Niyet ettim bir gönderi yapmaya...

Yiteeeeeer!
Sürekli bi' şeyler yazmak istiyorum. ''Bunu blogda paylaşayım muhakkak'' diye notlar alıyorum, fotoğraflar çekiyorum. Sonuç: eve geldiğimde yorgunluktan sızan ben :/
Allam yaleppim, nütfen bi' an önce bu koşuşturmaca bitsin de normal düzenime döneyim.
Çok yoruldum artık :/
Oturup iki satır yazamayacak, bi' telefon görüşmesi yapamayacak kadar meşgul olmak çok daha kötü bi' şey.
Niyet ettim -daha doğrusu inat ettim- bugün bir gönderi yapacağım.
Evin ilk hali böyle, burayı adam ediyoruz, varın siz düşünün yorgunluğumu :)


Bu da salon ve de salondan balkona açılan kapının fotoğrafı :)


Harıl harıl çalışılıyor, duvarlar, yerler, banyo-seramikler.
Mutfak projeleri, montaj ekipleri...

Bu' da büyüyünce mutfak olmaya karar vermiş bir ev bölümünün halleri:



İki ev ve de ofis arasında ve hatta gerekli malzemeler ve mobilyalar için alışveriş merkezleri-yapı marketleri arasında koşturmaktan bitik durumdayım :/
Bi' de iş yoğunluğu ve uzayan mesai saatleri eklenince bu koşturmacanın üzerine; tadından yenmiyor :)))
Bakalım ne zaman tamamlanacak da taşınacağız.

***

Bak şimdi aklıma geldi; benim Yoda kızım ko-nu-şu-yor! :/
İlk başta sevimli geliyor ama basbayağı derdini seslerle -miyavlayarak değil- anlatmaya başlayınca insan afallıyor :/
Balkon kapısının kapalı olmasına mı canı sıkkın?
Oynarken topunu kaybetti de onu mu arıyor?
Uykusu gelmiş, kucak istiyor ama sen ilgilenmediğin için sana kızıyor mu yoksa naz mı yapıyor?
Aç mı? Canı mı sıkkın? Mutlu mu? Her duygusunu -aynen insan gibi- seslerle anlatıyor!
Bi' de, çok güzel bi' kedi olmasına rağmen özellikle uykuluyken öyle suratsız, öyle çirkin görünüyor ki; adının hakkını veriyor :)))
Sesi de bi' çirkin, bi' çirkin; kulak tırmalıyor :)
Olsun, ben onu böyle tipsiz-geveze haliyle seviyorum :)
bkz:uykulutipsizvegevezehali




bkz:normalhali



Bu da ablasını yattığı yerden atmak için arkasından haince işler çevirdiği hali :)



***

Bu yorgunluğun tek artısı son günlerde pek mutfağa girmemek oldu :)
O kadar koştur koşturdan sonra bi' de saatlerce yemek mi yapacağım ayol?
Ayol...ayol...
Bu lafı pek severim :)
#direnayol

Fırsattan istifade canım ne çektiyse sipariş veriyorum :)
bkz:balıkçorbasıvesuşi


Kalite kontrol sorumlumuz Yoda'nın patileri de kadraja girmiş :)
Her ne kadar yemese de, terbiyesizlik etmese de, o meraklı-minnak burun muhakkak koklayacak eve giren her yabancı maddeyi :)
Porsiyonlar çok küçük diye, ben iki porsiyon balık çorbası söyledim.
Sevgilim de mantarlı-bambulu olanından sipariş verdi.
Yanında da atıştırmalık suşi! :) Mmmm çorbalar ''eh işte, idare eder'' olsa da futomakiler enfesti! :)))

Dün akşam da menü buydu efenim:


Son zamanlarda en çok ''köfte'' yediğime sevindim sanırım.
Eve dönerken yemeği dışarıda yemeğe karar vermiştik. Ben lazanyası güzel oluyor diye her seferinde lazanya söylüyordum ama bu sefer köfte görünce şaşırdım ve sipariş verdim.
Enfesti! :)
Nasıl mutlu-mesut yedim köftelerimi anlatamam :)))



***
Kendimi sakatlamakta sınır tanımıyorum :)
Banyo seramiklerini yukarı taşırlarken azıcık yardım edeyim dedim, bi' paketi kucakladım ve kalakaldım.
Sırtımdan (veya belimden?) kırrt! diye ses geldi resmen. Ne ağırmış yahu :/
Yaramaz çocuklar gibiyim; kolum--bacağım çürük-çizik dolu. Şu taşınma işi bitse de ben de yarasız-beresiz günlerime dönsem artık.
Doktora gittim elbet. Sonuç: nur topu gibi bi' röntgen filmim ve de ağrı kesici hapım ile kremim oldu.
Fena incitmişim, iyi ki fıtık gibi büyük bir derde yol açmamışım, bu da iyi bi' şey tabisi de :)
Bu koşturmaca arasında bi' doktorum eksikti, o da oldu anlayacağınız.
Doktorum bedenimin yorgunluktan çığlık attığını, dinlenmem gerektiğini söyledi.
Söz dinleyen-uslu kız olmak istedim ama ''normalde üç hafta, en az iki hafta dinlenmelisin'' deyince yalvar yakar bi' haftaya razı edebildim.
Bir gün resmi tatil olduğundan 4 gün raporla yırttım. Dinlenmek istemediğimden değil, cici evimiz henüz hazır değilken, bu koşturmaca arasında dinlenemeyeceğimi bilirken bu hakkımı kaybetmekten korktum resmen :)
Hele bi' taşınalım, ister iki hafta desin ister üç hafta. Resmen dinleneceğim, yan gelip yatacağım, cici evimizin tadını çıkaracağım!
Dayan Sittirella, #dirensittirella!

