Yazar: Jorge Luis Borges
Çeviri: Yıldız Ersoy Canpolat
Orijinal Dili: İspanyolca
İlk Basım Yılı: 1975
Yayınevi: İletişim Yayınları | 2015
Kişisel görüşlerimin okuma hevesinizi etkilemeyeceğinden eminseniz veya bunu göze alarak okuyacaksanız devam edin lütfen.
Ben uyarmış olayım da...
Büyülü gerçekçiliğin kurucusu, öncüsü, "babası"... 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri: Jorge Francisco Isidoro Luis Borges!
Güney Amerikalı birçok yazar, yıllar yıllar sonra, sadece onun açtığı ve zenginleştirdiği kaynaktan beslenip, onun yolunu takip ettiler; Borgesvari anlatımın ekmeğini yediler. Boynuzun kulağı geçtiği durumlar elbet oldu, fakat Borges, hep özel, kimselerin taklitten öteye gidemeyeceği tarzın sahibi ve yaratıcılığını asla kaybetmeyen büyük usta olarak kaldı.
Tek bir öyküsüyle, "büyülü gerçekçiliğin bilmem nesi" ilan edilen yazarların romanlarının kapağını kapattırıp kitaplığa geri koyduracak anlatım gücüne sahip -bence- Borges. Keşke roman yazsaydı, keşke yüzlerce, binlerce sayfalık romanları olsaydı. O şiiri, öyküyü, denemeyi seçti. Hep "Şair" olarak bilinmek, tanınmak istedi, "Romancı" değil.
Kum Kitabı'ndaki her öyküsü ayrı güzel, ayrı sürükleyici; birinin sonunda ne olacağını merak edip bi' an önce bitmesini isterken, diğerinin gelişme kısmındaki büyüye kapılıp sonu hiç gelmesin istedim. Bi' diğer öyküde ise tüylerimin diken diken olduğunu hissettim.
Elbet her öyküsü "muhteşem" değil; kendi de bunu hiç çekinmeden belirtip, hangi fikir ve duygularla yazdığını ve istediği gibi bi' öykü ortaya koyup koyamadığını söylüyor. Türkçe kitap okurları arasında ise yeterince tanınmıyor, okunmuyor, bilinmiyor. Hak ettiği değeri göremeyen bi' çok usta yazar ile aynı kaderi paylaşıyor...
Özellikle James Woodall'ın önsöz cümlelerinden alıntılar yaptım; umarım Borges'i biraz daha yakından tanıyıp seversiniz.
Arka Kapak Yazısı:
"Borges'in 1975'te yayımladığı Kum Kitabı, yazarın otobiyografik öğeleri fantastik edebiyatla harmanladığı son öykü kitabıdır.
Mitolojik kahramanların, büyülü olayların, fantastik mekânların iç içe geçtiği Kum Kitabı, Borges'in engin hayal gücünün ve edebi dehasının izini sürüyor. Esere adını veren "Kum Kitabı" adlı fantastik öykü, büyülü bir kitaptan bahsediyor. Bilinmeyen bir dilde yazılmış olan bu sonsuzdur; sayfaları çevrildikçe sonuna yeni sayfalar eklenir. Tıpkı kum gibi ne başı ne sonu vardır...
Borges'in görme becerisini kaybettiği yıllarda, sekreteri ve hayat arkadaşı Maria Kodama'nın yardımıyla yazdığı Kum Kitabı yazarın olgunluk çağının en önemli eseridir. Kitabın sonunda, Borges'in esin kaynaklarını ve kendi eseri hakkındaki samimi yorumlarını içeren sondeyiş yer alıyor."
Altını Çizdiğim Cümlelerden...
ÖNSÖZ'den - James Woodall
"Borges hiç roman yazmadı ve uzun yaşamında - seksen altı yaşında öldü- düzyazıları kadar çok şiir yayınladı."
"Borges Anglosakson dünyada, özellikle Birleşik Devletler'de Labyrinths adlı tuhaf, kendi derlemediği bir kitapla tanındı.
Labyrinths'in en garip yanı, Borges'in yazdığı ve başlıklarında labirent sözcüğünün geçtiği iki öykünün kitaba alınmamış olmasıdır."
