Yazar: Cem Fakir
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2010
Yayınevi: NTV Yayınları
Kişisel yorum ve görüşlerimin okuma hevesinizi etkilemeyeceğinden eminseniz veya bunu göze alarak okuyacaksanız devam edin lütfen.
Ben uyarmış olayım da...
Çok ağladım, çok gözyaşı döktüm bu kitabı okurken...
Çok kinledim, kahroldum, üzüldüm, etkilendim.
Fotoğraf veya çizimlerle donatılmış kitaplara karşı her zaman bi' zaafım olmuştur fakat elimdeki bambaşka bi' kitap. Kitap demek haksızlık; iki yıllık araştırmanın ürünü, muhteşem bi' arşiv çalışması. Tarihi, bizzat onu yazanların kelimeleriyle ve fotoğraflarıyla anlatıyor, yaşananları apaçık gösteriyor insana.
Artık "Kore Savaşı" nedir daha iyi biliyorum...
Türk askerinin orada neden savaştığını da... Neden kan döküp can verdiğini de... Vücudunun bi' parçasını o topraklarda bıraktığını da...
Güney Kore'ye yetimhane kurduğunu, halkın yaralarını sarıp karınlarını doyurduğunu da biliyorum...
Neden Güney Korelileri bu kadar sevdiğimizi ve onlar tarafından bu kadar çok sevildiğimizi anlıyorum...
Şimal Yıldızı, kitaplığımın en değerlileri arasında yerini aldı.
Okumanızı isterim, satış fiyatının katbekat fazlasını hak ediyor bu kitap.
Bu teşekkürümü hiçbir zaman görmeyecek olsalar bile, başta Cem Fakir olmak üzere; bu arşivin oluşturulmasında emeği geçen herkese en içten, en kalpten teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Arka Kapak Yazısı:
"Şimal Yıldızı / Son Kore Gazileri, 1950 yılında henüz 20'li
yaşlarındayken ülkelerinden binlerce kilometre uzakta, K
ore'de ateş hattına girmiş, bugün 80'ine gelmiş bir kuşağın
hikayesini anlatıyor. Evlerine döndüklerinde bağrımıza
basamadığımız, 60 yıldır bırakan hatıralarını, hatırlarını bile
sormadığımız insanların hikayesini..."
ÖNSÖZ'den
"Sözlü tarihin bir disiplin haline gelmesi ve tarih bilimi içinde benzersiz bir arşiv değeri yaratmasının iki temel nedeni var: Ses ve görüntü. Böylelikle anlatılanlar değil, anlatanların vurguları, duyguları, psikolojileri,vücut dilleri de kayıt altına alınıyor; tarih gerek izleyenler gerek araştırmacılar için canlanıyor."
"Tarihi, geçmiş olmaktan çıkaran en önemli özelliği kayıttır. Koru, işaretle ve kaydet. İşte bir toprak kültürünün gelenekselleşmesi için vazgeçilmez üç koşul. İşte ülkemizde sıklıkla duyduğumuz "bizde insana değer verilmez" ifadesini ve gerçeğini değiştirmek için yalın ve etkin yegâne yöntem."
Gürsel Göncü
Altını Çizdiğim Cümleler:
"İkinci Dünya Savaşı tüm insanlık için büyük bir yıkım olmuştu. Milyonlarca insan ölmüş, ülkeler, kentler harabeye dönmüştü. İnsanlığın bu yıkımdan çok ağır bir ders aldığı sanılıyordu ama öyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Savaşın ardından dünya yeni bir döneme giriyordu. Nazilere karşı oluşturulan ittifak sona eriyor, "Soğuk Savaş" yılları başlıyordu."
PİYADE ASTEĞMEN REFİK ERDURAN - 2. KORE TÜRK TUGAYI
"Türkiye'de esen hava bambaşkaydı. O zamanlar zaten komünizm öcüydü, paranoya vardı o konuda. Komünistlere karşı çıkmak vatan görevidir falan gibi görüşler yaygındı. Bir de NATO'ya kabul edilmek hikayesi vardı,. Şimdi Avrupa'ya girmek ne kadar ulusal idealimizse, o zaman da öyle bir hava estirilmişti 'Aman NATO'ya girmeliyiz. NATO'ya girmezsek Rusya'daki umacılar bizi yutar' havası yaygındı."
