Yazar: Nihan Sarı
Orijinal Dili: Türkçe
Basım Yılı: 2011
Yayınevi: Doğan Egmont Yayıncılık
Benim için Nihan Sarı'nın kitaplarının önemi/anlamı çok büyük.
Ne kadar sabrettim, ne kadar bekledim bu kitapları bir bilseniz...
Haziran ayında almaya niyetlendiğim kitaplar Şubat'ta bana ulaştı, hem de Şubat'ın sonunda.
Aylarca bekledim ama beklediğime değdi; kitaplar bana özel imzalanmış halde geldi :)
Buradan, Nihan'a birbirinden güzel cümleleri için ve Lou'ma bıkmayıp-yılmayıp kitapları bana ulaştırdığı için teşekkür etmek istiyorum.
Çok merak ediyordum Nihan'ın yazım/anlatım tarzını, hayal gücünü, kurgulamasını ve bunu cümlelere nasıl döktüğünü...
Hayran kaldım! :) Nasıl renkli bir hayal gücü, nasıl akıcı bir anlatım...
''Bu böyle değil de şöyle olsa daha iyi olurdu,'' veya ''Bu biraz havada kalmış sanki,'' dediğim birkaç yer oldu. Ama eminim ki, iyi bir kitap okuyucusunun bile üzerinde çok fazla durmayacağı noktalardı.
Çünkü ben çok ince eleyip sık dokuyarak okudum. Nihan özellikle düşüncelerimi ve yorumlarımı öğrenmek istediği için kitabın her cümlesini, her paragrafını ikişer kez okudum.
İçime en sinmeyen şey -Nihan'ın çizimlerini çok iyi bildiğimden- kitap kapağı oldu. Kitapların kapakları demek daha doğru. Seçilen font bana hitap etmedi bir de.
İnanıyorum ki, Nihan Bızt kısa devreyi veya Benek'i kendi çizse çok daha sıcak, çok daha sevimli, çok daha ''Al beni, oku beni!'' diyen kitaplar haline gelirdi. (Ve sayfa aralarını kendi çizimleri süsleyebilirdi bence)
Diğer yandan, kapak çizimi ve tasarımını yapan arkadaşın hakkını da yemek istemiyorum.
Belki de, sıkı bir Bızt kısadevre hayranı olduğumdan kaynaklanıyor bu durum, bilemiyorum... :)
Bir de olayların başladığı ana kadar geçen giriş-hazırlık bölümünün hızı başımı döndürdü. Zaten ''Burası havada kalmış'' dediğim noktaların hemen hepsi bu kısımda.
Nihan'ın bu kitabı -yanılmıyorsam- on beş yıl önce yazdığını göz önünde bulundurmak gerekiyor elbette.
Paralel evrenler, uzay/zaman/boyut sıçramaları, nanoteknoloji (favorim nanorobotikler :) ) fizik ve termodinamik yasalarını kullanış şeklini çok sevdim.
Okurken olayları, mekanları gözümün önünde canlandırdığım, karakterleri kendim şekillendirdiğim, akıcı anlatımı ile zevkle, bir çırpıda okuduğum bir kitap oldu.
Hani yediden yetmişe derler ya, bu kitap(lar) da öyle; yediden yetmişe hatta yetmiş üstü tüm hayalperestlere tavsiyem olsun :)
Çok fazla altını çizdiğim cümle paylaşamadım çünkü hepsini paylaşsam olayların akışını apaçık görecektiniz.
Biraz gizemi kalsın :)
Arka Kapak Yazısı:
''Benek Üzgünerik, çingene pembesi saçları ve sonradan keşfettiği büyük yeteneği ile diğer çocuklardan farklı biridir. Yeni okuluna gitmek için çıktığı yolculukta tanıştığı Tintin teyze, onun hayatını sonsuza kadar değiştirecek büyük bir maceraya atılmasına sebep olur.