"Borges gerçekten garip, fantastik ve yeniydi. Aynı zamanda Arjantinliydi ve Carpentier'in deyimi zamanla uluslararası bir nitelik kazandı: Büyülü gerçekçilik, kısa zamanda moda tarz oldu. Borges her zaman tarzlara karşı çıkmıştı ve çıkacaktı -nasıl moda olunacağını bilmezdi."
"Borges, hem Arjantinli olması hem de yarattığı yeniliklerin benzerinin bulunmaması nedeniyle kronolojik olarak büyülü gerçekçilikten önce gelmekte ve farklı bir yazar olarak öne çıkmaktadır. 1970'li yıllar boyunca büyülü gerçekçiliğin kurucusu ilan edilmiş, ama bu onun önemini: çeşitli geleneklerden sade ve yeni bir edebiyat yaratan, Arjantinli bir yazar olduğu gerçeğini gölgelemiştir."
"Onun İspanyolcası için Perulu romancı Mario Vargas Llosa şunları söylemiştir:
Borges'in düzyazısı genelgeçer kurallara aykırıdır, çünkü titiz bir tutumla, az sözle ifadeyi yeğleyerek, İspanyol dilinin aşırılığa olan doğal eğilimine derinden derine karşı gelmektedir. İspanyolcanın Borges ile anlaşılır hale geldiğini söylemek, bu dilde yazan başka yazarlara hakaret gibi gelebilir, ama değil... Borges'de daima mantıklı, kavramcı bir düzey vardır, geri kalan her şey buna hizmet eder. Onunki, hiçbir zaman aşağı bir düzeye indirilmemekle beraber, dolaysız ve ölçülü sözlerle ifade edilen berrak, saf, aynı zamanda olağanüstü fikirler dünyasıdır."
"Ömrü boyunca, özellikle kör olduktan sonra, kendisine okunmasını istediği yazarlar Rudyard Kipling ve Gerard Manley Hopkins'di"
"Borges her zaman âşıktı. Duyguları nadiren karşılık görmüştü ve bu onun ömrü boyunca acı çekmesine neden oldu."
"Borges tarihte kendisiyle en çok mülakat yapılan yazarlardan biridir. Bir teyp ya da not defteri karşısında rahat fakat muğlak konuşması efsanevi yönlerinden biriydi. Denenmiş yollardan nadiren sapardı: her mülakatçıya aynı malzemeyi sunmak için ince bir nüansla değiştirilmiş esprilerle, kelime oyunlarıyla, en sevdiği yazarlardan, Arjantin için tuttuğu yastan söz açardı: öte yandan, Borges'in konuşmaları körlükten bir kaçış ve -yaşamsal anlamda- bir başka yazı biçimiydi."
"...okuyamamanın belli bir yararı olduğu söylenebilir, çünkü okuyamayınca zaman başka bir biçimde akıyor. Gözlerim görürken, hiçbir şey yapmadan yarım saat geçirecek olsam, çıldırırdım, çünkü okumam gerekirdi. Ama şimdi uzun zaman yalnız kalabiliyorum.
Sanırım yapacak bir şeyim olmadan yaşayabiliyorum. İnsanlarla konuşmam ya da bir şey yapmam gerekli değil..."
"Kâhinin etkileyici dinginliği, hikmet sahibinin tevekkülü -ve kabuğundan dışarı çekildiği zaman, usta bir yazarın sonu gelmeyen sohbeti: Bu birleşim çok çekiciydi. Borges iletişim tekniklerini, muazzam iç entelektüel gücüne dayanarak, ona soru soranların ve hayranlarının beğeneceğini bildiği bir imajı cilalayarak, uzun yıllar sınayarak mükemmelleştirdi.
Borges için körlük bir kalkandı. Onun arkasında dünyanın hevesle aradığı bir kişiliği geliştirebildi. Şaşırtıcı belleği -körlükle başetmesinde birinci silahı- ve mahremiyeti, değişimden pek etkilenmiyordu."
"En temel özelliklerini -konuşma zenginliği, geniş bir dost çevresi, cinsel çekingenlik, doymak bilmez bir öğrenme isteği- ömrü boyunca muhafaza ettiği halde, birden fazla Borges vardı.
