Gezi parkı direnişi: Sosyal medyanın gücü


Direnişe aktif olarak katılamadım: ÜZÜLÜYORUM!
Tek tesellim; tam üç gün-üç gece orada olanları dakika dakika takip edip uykuya/açlığa/çaresizliğe direnişim.
Gücümün yettiğince gerçekleri duyuruşum, üç dilde yaptığım paylaşımlarım.
Ruhum direniyor!

Burada ne yaptığımı, ne ettiğimi anlatmayacağım. Sadece şahit olduklarımın dökümünü yapacağım.
  • Basın/yayın özgürlüğünün bi' ülkedeki temel haklar ve özgürlüklerin korunması için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladık.
Sosyal medyanın gücünü gördük. Sosyal medyanın amacına uygun kullanıldığı takdirde nasıl muhteşem bir iletişim aracı olabileceğinin, kitleleri harekete geçirebileceğinin farkına daha iyi vardık.


Hemen her alanda olduğu gibi, iletişimi bozmak, yanlış bilgilendirmek, eylemin amacını saptırmak için yine sosyal medyanın kullanıldığını da gördük.
Sansür altındaki basın/yayın organlarının kullanışsızlığını gören halkın sosyal medya üzerinden anında kenetlenmesinin bi' başbakana neler söyletebileceğini de gördük.
Televizyon kanallarının sözleşmiş gibi aynı saatlerde güzellik yarışmaları, evlilik programları, yemek programları ve belgeseller yayınlaması, görevleri-sorumlulukları-zorunlulukları olan ''haber yapmak'' yerine gerçek haberleri izleyicilerine ulaştırmaması, haber alma özgürlüğünü kısıtlaması Türkiye'de medyanın içine düştüğü korkunç durumu gözler önüne serdi.


Onlarca gazetecimiz -görevlerini yapıp gerçekleri yazdıkları için- hapishanelerde. Televizyon kanalları bir bir satın alınıyor, hükümet yandaşı/hükümetin alkış tutucusu olmaya zorlanıyor.
Yayın kuruluşlarının alenen-halkı yanlış bilgilendirip-yönlendirip, polisle işbirliği yapıp, insanları biber-portakal ve daha adını bilmediğimiz ve yan etkilerinin neler olduğunu zamanla göreceğimiz acıya yönlendirmesini unutmayacağız. Bi' de, insanlarımız bu acıya -aslında işkenceye- maruz kalırken üç maymunu oynayıp, başbakanın yaptığı konuşmayı her birlikte-canlı yayınlamanızı da not aldı bu millet.
Görmemizi istediklerinizi gösteriyordunuz bize.


Umut verenler;  HalkTV'nin durmaksızın gerçekleri, olayların içinden yayınlaması ve halka mikrofon uzatması oldu. Radyo Trafik'te saatlerce durmaksızın neler olduğunun / gerçeklerin anlatılması da moral vericiydi.
Hala korkmayan, satın alınamamış basın-yayın kuruluşları ve o kuruluşlarda çalışan vicdan sahibi insanlar var.
  • Yıllardır yürütülen ayrımcılık politikasının, ortak paydalarda buluşulduğu anda hiç bir öneminin kalmadığını gördük. 
Toplumun, Türk-Kürt-Laz-Çerkez-Müslüman-Hristiyan-Türbanlı-Türbansız-Galatasaraylı-Fenerbahçeli-Beşiktaşlı-Çocuk-Yaşlı-Öğrenci-Esnaf-Emekli-Zengin-Fakir... diye ayrıştırılamayacağını,  insanların el ele- kol kola dayanışmasını/direnişini gördük.


Biri düştüğü anda diğerinin nasıl kaldırdığını ağlayarak izledik.
Annelerin evde hazırladıkları ekmek yiyecekleri, şişe şişe sütü-sirkeyi, ortadan kesilmiş limonları nasıl pazar çantalarında taşıdıklarını gözlerimizle gördük.