"Ülkenin kuzeyi Sovyetler Birliği'nin kontrolündeydi, güneyde ise Amerika Birleşik Devletleri hâkimiyet kurmuştu. 1949'un ilk aylarında iki ülkenin askeri kuvvetleri anlaşma gereği Kore'yi terk ederken geride kaos ortamı bırakmışlardı. İki büyük gücün desteklediği iki ayrı hükümet kurulmuştu. Kuzey'in lideri genç Kim İl Sung'du, karşısında ise Amerikan destekli Syngman Rhee vardı. Bu ideolojik gerilim çok geçmeden yerini sıcak savaşa bırakacaktı."
"Kore'ye asker gönderilmesini NATO'ya girmek için kaçırılmaması gereken bir fırsat olarak değerlendiren iktidarın yeni sahibi Demokrat Parti hükümeti, işi fazla uzatmadı. Bakanlar Kurulu, 18 Temmuz 1950'de Yalova'da 6,5 saatlik bir toplantı yaptı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın başkanlık ettiği toplantıya hükümetin iki ay önce göreve getirdiği Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut da katıldı. Toplantıdan bir hafta sonra, 25 Temmuz'da Kore'ye asker gönderme kararı açıklandı.
Demokrat Parti hükümeti, ne Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu konuyla ilgili bir oturum yapmış, ne de muhalefete danışma gereği duymuştu. Kararın açıklanmasından bir hafta sonra, CHP'nin seçime gidilmeden önce 1950 Mayıs'ı başında yaptığı NATO üyeliği başvurusu bu kez Demokrat Parti hükümeti tarafından yinelendi.
Muhalefet, Kore'ye asker göndermeye karşı çıkmıyor, ancak kararın alınış biçimine itiraz ediyordu. CHP yönetimi, TBMM'nin onayı olmadan yurtdışına asker gönderilmesinin Anayasa'ya aykırı olduğunu savunuyordu. Muhalefetin itirazına rağmen hükümet kararından vazgeçmedi."
İSTİHKAM ER ZEKİ BAŞESGİOĞLU - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"O zaman çok heyecanlıydık, gençlik vardı o zaman. Çok büyük propaganda vardı. Komünizm hakkında bizim beynimizi çok yıkadılar. Yalnız komünizm için gittim, yani komünistlerle savaşmak için gittim ben oraya, bütün idealim oydu. O zaman için katıldık ama şimdi baktığımda boşuna gittik."
PİYADE ASTSUBAY ÇAVUŞ FEHMİ ÖZTEKİN - 4. KORE TÜRK TUGAYI
"Bize göre doğru değildi. Bugün düşünüyorum, Türkiye nere, Kore nere? Niçin gittik? Niçin savaştık? İyi değil tabii. Memleketimizden kaç kilometre uzakta yani. Yani düşünüyorum bugün niçin gittik, niçin savaştık? Amerikalıların emperyalizmi uğruna gittik savaştık işte."
PİYADE TEĞMEN BAHTİYAR YALTA - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"Tahsin Yazıcı, limandaki iş makinelerinde çalışan amelelere el salladı. Amelelerden ağlayanlar vardı. Bizi yolcu eden bürokratlardan kimsenin ağladığı filan yoktu ama, onlar ateşin, suyun adamları ağladılar. Bize çok dokundu bu. Ötekiler bize mesafeli ve resmiydiler."
"Türk Tugayı, Amerikan 9. Kolordu'sunun emrine verildi. Birleşmiş Milletler gücünün içinde yer alan her birliğe, muharebelerde kullanılmak üzere şifreli bir isim veriliyordu. Ortak gücün komutanı General MacArthur, Türk birliği için "North Star" yani eskilerin deyimiyle "Şimal Yıldızı" adını seçmişti."
PİYADE TEĞMEN BAHTİYAR YALTA - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"Mübalağa etmiyorum, üst üste genç ölüler. Ben hayatımda böyle muharebe görmedim. Gırtlak gırtlağa birbirlerine girmişler. Kim? Kuzey Korelilerle Güney Koreliler. Niçin? Birisi komünist olmuş birisi demokrat olmuş. Orada farkına vardım ben ideolojinin tehlikesinin."