Bu seferlik de bu kadar olsun :)
Az önce kızlarla twitter'da e-book reader ve onlara uygun kılıflar hakkında soppet ederkene :) şu sonuca vardım tekrar efenim:
En kral e-book reader: NOOK!
Başka da büyük yok! :)


Oçıkalın! :)

Görsel: Sahibinin sesi-Sittirella marka



Yazmaya yazmaya...

Şarkı gibi başladım ama başlığın gerisini getiremedim :/
Sesim soluğum çıkmıyordu ama bir sorun bana bakalım, neden çıkmıyordu? :)
Bunu hep çok komik bulmuşumdur ''Bir sor bakalım/hele neden......? '' :))) 
Zaman kazanmak için şahane cümledir. ''Bu konuşmanın sonunda haklı çıkan ben olacağım'' mesajını net verir :)
Sanki sormasanız söylemeyeceğim, ahahah.
Nefes alacak, yemek yiyecek, uyuyacak zamanı bile zor bulduğumdan dolayıdır sesimin çıkmaması.

Ben buraya yazmayalı çok şey oldu ama önce size baş zibidi Yoda'nın bir fotoğrafını şettirmek istiyorum.


Aslında şu an daha da büyük. Ama yeni çekilmiş fotoğrafları diğer bilgisayarımda olduğu için bununla idare edeceğiz durumu. Temsili fotoğraf gibi düşünelim bunu. Gerçek hali= temsili fotoğraf x 2
Bir de bu kadar kuyruk eklemek gerekiyor sonuca :)
Koltuğu tek başına kapabildiği zamanlarda böyle gerine-yayıla tadını çıkarıyor.
Sanırsın ki, şu yeryüzünde bi' şeylerin tadını çıkarma yetisi sadece bu zibidide var :)
Nasıl bir mırıldama-guruldama anlatamam.
Zaten bence bu Yoda'nın fabrika çıkış ayarları bozuk; çok konuşuyor!
Benden bile çok konuşuyor diyeyim, durumun vehametini siz hesaplayın.
Canı mı sıkıldı?
Aç mı?
Sevilmek mi istiyor?
Balkon kapısının kapalı olmasına isyan mı ediyor?
Uykusu mu gelmiş?
Kağıt topunu oradan oraya gezdirirken kaybetmiş de çok mu üzülmüş?
Bunun gibi onlarca durumda bildiğin ''konuşarak'' derdini anlatıyor!
Şaka gibi :/
Sesleri insan gibi kullanıyor ve bu durum ilk başlarda komik geldiyse de artık kanıksadık durumu. Bir gün mıymivmeyavmuv yaparken basbayağı konuşmaya başlayacak diye korkmuyorum değil.
''Korkmuyorum değil'' bu ne biçim bir anlatım biçimidir? 
Son zamanlarda kullandığımız dili çok sorgulamaya başladım. Günlük hayatta çok sık kullandığım kelime ve kalıplara yabancılaşıyorum. Sanki o deyişi-kelimeyi ilk kez durmuşum gibi sesi-söylenişini-anlamını kontrol ediyorum. 
Size de olur mu bu?

Neyse, devam edeyim.
Yoda zibidisinin koltuğu tek başına kapamadığı zamanlar oluyor ki; fotoğrafı aşağıdadır:


İşten-güçten artırabildiğim beş-on dakikayı da bu zibidilerle geçirdiğimdem dolayıdır sesimin soluğumun çıkmaması :)))

Son zamanlarda çok çalışıyorum.
Geçen hafta Cuma günü sabah 09:00'da başlayıp, Cumartesi sabahı 01:24'te lepitapı kapadım, doktorum bile ''Sağ ve sağlıklı kalmak istiyorsan kendine başka bir iş bul'' dedi, durumu siz anlayın :)
Daha da fazla ayrıntıya girip kendimi üzmek/canımı sıkmak istemiyorum.

Evimizi aldık :)
Bu konuya başka bir gönderide bayağı değineceğim doğrudur.
Seçilecek çok eşya, yapılacak çok iş var ve benim bunca zamansızlığın arasında taşınma-yerleşme işlerini halletmem için üç haftam var :/
Kara kış kapıya dayanmak üzere ama yaklaşan soğuğa inat, tutuşan paçalarımdan yukarı yükselen alevler totomu sıcak tutuyor :)
Böyle bir rehavet, bir ''Ammaaaaaaan, öyle de-böyle de olacak nasılsa''cılık :)
Ayh! düşündükçe fenalık geliyor :)

Hanimiş: Ev adresimi bilen arkadaşlarıma diyeceğim şudur ki; Ekim sonuna dek adresim geçerli -postada olan kartım neyim var tabisi de, biliyorum- 1 Kasım'dan itibaren yepisyeni adresimi vereceğim size.
Ne sandınız, ev taşıyorum diye kart ve kitaplardan vazgeçeceğimi mi?
Çok beklersiniz! Peeeeeh! :)))
kib, optm, by

Görsel: Sahibinin sesi / Sittirella Marka
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

...yavrum seni layk ettim...