Ellerindeki gaz maskesi, Talcid, süt, sirke, limon, antiasit stoğunu halka ücretsiz dağıtan esnafı izledik...
Ambulanslar yaralıların olduğu yere polis tarafından engellendiği için giremediğinden, yaralılara yardım etmek için elleri-kolları-sırt çantaları sağlık ve ilk yardım malzemeleriyle dolu doktorlarımızın-hemşirelerimizin yaya olarak beyaz önlükleriyle yardıma koşuşunu gördük...
Polis tarafından tutuklanan, şiddet gören, hastanelik olan ve hatta canını kaybeden insanların haklarını aramayı-savunmasını ücretsiz yapacaklarını alenen ilan eden avukatlar gördük, bu avukatların bağlı olduğu barolar gördük...
Zerre kadar suçu-günahı olmayan, sadece orada yaşadığı için ölümü hak görülen sokak hayvanlarının yardımına koşan veterinerleri, insanları gördük...


Araçlarını TOMA, çevik kuvvet aracı gibi araçların geçememesi için yola yan park edip bariyer kuran araç sahiplerini, işini kaybedeceğini ve hatta hapse girebileceğini bile bile bunu yapan otobüs şoförlerini gördük.
Üstelik eylemcilerin arasına karışıp onları öfke, kin ve şiddete yöneltenlere tam bir sağduyu içinde nasıl cevap verildiğini, nasıl oyuna getirilemeyeceğimizi gösterdik.


Ortak payda ''insan olmak'' olduğu sürece hiçbi' ayrımcı politikanın işlemeyeceğini dünyaya gösterdik.
  • Protesto eylemlerinde, devletin güvenlik güçleri ''orantısız güç'' kullansa bile -hatta ölüme sebep verse bile- şiddete başvurmadan/taşkınlık yapmadan nasıl ''insanca'' protestoya devam edileceğini, nasıl dimdik ve onurlu durulabileceğini öğrendik.


  • Bir ülkenin başbakanının, onu kendini temsil etmesi/kendi sesini dinlemesi için seçen halkına kulak vermek yerine onun aldığı kararları protesto ettiğinde halkını; ''Marjinal gruplar, çapulcular, ne idüğü belirsiz kimseler ve hatta teröristler'' sözcükleriyle tanımlayabileceğini öğrendik.



  • Sosyal medyada çok sayıda takipçisi olanlara, özellikle halk tarafından tanınıp benimsenen ünlülere ve sanatçılara bu gibi toplumsal hareketlerde çok iş düştüğünü, sorumluluk sahibi olduklarını gördük.


Sanatçı olmanın sorumluluğunu kaldıramayanları, hükümetin her icraatında ''padişahım çok yaşa'' deyip her türlü açılıma-kapanıma destek verirken sıra toplumsal hareketlere geldiğinde sesini çıkaramayanları da gördük elbette...

  • Çevre duyarlılığı level atladı bu direnişle. Başbakanı tarafından çapulcu, marjinal grup, yağmacı, ahlaksız ilan edilen direnişçilerimiz (ve hatta hayvanlarımız) böyle temizledi uğruna direndiği, acı çektiği, şiddet gördüğü çevreyi.


Söylenecek çok sözüm, paylaşmak istediğim çok fotoğraf var ama çok uzattığım sözün kısası;
Türkiyem artık uyandı!
Dayak yedi, tazyikli su yedi, cop yedi, gaz bombası yedi; her çeşit gaza-şiddete bağışıklık kazandı.
Ne yazık ki kayıplar verildi, hayatını kaybedenler oldu ama yalnız olmadığını, yalnız ölmeyeceğini anladı. Üzerinden korkuyu silkinip attı.
Eylemler Türkiye'nin dört köşesine sıçradı ve halen devam ediyor.
Dünyanın her yerinden direnişe destek mesajları yağıyor.
Hükümet şiddeti durdurmuyor. Polis şiddetin dozunu gittikçe yükseltiyor.
Türkiyem direniyor!