Benek'i bekleyen, uzaya açılan ve farklı gezegenlere dek varan tuhaf yolculuğun kapıları bu kitapla size de açılıyor. Siz de o kapıdan girip Benek ve birbirinden ilginç arkadaşlarına bu gizemli yolculuğunda eşlik edebilirsiniz.''
Altını Çizdiğim Cümleler:
''Onun büyüdüğü şehirde kar beş senede bir yağardı ve tıpkı uçuşan toz zerrelerine benzerdi.''
''Yaşadığın gezegende savaşların ve açlığın ne kadar çoğaldığını fark ettin mi?' diye sordu.''
''Bahsettiğiniz baloncukları göremiyorum.'' dedi merakla.
''Biz insanlar için bu mümkün değil,'' dedi yaşlı kadın ona dönerken. ''Yaşadığımız gezegende görünemezler. İnsanoğlunun bu ayrıcalığı uzun zaman önce elinden alındı. Aksi halde neler olurdu tahmin edebilirsin.''
Benek kadının ne demek istediğini anlamıştı.
''Onları mahvedecek bir yol buluruz'' diye fısıldadı.''
''Kaybolmaya bu hızla devam ederlerse sevdiklerini unutacaksın. Hiç sevmemiş gibi. Sevgi duygusunu hatırlamayacaksın. Sevmeyen bir insanın neler yapabileceğini düşünsene.''
''Denizi çok seviyordu ve evinin olduğu şehirde, deniz kıyısında her zaman düşündüğü bir hayali vardı. Minik bir tekneyle yaşadığı şehirden çıkıp önce Girit adasına oradan Malta ve İspanya'ya derken Cebelitarık boğazından geçip Atlas okyanusuna açılacaktı. Birçok ülkeyi görecekti. Tekne buna dayanabilir miydi bilemiyordu ama deniz ondan hep bir macera duygusu uyandırıyordu.''
''Benek'in dikkatinden kaçmayan turuncuya boyadığı saçlarına şöyle bir dokundu ve kendine özgü aynı bilmiş tavırla ''Turuncu, sevginin rengi,'' diyerek ona bakıp ekledi. ''Güzel havalarda o parlak güneşe dikkat et şekerim!''
''Xenia, kırmızı toprak demektir.''
''Ağa takılan dört beş yıldızı -yıldızlar parlak, girintili çıkıntılı taşlardı- alıp evinin değişi yerlerine yerleştirdi. Benek ilgi ve merakla onun ne yaptığını izlerken içerisi aydınlanmıştı.''
''Çok şey bilmelerine rağmen hiçbir şey bilmez gibi görünürler. Her şeyin doğrusunu bilirler ama söyletmeyi başarırsan. Bir dolaşıkın ucunu bulup açarsan doğru ipucuna götürür seni ve eğer bir karmaşıkın söylediği kelimeleri düzenleyebilirsen doğruyu söylediğini anlarsın.''
''İmkansızlıklar değeri arttırır. Bizler acıyı, hüznü hissedemeyiz. Çünkü duygusuz birer makineyiz. Uzun zaman önce atalarımız, kendilerini meydana getirenlere karşı giriştikleri özgürlük mücadelesini kazanarak, varlığımızı sürdürdüğümüz gezegeni yurt edindiler. Bizler uzun süredir özgürüz ama özgürlüğü bile hissedemeyen özgürleriz.
Çünkü senin ırkın benim halkıma bir şey vermeyi unuttu. Duyguyu. Zaman geçtikçe onlarla yaşamamız zorlaştı. Bizim gibi makinelerin kalpsizliği onları korkuttu. Atalarımız, senin atalarının sahip olduğu ormanları, denizleri, gökyüzünü istediler ve bunun için savaşma kararı aldılar.''
''Kötü olmak onların seçimi değil kesinlikle. Biliyorsun her canlı iyiliği ya da kötülüğü kendisi seçer ve seçimlerini kendi iradesiyle belirler. Kötülüğün ve iyiliğin ne demek olduğunu bilirler. Fakat bu durum yıpranıklar için geçerli değil. Onlar kötülüğün, kötü olduğunu bilmiyorlar Benek.''