Walt Whitman hayranı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında İsviçre'de iç içe geçmiş dizeler işleyen delikanlı çağındaki Avrupalı deneyimci; 1920'lerin Madrid'inde dışavurumculuk benzeri bir hareket olan ultracılığın kavgacı broşür yazarı; editör Borges, şair Borges, kütüphaneci Borges, Peron karşıtı Borges, öğretmen ve konuşmacı Borges, siyasi huzursuzluk yaratan Borges, tutucu Borges ve elbette, fantastik öyküler mucidi Borges, yüzyılın ortasında postmodernizm daha akla gelmemişken, dünyaya baştan çıkarıcı postmodern öyküler veren yazar."
"Borges kitabı yazmasının nedenini şöyle açıkladı: O kadar çok insan beni taklit ediyordu ki, ben de çalışıp kendi kendimi taklit etmeye karar verdim."
ÖTEKİ
"Eğer bu bir düşse, ve düşümde sizi görüyorsam benim bildiklerimi sizin de bilmeniz çok doğal."
"Eğer bu sabah ve bu karşılaşma birer düşse, her ikimizin de düş görenin ta kendisi olduğunu düşünmesi gerekir. Belki düş görmeyi bir yana bırakacağız, belki de bırakmayacağız. Ama başka görevlerimiz arasında bizim gerçek görevimiz, evreni, doğmuş olmayı, gözlerle bakmayı ve soluk almayı kabullendiğimiz gibi düşü de kabul etmemiz."
"Benim öteki benim yeni eğretilemeler bulmaya ve keşfetmeye inanıyordu; bense, imgeleme gücümüzün kabul ettiği çok açık ve yakın benzerliklerin eğretilemelerine. İnsanların yaşlılığı ve güneşin batışı, düşler ve yaşam, zamanın akışı ve su."
ULRİKE
"- Ben feministim, dedi. Erkeklere öykünmek istemiyorum. Tütünleri de içkileri de hoşuma gitmiyor.
Taşı gediğine oturtmak istiyordu ve bu tümceyi ilk kez söylemediğini anladım. Daha sonra da bunun kişisel özelliklerine uymadığını öğrendim, zaten söylediklerimiz her zaman kendimize uymaz."
KONGRE
"Yalnızlık bana acı vermiyor: insanın kendisini ve kendi davranışlarını hoşgörmesi zaten yeterince zor. Yaşlanmakta olduğumun ayrımındayım: yeniliklerin beni ilgilendirmemesi ya da şaşırtmaması bunun en kesin belirtisi; belki de bu, yeniliklerin hiç de yeni bir yanı olmadığını, eskilerin az buçuk birer değişimi olduğunu düşünmemdendir."
THERE ARE MORE THINGS
"Birisi öldüğünde neler duyarsak onları duydum ben de: daha yakın olmamaktan duyulan artık yararsız bir pişmanlık. İnsanlar ölülerle konuşurken onların ölü olduğunu unutuyor."
"Yalnızca birlikte oldukları için evren adını taşıyan şu aykırı şeyleri nasıl kabul ediyorsak çocukken bu çirkinlikleri de öyle kabullenmiştim."
"Zaman kadar, dünün, bugünün, geleceğin, tüm zamanların ve hiçbir zamanın bu sonsuz dokusu kadar gizemli başka bir şey olmadığını kaç kez söylemişimdir kendi kendime."
"Bir açıklamada bulunayım. Bir şeyi görebilmek için onu anlamak gerekir. Koltuk insan bedenini, eklemlerini ve tüm organlarını önceden kabullenir; makas da kesme eylemini. Bir lamba ya da bir taşıt için ne demeli? Bir vahşi, misyonerin İncil'ini algılayamaz; bir gemi yolcusu, halatları tayfaların gördüğü gibi göremez. Evreni gerçekten görebilmiş olsaydık belki onu anlardık."