(Aklıma mıh gibi çakılan şu kareyi ise ömrüm boyunca unutmayacağım.)

Şiddet artık dursun! Tek dileğimiz bu!

Görsel: Google Images / occupygezipics.tumblr.com

28 yorum:

  1. sittirella çok köt durumdayız gerçekten, kaç gündür sokaklardayız. şu an evdeyim hüngür hüngür ağlıyorum, sinirimden, canımın acısından, yaşanılan vahşetten, ülkemin haline, hepimize yapılan müdahaleye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım, ağlama desem işe yaramayacak, bunu üç gündür durmaksızın çaresizliğime ağlayıp durduğum için biliyorum.
      Sinirimden, hırsımdan, öfkemden, adaletsizliğe kimsenin ''dur'' dememesine, şiddete,yaralılara, ölümlere ağlıyorum.
      Vahşet bu!
      Kullanım tarihi geçmiş, en az kullanım mesafesi 120 metre olan gazların insanların kafalarına-gözlerine 5-10 metreden sıkılması onların canına kastetmektir, öldürmektir.
      Dünya izliyor!
      Diyecek söz bulamıyorum.
      Her şeyi kaldırabilir insan yeter ki çaresizliği yaşamasın :(

      Sil
    2. Sizinle ayni duygulari paylasiyorum. Fakat bu vahset karsisinda yasadigim caresizlik hissi tahammul edilemez. Insan insana bu nasil yapar?

      Sil
    3. İnsan insana bunu yapmaz-yapamaz.
      Duyguları alınmış gibiler, insanlıktan çıkmış durumdalar.
      Yazık.

      Sil
  2. Teşekkürler Ella'm! Çok güzel saptamalarla içtenlikle dolu bir yazı hazırlamışsın.
    Ekleyecek bir şey bulamıyorum.
    Seninle/sizlerle gurur duyuyorum ve izninle yazını paylaşıyorum!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımsın colette'm.
      İzne ne gerek; paylaşa paylaşa güçleneceğiz.

      Sil
  3. harikasın sittirellla seni takip ettiğim için bir kez daha mutlu oldum! meydana çıktınız hayatınızda bi ağaç diktinizmi diyen bloggerlar da gördük cunku

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki meydana çıkmadık -belki de çaresiz kalıp çıkamadık.
      Belki bugüne dek tek bir ağaç dikemedik.
      Ama sessiz de kalmadık, belki binleri-on binleri bilgilendirerek daha çok ses çıkmasını sağladık.
      Belki ömrümüz boyunca yüzlerce ağaç dikeceğiz, ''henüz'' dikmediğimiz, hiç dikmeyeceğimiz anlamına gelmez.
      Kimsenin, kimseyi suçlamaya-karalamaya hakkı yok bu konuda bence.

      Sil
  4. eline sağlık umarım bi an önce tüm yöneticiler bu kibiri bi yana bırakırlar ve karşısındaki insanı adam hesabına almaya başlarlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey bu kibirli açıklamaları yüzünden bu hale geldi.
      Bu saatten sonra da geri döneceklerini; ''biz sonuna dek hatalıyız, affedin bizi, özür dileriz halkımızdan'' diyeceklerini sanmam.
      Kibirlerinde boğuluyorlar.

      Sil
  5. Ben de kaç gündür uyumadığımı hatırlamıyorum.Çok üzgünüm.
    Buna rağmen gördüüğüm bu gençlere hürmet duyuyorum.Onlara emanet bırakabilirim.
    Hem de gözüm arkada kalmadan.Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bugün işe bile gitmedim-gidemedim.
      Aradım; bugün gelmiyorum, beni beklemeyin dedim.
      Benim kafam/vücudum sadece izleyici olduğum halde bunca doluysa/yorgunsa, açsam, pişirdiğim halde boğazımdan bir lokma geçmiyor, yiyemiyorsam bir de o insanların halini düşünüyorum sokaklarda.
      Onlara çok şey borçluyuz. Gençliğe güveniyoruz.

