Herkese meriba :)
*
Bi' rüya gördüm... uyandığım iyi mi oldu? kötü mü oldu? kestiremiyorum şu anda :)
Şöyle ki efenim; benim tenimle ilgili sorunlarım var sanırım.
Bi' parfüm, istediği kadar 'ağır ve kalıcı' olsun, benim tenimde kalış süresi bi' saat, hadi bilemedin iki!
Sonra uçuyor, kalmıyor işte... eğer tüm gün mis gibi kokmak istiyorsam her iki saatte bi' üstüme parfüm boca etmem gerekiyor :)
Rüyamda bi' kız arkadaşımın evinde parfüm deniyordum.
Bana çıkarmış 1 litrelik (Evet, litre :) ) Loreyalin bi' parfümünü, 'bak' diyor, 'bu bence üstünde kalır, kokusu çok güzeldir' sıkıyor biraz bileğime; ı-ıh! beğenmiyorum.
Diğer parfümü çıkarıyor, o da devasa boy-çok afili bi' marka... 'bu nasıl?' diyor. 'beğendim, bak bunun kokusu daha güzelmiş' diyorum.
Ve ben, o anda tüm bu kokuları alıyorum, hissediyorum :/
Uyanalı saatler oldu, kokular hala burnumda :/
Bu normal bi'şi mi? Rüyada kokuları algılamak?
*
Bi' ev alalım dedik buradan.
İki ay sürdü ev arama maceramız, şimdilik ara vermiş bulunmaktayız.
Sorarım arkadaşım; 45 metrekarelik, 2 oda-1 salon (yayla mübarek!) apartman dairesine çeyrek milyon yatırmak mantıklı mı?
Bi' de banka kredisi ile almayı düşünüyorduk, bi' hesaplar-kitaplar yaptılar; oldu 45 metrekarelik cep sarayının fiyatı yarım millon!
Oturdum-düşündüm:
Bahçeli ev almıyorsun, araziye para vermiyorsun.
Havada-hayali 45 metrekarelik bi' alan için, 20-30 yıl her ay bi' ton para ödeyeceksin.
45 metrekareye yarım milyon yatıracaksın ki saçmalığın dik alası.
Ev gerçekten senin olduğunda -yani otuz yıl sonra- hem ev eskimiş olacak, hem sen eskimiş olacaksın.
65 yaşında olucam be! dile kolay.
Ömrüm hepi-topu 45 metrekare ödemekle geçecek!
Olaya bu açıdan baktığımda dünyanın en pahalı evi olacak :/
45 metrekareye harcanan yarım ömür ve yarım millon para.
Benim beyin mi farklı işliyor, yoksa -herkes bu sistemle aldığına göre- millet akıllı da böyle düşünen bi' salak ben miyim? anlayamadım gitti arkadaş!
Yok, vermem ben ömrümün yarısını içinde huzurla yaşayamayacağım bi' eve!
Hani olsa 3 oda-1 salon, kocaman balkon, yayla gibi mutfak şöyle 100-140 metrekare; tamam, alırım-dayarım-döşerim-sefasını sürerim.
Aklım çok karışık :/
Babam da dedi; ''Kızım senin ev almaya ihtiyacın mı var? Düşündüğün emekliliğin ise; nasılsa denize nazır koskocaman evin olacak, zeytinliklerin vs. de cabası. Ye-iç-ödeyin kiranızı, bakın keyfinize. Bağlama ömrünü döt kadar yer için, sokma kendini sıkıntıya-strese''.
Babamı seviyorum :)
*
Dün bi' arkadaşımı arayıp, ondan özür diledim.
Gerçekten değer verdiğim bi' kız arkadaşım saçmasapan bi' gönül ilişkisi içinde.
Başlangıçta peri masalı gibi olan ilişkisi öyle bi' hal aldı ki; erkek bunu durmadan suçlar -özellikle aldatmakla- suçlar hale geldi.