OTUZLAR MEZHEBİ
"Sahip olunan her şeyin satılması ve yoksullara verilmesi öğüdüne herkes tam olarak uyar; ilk sahipleri olanlar başkalarına verirler, onlar da daha başkalarına. Bu, onları cennete daha çok yaklaştıran yoksulluklarını ve çıplaklıklarını açıklamaya yeterlidir. Şu sözcükleri coşkuyla yineliyorlar: Kargaları bir düşünün, ne ekerler ne biçerler, ne kilerleri vardır, ne tahıl ambarları; fakat Tanrı onları besler. Siz kargalardan daha mı az değerlisiniz? Kutsal kitap tutumlu olmayı yasaklar. Ey bozuk inançlılar: bugün tarlada bulunan yarın fırına atılan bitkiyi Tanrı hep yeniden yeşertiyorsa sizler için daha ne yapsın istiyorsunuz? Öyleyse yiyecek bulacağım diye, içecek bulacağım diye çabalayıp durmayın; kaygıya da kapılmayın."
ARMAĞANLAR GECESİ
"Bilgi sorunu tartışılıyordu. Birisi Platoncu kurama değindi, her şeyi daha önce başka bir dünyada gördüğümüzü, yani bilmenin öğrenmek olduğunu açıkladı; galiba babam, öğrenmenin anımsamak olduğunu, bilmemenin de unutmak anlamına geldiğini Bacon'ın ileri sürdüğünü söyledi."
"...fakat bir şey gerçekse, bunun doğruluğunun anlaşılması için birisinin tek bir kez söylemesi yeter."
AYNA VE MASKE
"- En büyük kahramanlıklar sözcüklere dökülmezse parlaklıklarını yitirirler. Utkumu ve övgümü türküleştirmeni istiyorum."
UNDR
"İnsan ister istemez sonunda düşmanlarına benzer."
"Yaşam herkese her şeyi verir ama çoğu bunu bilmez."
YORGUN BİR ADAMIN DÜŞÜLKESİ
"Utopia adını verdi ona, böyle bir yer olmadığı anlamına gelen Yunanca sözcük.
Quevedo"
"Olgular artık kimseyi ilgilendirmiyor. Bulma ve usa vurma için önemsiz başlangıç noktaları bunlar. Okulda bize kuşkulanma ve unutma sanatı öğretiliyor. Öncelikle kişisel ve yerel olanların unutulması."
"Zaten önemli olan okumak değil, yeniden okumaktır. Şimdi batmış olan basımevleri insanoğluna en büyük kötülüğü yaptı, ve gereksiz metinleri baş döndürücü bir hızla çoğalttı."
"Evet. Tek bir çocuk. İnsan türünü çoğaltmak doğru olmaz. Kimileri insanı, Tanrı'nın, evrenin bilincine varmaya sağlayan bir organı olduğunu düşünürler, fakat hiç kimse böyle bir Tanrı'nın var olduğunu kesin olarak bilmiyor. Şimdi sanırım, yeryüzündeki bütün insanların tek tek ya da aynı anda intihar etmesinin iyi ve kötü yanları tartışılıyor."
"- Yüz yaşına gelince insanoğlu aşktan ve dostluktan elini eteğini çekebilir. Kötülükler ve istençdışı ölüm onun gözünü korkutmaz. Herhangi bir sanatla, felsefeyle, matematikle uğraşır ya da tek başına satranç oynar. İstediği zaman kendisini öldürür. Yaşamının efendisi olan insan ölümünün de efendisidir.
- Bir alıntı mı bu yoksa? diye sordum ona.
- Kuşkusuz. Alıntılardan başka ne kaldı geriye. Dil bir alıntılar dizgesidir."
DÜZENBAZLIK
"Başka insanlardan farklı olarak karşımdakinin kim olduğunu şıp diye anlamak gibi bir önsezim vardır. O sabah bana yetti."
AVELINO ARREDONDO
"Korku aptal değildir, öfkeyle işi yoktur"
KURS
"Tek bir yüzü var. Yeryüzünde tek yüzü olan başka bir şey yoktur."
KUM KİTABI
"- Eğer uzay sonsuzsa biz de uzayın herhangi bir noktasındayız demektir. Eğer zaman sonsuzsa biz de zamanın herhangi bir noktasındayız."
SONDEYİŞ'den...
"Umarım, çalakalem yazdığım bu notlar, bu kitabımızı harcamamıştır ve içindeki düşler, şu anda onu kapatanların konuksever düş güçlerinde dallanıp budaklanmayı sürdüreceklerdir."
J. L. B
Buenos Aires, 3 Şubat 1975
Keyifli okumalar...
Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...