"Birleşmiş milletler Ordusu, Ocak ortalarında keşif amaçlı taarruzlarını başlatmıştı. 23 Ocak'ta ise Amerikan 25. Tümeni'nden gelen emirle Türk Tugayı bir kez daha cephe hattına sürülüyordu. Bu muharebeler daha sonra Kumyangjangni muharebeleri adıyla anılacak ve Türk ordusunun Kore'deki en önemli taarruzu olarak tarihe geçecekti."
PİYADE TEĞMEN RIFAT SÜMER - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"Allah rahmet eylesin, bir havan mermisiyle öldü. Onu elimle gömdüm elbisesiyle filan. İnan hiçbir şey düşünemiyorsun. Biraz daha nefretin artıyor, biraz daha kinin artıyor belki ama yok yani, yok. Allah rahmet eylesin diyorsun başka da bir şey düşünemiyorsun. Katılaşıyor musun o hamurun içerisinde, adapte mi oluyorsun, robotlaşıyor musun? Bilemiyorum."
PİYADE ER MUSTAFA MERSİN - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"23 Nisan gecesi bir baskın düzenlediler. Karşımızda 9. bölük var. Bağıra bağıra ölüyor çocuklar. Diri diri tutup esir götürüyorlar"
Bu sırada savaş tarihinin en trajik olaylarından biri yaşandı. 9. Bölük'te topçu ileri gözetleyicisi olarak görev yapan Üsteğmen Mehmet Gönenç, Türk topçularına kendi bulundukları bölgenin koordinatlarını verdi ve ateş açılmasını istedi. Genç subayın vasiyeti acı bir şekilde yerine getirildi.
PİYADE ÜSTEĞMEN HARUN VURAL - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"Hiçbir dünya ordusunda onun vermiş olduğu bu emri kimse veremez. O çocuk yara alıyor, askerler 'Komutanım sırtımıza alalım seni getirelim' diyorlar. 'Benim gidecek vaziyetim yok' diyor, topçulara koordinatı veriyor. BM ordusunda böyle emir vermiş olan subay yok. Kendisi de şehit oluyor tabii. Bandırma'da lisenin ismini veriyorlar. Gidin görün, eğer giderseniz beni de götürün."
"Kore'ye gidenler vatanlarına uzak, ölüme yakındılar. Cephedeki her an bir havan ya da top mermisi sizi dağıtabilir, piyade kurşununa hedef olabilir veya mayına basıp parçalanabilirdiniz. Nitekim öyle de oldu.
Türk Birlikleri, üç yıl süren savaş boyunca resmi rakamlara göre 721 askerini Kore topraklarında bıraktı. Kayıplar da göz önüne alındığında bu sayı daha da artıyor. Kore'de şehit olanlar kiminin evladı, kiminin kocası ya da kader arkadaşıydı."
PİYADE ER MUSTAFA MERSİN - 1. KORE TÜRK TUGAYI
"En kıymetli arkadaşın yanında vuruluyor, sen Çinlilerin hepsini canavar şeklinde görüyorsun. O arkadaşın kinini sarıyorsun sırtına, öldüren Çinli yok onların arasında ama sen gördüğün Çinliye o öldürmüş gözüyle bakıyorsun. Sende ruh geriye kalıyor, ruh parçalanıyor."
"Esaret; dünyanın tüm ordularında hoş karşılanmayan bir olguydu. Türk ordu geleneğindeyse bir asker asla eslim olmamalıydı. Esir düşmek zayıflığın ve aczin göstergesiydi. Halbuki savaşta şehit olmak, yaralanmak ne kadar olağansa esaret de o kadar savaşın gerçeğiydi."