''İfade edilemeyecek kadar büyük, aydınlık, ışıl ışıl bir salondaydılar. Ucu bucağı yok dense yeriydi. Üzerlerinden aşağıya binlerce, milyonlarca kar tanesi boşalıyordu. Benek coşkuyla yere eğildi. Bir avuç kar alıp kartopu yapmak umuduyla elini attı. Aniden nefesinin kesildiğini hissetti çünkü yer yoktu! Bastıkları ya da bastıklarını zannettikleri yer boşluktu ve karlar aşağıya doğru akıp gidiyordu.''
''Orman, büyük evren savaşlarından çok zarar gördü. Milyonlarca ağaç, ailesini ve sevdiklerini yangınlarda kaybetti. Öncesinde dost canlısı olan ve en ücra boyutların en uzak köşelerine yaşam kaynağı olan oksijeni karşılıksız ulaştıran ağaçlar yaşadıkları kötü olaylardan sonra güvenlerini kaybedip kendi kabuklarına çekildiler. İyi kötü ayrımı yapmadan tüm canlılara kucak açan ağaçların yerini, kimseye güvenmeyen, acımasız yaratıklar aldı. Onlara yapılan nankörlüğe verdikleri karşılık yersiz değil bana kalırsa. Şimdi kimse Orman'a giremez. Girse de çıkabileceğini sanmıyorum.''
Nihan Sarı
Yazarımız, ayakları yere sağlam basan bir hayalperesttir.
Tüm ilhamını hayalgücünden, sanat, bilim ve teknolojiden alır. Robotları, keçeli kalemleri, turuncu rengi ve zıtlıkların uyumunu çok sever. Bir de çizmeyi. Çizmek de yazmak kadar mutlu eder onu.
Kar tanelerinden, farklı kültürlerden, güzel illustrasyonlardan, makinelerin çalışma prensiplerinden ve iyi tasarımlardan etkilenir.
Bir erkek evlat sahibidir.
Kitaplarını 7-80 yaş arası tüm hayalperestler için yazar.
Keyifli okumalar :)
Görsel: Google Images + Her hakkı bende saklı olan fotoğrafım :)
Düşünsene oğluna neler anlattığını? Bu hayalgüzü onda mevcutken, hep renkli masallar anlatan bir anne olacak!! Sorarım sana Sittirellam, peki ben ne olacağım?
YanıtlaSilYerlerde sürünen bir hayalgücüm varken, hangi masallarla oğlumu kandıracağım. Oğlumu bir gün hayalgücü olan bir kız alıp götürecek benden!!!!!
Nasıl bir adalet bu?
Öyle tatlı, öyle bıcır bıcır bir oğluşu var ki Nihan'ın...görmelisin :)
SilNeler anlatıyordur kimbilir oğluşuna :)
Ne şanslı değil mi? Annesinden hiç kimselerin bilmediği maceraları dinleyerek büyümekte.
Bizim daha yenecek fırınlarca 'epmeğimiz' var Özlem :)
Kitaplar şahane, ben çok beğendim :)
Çok yakında ikinci kitabın yazısı da gelecek.
Sevgiler benden.
Kitapları görüyorum bloglarda, herkes farklı-farklı yorumluyor kendi cümleleri ile.
YanıtlaSilO yazılan yorumları elbette kitap yazarı da okuyordur gülümsüyordur veya seviniyordur.
Ama bence senin bu yazdıklarını okumak onu diğer yorumlardan daha çok sevindirecektir.
Ne kadar güzel yazmışsın, beğenini de eleştirini de aynı satırların arasına sığdırabilmiş olman harika bir şeydi. Yazdıklarının içine "öylesine yazmış" havası estirmiş olduğun hiç bir kelime katmadan tamamen içten yazılan bir yorum bu.