      Sil
    2. Güzelciğim, gerçekten onlara çok şey borçluyuz.Gözlerimle gördüm, şahidim: provokatörlerin yaktığını, yıktığını engellemeye, düzeltmeye çalışıyorlar, düşene yardım ediyor, kaçmıyorlar.Nerede, kimler destek bekliyorsa ulaşmaya çalışıyorlar.Yaptıkları sadece yurtlarına, değerlerine, insan haklarına sahip çıkmak.Aralarına katılma şerefim oldu.Hepimiz yurdumuzu ve milletimizi seviyoruz.Ama yönetim ve yanlıları, bizden değilsen öl diyor.Bu kadar basit ve ilkeller ve ellerinde güç var.Sevgiler.

      Sil
    3. Günlerdir direniyorlar. Provokatörlere yüz vermediler. Anında dışlıyorlar ve onların yaptığı hiç bir şeye ortak olmuyorlar.
      Şiddete, haksızlığa, provokasyona bile direniyorlar.
      Bu yaşıma dek gördüğüm en güzel, en soylu ve en masum direniş bu.
      Onlardan değiliz ve ölmeyeceğiz! Ellerindeki gücü de verdiğimiz gibi alırız.
      İnsanız, hepimiz hata yaparız. Bir hata yaptık söz hakkı verdik onlara şimdi hatamızı telafi etme zamanı.

      Sil
  6. Eline saglik!
    Bu caresizlik bu lanet olasi caresizlik!
    Her gece aglamak uzuntuden hirstan uzuntuden uzuntudenbenim temel derdim insanin insana bunu yapmis olmasi. Hirsin, kibirin boylesine buyuk olmasi.
    Boyle zulum olmaz olmamali. gectim ayni ulkenin insnai olmayi insan insana bunu yapmamali.
    Bence bu yazilanlar cok degerli ellacim cunku bizden dinlemeli herkes neler oluyor.
    Oyle cok insan var ki bilmeyen neler dondugunu :(
    Seni kucakliyorum.
    PS: seni ben, beni sen anlarim uzakta olmanin verdigi aci konusunda :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülçin'cim,
      Geçen ay, yaz tatilimizi ailemle geçirmek için erken rezervasyon yapıp, gerekli her şeyi alıp-hazırladık. Birikmişimiz eridi.
      Şu an cebimde olan üç kuruş paramın yettiği uçak bileti bulamadım :(
      İstifa etmeye, ücretsiz izin kullanmaya, her şeye hazırdım; gidemedim.
      Bir de, Bal'ıma kardeş aldık biz, göstermeye fırsatım bile olmadı, el kadar bi'şey daha. Onu daha geldiği gün sokağa bırakıp, bankadan kredi-borç-harç alma işine girip İstanbul'a gitmeyi içime sindiremedim. Eşim ''gideceksek birlikte gideriz'' dedi, düşün, Polonyalı eşim ama Türkiye ile yatıp Türkiye ile kalkıyor. Burada tüm gazetelere, önemli forumlara gece-gündüz haber geçiyor. Onun işsiz kalmasına göz yumamazdım; kalakaldım.
      Oturdum, çaresizliğime, elimden bir şey gelmemesine, orada olamayışıma sinirimden/hırsımdan hüngür hüngür ağladım.
      Sen beni anlarsın, bilirim.
      Bari bedenen orada olamıyorum, yemeyeyim-içmemeyim-uyumayayım ses vereyim dedim.
      Yazdıklarımız önemli. Paylaştıklarımız...
      Bir kişi bile rastgele bulup okusa gönderilerimizi, tek bir kişiyi bile bilgilendirebilirsek; gönderilerimiz amacına ulaşmış demektir.
      Ben de seni kucaklıyorum, sıcacık.