ALBAY CELAL DORA - 241. PİYADE ALAYI KOMUTANI
"Hiçbir surette esir olmak zilletini kabul etmeyiniz, canınızı severek 'belki öldürmezler' diye ümitlenmeyiniz. Silahsız, eli kolu bağlı ve hiçbir taraftan yardım göremeyecek olan bir insanın işkenceyle öldürülmesi veya ölüme mahkum edilecek tarzda ağır işlerde çalıştırılmasının ölümden çok beter olduğunu bilmelisiniz. Esir olmaktansa ölmeyi seve seve tercih etmelisiniz. Şayet ben de ihtiyarım haricinde ağır yaralanarak kendimi bilmez halde esir olmak bedbahtlığına maruz kalırsam, bana en yakın arkadaşımın elinde silahı yoksa bile bir taşla kafamı ezerek beni öldürürse kanımı anasının ak sütü gibi helal ederim."
PİYADE ASTSUBAY ÇAVUŞ FEHMİ ÖZTEKİN - 4. KORE TUGAYI
"Eşim hamileydi. Bir akşam cephedeydim, mektup aldım. Açtım okudum ki kız çocuğum olmuş. Ben ona çok üzüldüm. Eşime mektup yazdım 'Kız çocuğum olacağına hiç olmasaydı. Benim için hiçbir değeri yok' dedim. Bu da ona üzüldü. O yüzden birkaç ay bana mektup yazmadı. Ondan so nra çocuk ölüyor, kızım sizlere ömür. Bana öldüğünü bildiremedi. Ben Türkiye'ye geldikten sonra 'Çocuk nerede?' diye sordum. 'Çocuk beşikte.' Gittim baktım beşik boş. Ne oldu? 'Sen istemedin Allah da aldı' dedi. En üzüldüğüm konu bu. Çok dokundu bana o zaman, çok dokundu, ağrıma gitti. O şekilde söylediğime çok üzüldüm."
PİYADE ER MUSTAFA GÖLCÜK - 3. KORE TÜRK TUGAYI
"Aklıma geliyor, gece uykumun içinde yine aklıma geliyor, sinirleniyorum. Ne yapayım, ölene kadar unutmayacağım. Kulaklarım bile hâlâ duyuyor top seslerini."
TOPÇU ASTSUBAY :ÇAVUŞ MUHARREM KILIÇ - 3. KORE TÜRK TUGAYI
"Arkadaşlarımın mezarlarına gittim. 12 tane şehidimiz var, yedi tanenin mezarı yok. Bazılarını da alamamışlar yani. İşte, benim sınıf arkadaşıma gelince mezarını öptüm. Diğerlerinden ayırmamak lazım ama ne yapayım, artık o kadar olur. Onunla yedi sene beraber kalmışız. Onun mezarını öptüm, işte toprak da aldım, resmini de çektim. Yalnız mezarını öperken, gül dikeni hem bu sağ elime, hem yüzüme çarptı, kanım da arkadaşımın mezarına aktı. Şimdi demiştir ki, 'Siz neredesiniz, beni niye aramıyorsunuz?' O aklıma geldi, tabii orada da ağladım."
"Kore'de savaşanlar yurda döndüklerinde coşkulu kalabalıklar tarafından karşılanmışlardı. Devrin siyasileri onlar için en parlak nutuklarını atmış, gazeteler sayfalarını kahramanlık hikayeleriyle doldurmuşlardı. Siyasi hesaplar tutmuş, NATO üyeliği sağlanmış ve askerler görevlerini yerine getirmenin verdiği gururla memleketlerine dönmüşlerdi. Peki ya sonra?
Hikayenin bundan sonrası, toplumumuzun geleneksel vefasızlık örnekleriyle devam ediyor. Kore Savaşı'nın heyecanla takip edildiği yıllar artık çok geride kaldı, savaş da savaşanlar da unutuldular. Aradan geçen 60 yıla rağmen, Kore'de şehit olanlar ve kayıplarla ilgili ciddi bir çalışma yapılmış değil. arşivlerde duran binlerce belgeyse incelenmeyi bekliyor."
"Kore Savaşı'na "Unutulan Savaş" demek biraz işin kolayına kaçmak olur. Buna en güzel cevabı, gözünü kırpmadan ölüme giden gazilerimizden biri verdi: "Ne unutulan savaşı! Ben unutmadım ki."
Görsel: Sahibinin sesi - Sittirella marka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Buraya yazmaya niyetlendiğin her şeyi aleyhinde delil olarak kullanabileceğimi bilmeni isterim...