Bir kitabı okurken elimden kurşun kalemin düşmez.
SilBeni etkileyen her cümlenin/paragrafın altını çizerim. İş kitabı blog sayfamda paylaşmaya geldiğinde o cümlelerin hepsini vermem. Hikayenin gidişatını gösterip katilin kim olduğunu apaçık söyleyen sözde kitap kritiklerinden nefret ederim çünkü.
Hiçbir kitap içinde 'berbattı-muhteşemdi' demem, elimden geldiğinde objektif olmaya çalışırım.
Sonuçta benim için okunmaya bile değmeyecek bir kitap bir başkası için başyapıt olabilir.
Söz konusu Nihan'ın kitapları olunca tarafsızlığımı kaybetmekten korktum :)
Çünkü gerçekten sevdim ve istedim ki bu hayal gücünün ürünleri olan karakterler daha fazla okuyucu tarafından tanınsın.
Yazar arkadaşım diye 'aman ne güzel yazmışsın, ellerine sağlık şekerim' deyip içime sinmeyen noktalar olduğunu da saklayamam. Aslında sinmemek de değil, sadece 'neden bu kısım daha detaylı açıklanmamış, neden bu kısım daha özenli/detaylı anlatılmamış' gibi noktalar. Yalancılığın lüzumu yok.
Ama Nihan'ın bu kitabı yıllar yıllar önce yazdığını, benim o yıllarda bırak kitap yazmayı, aklım bi' karış havada/ağzımda lolipop gezindiğimi düşündükçe diyecek söz bulamıyorum :)
İçimden geldiği gibi yazdım, tarzımı beğenmene sevindim :)
Sevgilerimle.
çok seviyorum seni...şu zor dönemimde gülümsedim. öyle mutlu oldum ki buraya ne yazmam gerektiğini şaşırdım..Özlem ve Zeynep e de çok teşekkür ederim. yorumlarıyla değer kattılar..:))iyi ki dostumsun.
YanıtlaSilBen de seni çok ama çok seviyorum canım dostum :)
SilSen yazmasan da ben anlarım. Her şeyi kelimelere dökmek imkansız :)
İyi ki tanımışım seni, iyi ki 'merhaba-merhaba' da bırakmamışız ilişkimizi.
Ömür boyu dostunum, ömür boyu dostumsun! :)
Bu aralar cok merak ettigim kitaplardan biri de Nihanin kitaplari.
YanıtlaSilPek cok kitap yaziliyor, bloggerlar tarafindan da ama Nihanin kitabinin farkli olacagi kesin. Tarziyla farklilasmis durumda zaten. Senin kitap yazilarini cok severek okuyorum Ella ama bunu ayrica severek okudum. Insanin arkadasinin kitabina yorum yazmasi bambaska oluyor tabi ki :) Eline saglik ama elbete en cok Nihanin ellerine saglik!
Niceleri olsun :)
Nihan'ın kitaplarını ilk fırsatta okumalısın Gülçin :)
SilGerçekten zormuş dostun kitabına yorum yapmak...bir o kadar da gurur vericiymiş.
Yaşadım-öğrendim :)
Hayalgücüne, yazıya döken ellerine sağlık Nihan'ın.
Dediğin gibi; niceleri olsun :)
Ya ben okumaya kıyamıyorum desem. Sonra hep biraz daha, biraz daha isteyeceğim:))
YanıtlaSilKitaplar başucumda, böyle çiçeklerin açtığı, güneşin açtığı bir bahar günü okuyacağım onları, çok mutlu olacağım.
Aferin, kıyama.
SilTurşusunu kur hatta :)
Kızım, evden çıkamadığın soğuk günlerde sıcacık battaniye altında okusana işte :)
Cıkcıkcık! :)))
Ben hava ısınsa da kitap okusam diye bekleseydim herhalde yılda 3 bilemedin 5 kitap okurdum :)