      Sil
    2. Güzelciğim, ben de konuşmanıza katılıyorum:)Sakın gelemiyorum diye üzülme.Önemli olan içinde destek ve anlayış hissetmen.Yoksa burada gözlerinin önünde yaşananları olmamış gibi dahası göstericiler ahlaksız, dinsiz, imansızmış gibi göstermeye çalışanlar var.Orada iken daha çok faydan dokunuyordur bize, ben eminim.Tekrar söylüyorum, sakın üzülme fiziken buralarda olamadığına.Kalpler bir olsun yeter.Sana ve eşine sevgiler.

      Sil
  7. tüylerim diken diken
    ne siyasi partilere ne provakatörlere fırsat vermeyen farklı görüşlere de sahip olsa biz kardeşiz diyip birbirini kucaklayan, eylemden sonra çöpleri toplayan, birbirine yardım eden, ağacını hayvanını koruyan herkesle gurur duyuyorum.
    ilk günler nefret söylemleri ödümü koparsa da birbirini kucaklayan, ülkesini seven bu gençlik herkese çok güzel bir ders verdi.
    saçma sapan yazıyorum, dilim dönmüyor bi garibim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de, yüzümde saçma salak bir gülümseme.
      Muhteşem bir dayanışma! :)
      Ve, en büyük silahımız; orantısız zeka :)))
      Hepimiz saçmalıyoruz çünkü potansiyelimizi yeni keşfediyoruz.
      Şimdi tadını çıkarma zamanı kuzum :)

      Sil
  8. Sevgili Sindirella,
    Ben de burda kahroldum. Eşşek kadar ben adamı, o kızlara, bebelere polis vurdukça yumruğumu sıkıp vurdum duvara, ağladım çaresizliğimden.
    Yazdıklarının hepsine canı yürekten katılıyorum.
    Bir de bu yeni gençlerin zerafeti ve asaleti, eşi benzeri yoktur herhalde. Galiba en çok da, adamlşarın asabını bu bozuyordur.
    Adam zannediyorum bu zerafetin kendisinde ve kelime kütüphanesinde olmamasından ÇAPULCU dedi. Eh, kişi başkasın bilir kendinden sebep demişler.

    Vallahi ÇAPULCU olmasaydın yorum bırakmazdım.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Ali Bey,
      Her şeye göğüs gerebiliyormuş insan. Bir tek bu çaresizlik kolu-kanadı kırıveriyormuş; öğrendik.
      Apolitik olmakla ''suçladıkları'' gençlerle gurur duyuyorum.
      Politikaya bulanmadan, hiçbir politikacıya körü körüne inanmadan, sevgi, dayanışma, anlayış, zeka ve asalet dersi verdiler dünyaya.
      Ve dediğiniz gibi; bu tablo sinirlerini bozuyor, kelime dağarcıklarında ''iyi insan olmak'' farklı bir şekilde tanımlı olduğundan, bu gençleri ve onlar gibi düşünen her yaştan insanları ''ÇAPULCU, aşırı uç, marjinal'' gibi kelimelerle tanımlamaya çalışıyorlar.
      İyi ki tanımlayamadıkları-anlayamadıkları ÇAPULCUlardanım.
      Sevgiyle, Saygıyla...

      (Söylemeden geçemeyeceğim: bunca yıldır blog tutuyorum, bana Sindirella diyerek hitap eden ilk kişisiniz. Teşekkür ederim Le Petit Prince)

      Sil
    2. (Sana Sindirella diye hitap edişim belki de, kayıp papuç teklerinin önemini kavramış olduğumdandır. Ben de zarif dikkatin için teşekkürler ediyorum. Çok çok miyofff..)

