Tekinsiz Kitap / The Haunted Book


Yazar: Jeremy Dyson
Çeviri: Algan Sezgintüredi
Orijinal Dili: İngilizce
Basım Yılı: 2012 / Türkçe İlk Baskı: 2013
Yayınevi: Domingo - (Bkz yayıncılık)

Kişisel görüşlerimin okuma hevesinizi etkilemeyeceğinden eminseniz veya bunu göze alarak okuyacaksanız devam edin lütfen.
Ben uyarmış olayım da...

Benim gibi, yeryüzünde "ödlek" kontenjanından yer alanlar için "şahane!!!" bi' kitap :)))
Sevgili Lou'mun, "Abla bu kitabı okumalısın! Çogzeeel!" diyerek bana hediye ettiği kitabı, kapağını açıp on sayfa okuduktan sonra -tamamen ödlekliğimden- rafa geri bırakmıştım.
Aradan aylar geçmesine rağmen her gözüm takıldığında "beni okuuu..." diye fısıldayan bu kitabı sonunda pes edip okudum! Zaman zaman ürperdim, korku türü seven okuyucu tarafından "eğlencelik, çerez" olarak adlandrılacağını ve beğenileceğini düşünüyorum.
Şahsi düşüncem ise; çok eğlenceli, çoook!?!?! :)))

Arka Kapak Yazısı:

Altını Çizdiğim Cümleler:
"Bir Kitaptan Korkmak Tuhaf!
Belki de Değildir. Kitaplar Kudretli Nesneler Nihayetinde."

"Ama kitaplar, gittikçe el süremediğim, özlemini çektiğim dünyanın mabedine dönüşen ufacık yatak odamın köşeceğindeki raflardan kalkmadılar."

"Daha da iyisi, işi bedavaya getirmişti çünkü bir adamın gururunu doyurmak, doyurana asla masraf çıkarmazdı. Bedeli daima günahkâr öderdi."

"Ashray, İskoç mitolojisinden bir yaratıktır. Kelime, "suya âşık" anlamına gelir ve tamamen şeffaf, dalgalar altında yaşayan bir varlığı betimler. Gece avlanan bir yaratıktır ve yakalanıp güneşe çıkarıldığında eriyerek geriye bir su birikintisi bırakır."

"Çocukken benzer bir fantezim vardı; bir uzay kapsülüyle galakside dolandığımı hayal ederdim. İhtiyaç duyduğum her şey yanımda, penceremden görünen evren huzur içinde ve mucizevi, yıldızlar ışıltılı güzellikleriyle capcanlı olur ve tek başıma gider, gider, giderdim. Öylesi bir sükûnet... Neşe dolu. Çocukken yalnızlık diye bir şey yoktu. Sonradan gelen bir kavramdır yalnızlık. Başka insanları ve başka insanlara yönelik kuruntulu Bir ihtiyacı gerektirir. İnsanın çocukken böyle gereksinimleri yoktur."

"Hepsinden, hepsinden beteriyse Gabby'nin bakışlarıydı. Kız kanepede, Ray'in tüm yüzeyselliği ve pozlarının ötesini, kof özünü gören bakışlarla otururdu. Hor gören bakışlarıyla, "Orada," der gibi, "orada gülümsemenle, kıkırtılarınla, lafazanlığınla adamdan sayılabilirsin belki ama iş ciddiye bindiğinde, esasa geldiğinde ciddi değilsin sen. Ben ciddiyim. Bu işi gerçekten yapmanın bedelini biliyorum ben. Ya da daha beterini, neyi yapamayacağımı biliyorum. Ve bu da can yakıyor," der gibi otururdu."

"O denli zeki ve yetenekli değilsin çünkü. Olduğundan çok daha akıllı sanıyorsun kendini. Olduğundan çok daha iyi sanıyorsun. Sanmakla kalmıyor, inanıyorsun. Böylesi en kolayı."

"Tam arkanızda, yaklaşık iki metre gerinizde bir şeklin dikildiğini, bulunduğunuz yer her neresiyse oranın gölgeli bir köşesinden size baktığını öne sürsem çok geçmeden bir şeyler, sizi arkanıza döndürüp baktıracak bi varlık hissedersiniz."

"Suyla ilintili, neredeyse antik çağlardan kalma ev ve şatolarda geçenler kadar fazla ruh öyküsü ve efsane vardır. Kelt efsane ve anlatıları bize pek çok "su atı" sunar: Aughiskie'ler, Kelpie'ler, Nuggle'lar, Shoopiltee'ler... Alman mitolojisinde Ondine ve Nix vardır; Nix'ler istedikleri insanın görüntüsünü alabilen biçim değiştirici su ruhlarıdır. Slavların Vodyanov'u ile akrabadırlar. Slavlar bir de ırmak kıyılarında tuzağına düşürmek için yolcuları bekleyen su perisi veya ifriti Rusalka'ya inanır. Başka kıtalarda da benzer efsaneler mevcuttur. Japonya'da nehir çocuğu Kawako, Afrika'daysa Miengu ve Mami Wata vardır."

