arkasında.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim duygularınızı benimle paylaştığınız için :)
    Bizi biz yapan değerli-sevgili büyüklerimizi unutmak olur mu hiç?
    Ölüm sevmeye engel değil ki, aksine daha da sevgiyle anımsamamızı sağlıyor kaybettiklerimizi.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. güzel yazı kokusu geldi burnuma nurda yatsın derler ya öle olsun

    YanıtlaSil
  4. *Ters Pabuçlar*
    Teşekkür ederim ve Amin!
    Nur içinde uyusun benim kınalı elli babaannecim.

    YanıtlaSil
  5. Gözlerim doldu yazınızı okurken bende babaannemi çok severdim 1 yıl oldu kaybedeli.Hikayeler benzer olunca daha da acıtıyor insanı.Bu içten yazı için teşekkürler nur içinde yatsınlar...Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Babaannemi kaybedeli on yılı geçti :(
      Sanki daha dün gibi, hep gözümün önünde :(
      Babaanneciğin de nur içinde yatsın...

      Sil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...