Bu da sürekli kendini ispatlama çabasında... erkek hasta, bildiğin kafadan sakat bi' tip.
Kızcağızın gururuna-onuruna dokunacak ne varsa yaptı, söyledi.
Kızcağızın da buradaki ilk erkek arkadaşı. Alttan almaya çalıştı hep... seviyor, kolay değil.
Sonra baktı olmadı-bitirdi.
Şimdi erkek peşinde, gittiği her yere gidiyor, her fırsatta arıyor ve hala -ama hala- yakaladığı her fırsatta bu kızcağızın gururunu kıracak sözler kakalıyor.
Geçen gün sinirlendim: ''neden hala bunları sana söylemesine izin veriyorsun?' dedim.
''O kadar çok sevdim ki, cart diye silip atamıyorum. Zamana bıraktım, biraz acım hafiflesin nasılsa silinecek her söylediği, ettiği... kalmayacak hayatımda izi'' gibilerinden bi' şey söyledi.
Ben bi' açtım ağzımı; ''sevgisinin içine edeyim, sana demediğini bırakmadı, yapmadığın-etmediğin ne varsa suçladı, ezildin, kendinden ödün üstüne ödün verdin... sen böyle miydin? hala göremiyor musun?'' vs. vs.
Bi' yarım saat kalayladım ama :/
Sonra eve geldim, yedim-i.tim, yaktım bi' sigara kahvemin yanında;
Dedim kızım sen ne safsın ya?
Sevgi denen bi' meret var ortada.
Sözde her şey yapması kolay, ya o kızın kalbinde neler kopuyor? Kim bilir o kendiyle nasıl bi' savaş veriyor? Kolay mı öyle gerçekten sevdiğin birini unutmak... Hayatında olmasa bile, ara-sıra sızı düşürür içine. Sen ne ara bu duyguları unuttun? Aşkın gözünün körlüğünü görmez oldun? Madem arkadaşsın, senin görevin onu 'anlamak'.. suçlamak değil.
Zaten yeterince üzülüyor... küfrettim kendime.
Açtım telefonu, özür diledim, yaptığım eşekliği fark ettiğimi, onun zaten söylediğim her şeyin farkında olduğunu, kızgınlığımın gerçekten değer verdiğim birinin sürekli üzüldüğünü-kırıldığını gördüğüm için olduğunu, o salağın yaptıklarına kızıp, kızgınlığımı yanlış kişiye yansıttığımı...''
Ne varsa içimde döktüm... o da farkındaymış zaten, teşekkür etti onu düşündüğüm için. vs.
Güzel bitti-tatlıya bağlandı.
Hangi ara duygusuzlaştım? Hangi ara 'manyak gibi sevmek' deyişini çöpe attım? Hangi ara, herkesin duygusal ilişkisinin benim gibi kavgasız-gürültüsüz- hep gülümsemeli- hep uyumlu olmadığını, sorunlar yaşandığını, hastalıklı ilişkiler olduğunu ve bununla baş etmenin zorluğunu... unuttum?
Bilmiyorum :(
Çok mu yaşlandım acaba?
Peeeef! :(
*
Bugün saçımı boyayacağım.
Fındık kabuğu rengi (var böyle bi' renk) aldım :)
Fındık-fıstık gibi takılayım azıcık diyorum :)
Kuaförlerimizin kıymetini bilin kızlar! :) Burada 3 aylık kursu bitiren, her şeyi teoride öğrenen herkes kuaför!
Bırak saç kesmeyi-şekil vermeyi, yıkamayı bile bilmiyorlar.
Dünyanın da parasını istiyorlar.
Şöyle ki; bi kırık aldırma 50 TRY'ye filan tekabül ediyor. Varın saç kestirme-boyama kaç para tutuyor siz hesap edin :)
Güzel olsun Pazar gününüzün geri kalanı.
Hadi ben kaçtım!
Görsel: Deviantart.com / trio smoke w 2 by *FotoNerdz