"Beyin, bilinen evrenin en karmaşık yapısıdır. Yapı anlamında sırlarının daha henüz çok küçük bir parçasını ortaya koymaya başlamıştır. Şahsen tıp dünyasında karşılaşacağınız, bilimin beynin tüm sırlarını çözmesine ramak kaldığını söyleyen gamsızlardan da değilim. Bazı şeyleri asla bilemeyeceğimizi kabullenmek tevazuuna sahip olmak için doğaüstü herhangi bir şeye katılmak, inanmak gerekmiyor. Algı mekanizmalarımızın içinde bir sınırlandırmamızın bulunması ve kendi bilişimizin sınırlarından öteye asla geçemeyeceğimiz fikri son derece makuldür. İnsanın işitme duyusunun yirmi ila yirmi bin hertz yelpazesiyle sınırlı olması misali, anlayışımız, kavrayışımız da beynimizin yapısıyla, işleyiş şekliyle sınırlı olabilir."

"Eşimle hep konuşur, bir türlü karar veremzdik. Hayat mutlu bir hüzün müdür? Yoksa, hüzünlü bir mutluluk mu?"

"Görüngücülük (olaycılık, fenomenalizm) adı verilen bu bakış açısının babası Charles Fort'tur (1874-1932). Başını çektiği bu akım özetle şöyle demektedir: her şeyi kabul edin, hiçbir şeye yüzde yüz inanmayın, açıklamayın. Sunulan hiçbir teori kesin değildir ve hepsi geçicidir."

"Ölülerin hayaletlerinin görüldüğüne dair tanıklıklar gerçekse bu görünmeler nasıl açıklanabilir? En gözde açıklamaya göre bunlar bizim dışımızda, uzayda varlıklarını sürdüren ölülerin ruhlarıdır; her zaman vardırlar ancak arada sırada, henüz açıklanamayan bir nedenle gözlerimiz başka bir varoluş düzlemine ait bu özleri algılamaya açıldığı anlarda görülebilmektedirler."

"Swastika maddi dünyayı, dört koluysa maddi dünyanın dört bileşenini simgeler.
"Nedir bu... bileşenler?"
"Tanrının âlemi, İnsan'ın âlemi, Doğa'nın âlemi ve Cehennem'in âlemi."
"Cehennem'in mi?"
"Algıladığımız haliyle evrenin en feci yüzü... En karanlık yerler... Ama ilave kol ya da kupa diyelim, bize tüm bunların, tüm bu ayrımların esasen yanılsama olduğunu hatırlatıyor. Hintliler buna Samsara diyor. Acı ve ıstırabı doğasında barındıran yer... Beyaz ışıktan prizma vasıtasıyla ayrışan gökkuşağı renkleri gibi. Anlayacağınız, her şey o kupadan, her şeyi doğuran tekillikten geliyor."

"Buraya gelenler ilk seferde genellikle fazlasıyla gergin olurlar. Haddinden fazla gerilmiş zemberekler saatlerin iyi çalışmasını engeller. İç mekanizmalarınızı hür kılmak, zihinlerinizin derinliklerine inmiş fuzuli gerilimleri boşaltmak suretiyle hayatlarınızda hiç olmadığınız denli verimli ve sağlıklı işlemenizi sağlayacağız."

"Cadı Nedir ve Cadılığın Tarihi"nin kadim ve adsız yazarı şöyle söylemiş: "Cadı, şeytanla veya şeytani yahut acayip bir sanatla iş görerek zarar veren ya da iyileştiren, gizli şeyleri ortaya döken yahut geleceği okuyan kimsedir."

"Çünkü sevgi, tadına bir kez varıldı mı tek gerçeğe dönüşür ve sevgini sırtını dönmeyen, buradaki gibi kasabadan ve yalanlardan kurtulup parıltılı gerçeği, götürdüğü yere kadar takip eder..."

"Kitaplar kutsal nesnelerdir. Yarattığımız en güzel şeylerdir. Kendimizden bile güzeldirler. Kitap yaparak kendimizi anladık ve kendimizi daha iyi kıldık."

"Kitaplardan, tıpkı Kitaplar gibi kendimizin de birer hikâye olduğumuzu öğrendik. Kendimizin, kendimize anlattığımız hikâyeler olduğumuzu ve bu yüzden hikâyeleri çok daha özenle anlatmamız gerektiğini öğrendik. Çünkü kendimize anlattığımız hikâyeler her ne ise, doğrular."

Keyifli! okumalar :)

Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...