      Sil
  9. Merhaba sittirella.Bugün tesadüfen (aslında tesadüf değildir hiçbirşey ama neyse...)buldum bloğunuzu.Ve bu duyarlı yazı için yorum bırakmadan geçemedim.
    Ne güzel de demişsiniz politikaya bulanmadan,hiçbir polıtikacıya körü körüne inanmadan ders verdiler diye.
    hah işte tam ben de bunu diyorum herkese.Devir bir liderin pankartı arkasından sorgulamadan yürümek devri değildir.Doğruya doğru eğriye eğri diyebilmeli herkes.Ne benimle aynı tarafta değil diye karşısındakinin doğrusuna çağmur atmalı,ne de kendi tarafındakinin yaptığı yanlışa doğru demeli.Gözünü kulağını doğruya kapatmakla gelişme olmaz.
    misalen ben pek sevmem siyaset parti işlerini.Benim tek bildiğim ve istediğim eşit,özgür ve sevgi saygı içinde bir toplumda yaşamak.Kendi gibi olmayandan uzaklaşmak yerine uzlaşan bir toplum istemek hayal mi.Bugünden sonra değil biliyorum.Tek dileğim güzel ülkem bu kadar güzel kenetlenmişken tekrar sen ben ayrımına düşmemek.Çapulcu mapulcu güzel bir gençlik yetişiyor ülkemde.sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba bahar renkleri, hoş geldin.
      Evet, hiç bir şey tesadüf değildir, vardır bunun da ardında bir sebep.
      Yukarıda, Ali Bey'in de dediği gibi; ''kişi başkasın bilir kendinden sebep.'' politikaya bulanmamak nedir çok iyi biliyorum.
      Bugüne dek hiç bir siyasi görüşe gözüm kapalı inanmadım, hiç bir parti liderine sarılmadım. Doğuştan her şeye muhalif olanlardanım.
      Dinlediğim her konuşmayı becerebildiğimce ölçtüm-tarttım kafamda, o konuşma-görüş-haber-olay hakkında kendi kararımı verdim.
      Yanlış karara vardıklarım da olmuştur ama birinin gelip bana ''hatalısın! yanlış düşünüyorsun!'' demesi yerine ''bak, sen böyle diyorsun ama... bu-bu-bu sebeplerden aslında olay şudur'' diyerek beni ikna etmesini istedim.
      Paşalar gibi yaşayıp gittiğim memleketimde her şeyime karışılır oldu.
      Kendi kararlarımı kendim verebilecek yaşta ve olgunluktayım. Kimsenin benim adıma ne yapacağıma, ne yiyip ne içeceğime, ne giyip nereye gideceğime, hangi konuda eğitim alacağıma, çocuk yapıp-yapmayacağıma, hangi kanalı seyredeceğime kafa yorup karar vermesine ihtiyacım yok.
      Seçme hakkım elimden alındığı gibi, bugüne dek hakkım olanlar da elimden geri alınıyor.
      Baktım halkın bizi temsil etmesi için seçtiği kişi(ler) sokakta oynayan küçük çocuklar gibi -gerçi sokakta oynayan çocukta kalmadı artık ya, neyse- aldım-verdim ben seni yendim, küstüm-mızıkçısın oğlum sen!, benim babam senin babanı döver'' diyerek saçmalamaya başladı: bir haftada aşırı uç, marjinal, ne idüğü belirsiz, ayyaş, alkolik ve çapulcu oluverdim.
      Tek istediğim insanların insanca ve özgürce yaşaması.
      Kocaman bir ağaç gibi, binlerce dal ve yapraktan ibaret olmak,birlikte yaşamak.
      Sevgiler.

      Sil
  10. Tüm bu yaşananlardan sonra da hiçbir şey olmazsa bir daha hiç olmazmış gibime geliyor.Başbakanın inatla ve ısrarla anlamak istemeyişi ve hala bildiğini okuması beni gerçekten korkutuyor.Hani dedi ya konuşmasında ben 200 bin insan toplarım.Bence asıl endişe veren dese ki meydanlara insanların gerçekten çıkacak olması.Şu an meydanlarda olan zaten ona destek vermeyen kimseler.Umarım kalan %50'nin de gözü biraz açılır ve onun asıl yüzünü görebilir.

    YanıtlaSil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...